|
|||||
|
|||||
Kamu ihaleleri bu memlekette oldum olası bir iktidar göstergesi, rant kapısı ve yolsuzluk hikâyesidir. Akparti bu eğilimin dışında değil. 2004’ten bu yana 12 kez değiştirdiği 2002 tarihli 4734 sayılı kamu ihale yasasını bir kez daha ve seçim öncesi yangından mal kaçırırcasına değiştirme becerisini gösterdi. ‘Kamu İhale Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa’ Kasım ayı içinde meclisten geçti. Bu değişiklik ile 4734 sayılı yasanın getirdiği şeffaflık zihniyeti bitiriliyor ve 2001 krizinde büyük payı olan yasal yağmalama sistemine geri dönülüyor. fiimdi gözler bu tehlikeli yasayı onaylamak durumunda olan Cumhurbaşkanı’nda. Yasanın gerekçesinde fütursuzca AB’den dem vuruluyor. Dünya Bankası, İMF ve AB desteğiyle 2002’de kabul edilen yasa AB’nin o zamanki kamu ihale direktifleriyle uyumluydu. Ancak AKP tarafından yapılan şeffaflık karşıtı değişiklikler, diğer yanda AB’de şeffaflık konusunda alınan yeni kararlar ile 2002 yasası bugün tamamen aykırı bir konuma gelmiştir. Yeni AB mevzuatı olan ‘dinamik alım sistemi’, ‘elektronik ihale’ gibi yeni standartların son değişikliği mecbur kıldığı iddiası esas amacın yanında gülünç. Esas amaç yasa sayesinde yürütmeye yani bu durumda AKP hükümetine kamu kaynaklarını keyfî ve sınırsız biçimde yandaşlarına peşkeş çekme ve belli bölümünü de dolaylı olarak yani rüşvet vasıtasıyla siyasetin finansmanında kullanma hürriyeti tanımak. fiimdi yine bazıları çıkıp eski sermayenin de bu sistemden nemalandığını ve dışlanmış dindar kesimin bu sayede sermaye biriktireceğini savunacak. ‘fiimdi soyma sırası bende’ mantığı. Rakam devasa: Dünya Bankası’nın 4734 sayılı yasanın kabulünden önce 2001 hazırladığı ‘İhale Değerlendirme Ülke Raporu’ (CPAR) araştırması verilerine göre devletin satın aldığı mal ve hizmetlerin tutarı gayri safi milli hâsılanın (GSMH) yüzde 16-18’ine tekabül ediyor. 2008’de GSMH 950 milyar YTL civarı olacağını varsayarsak bu büyüklüğün yüzde 18’i, 170 milyar YTL civarı eder. AKP ile eski sisteme dönüş AB, bazı meslek örgütleri, TÜSİAD ve hatta Kamu İhale Kurumu’nun (KİK) uyarılarına rağmen yapılan değişikliklerle yasa, şeffaflık, hesap verebilirlik, yolsuzluklarla mücadele gibi çağdaş kriterlerle çelişir hâle geliyor. KİK’in ihalelerin usule uygunluğunu resen inceleme yetkisi elinden alınıyor, ihalelerde denetim dışı bırakılan istisnalar artırılıyor ve KİK ihale kararları idarî yargı denetimi dışına çıkarılıyor. TÜBİTAK’ın AR-GE amaçlı alımları, savunma, güvenlik, istihbaratla ilgili alımlar, Devlet Malzeme Ofisi, Et-Balık Kurumu ve Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’nun alımları yasa kapsamı dışında. Savunma, güvenlik, insanî yardım gibi durumlarda ortaya çıkabilecek acil ihtiyaçlar için ihale yerine önceden güvence alınmasına olanak sağlayan anlaşmalar yapılabilecek. 50.000 YTL’ye kadar olan alımlarla, afet, salgın hastalık, can kaybına yol açmış olaylar veya savunma ve güvenlikle ilgili özel durumlar halinde yapılan alımlar için ihaleye çıkılmayacak. Çare var mı? Bu kanunî soygun düzeninden kurtulmanın tek yolu AB uyumu. AB, 5 numaralı ‘Kamu Alımları’ faslını açmak için AB şirketlerinin Türk kamu ihale piyasasına girebilme koşulunu getiriyor. Bu hem fiyat, hem şeffaflık, hem de bazı sektörlerde hizmet kalitesi açısından çok anlamlı. Ancak tam üyelik hedefini göremeyen Türkiye, pazarını bu ölçüde açma cesaretini gösteremez. Hükümet de bunu fırsat bilerek sistemi iyiden iyiye alaturkalaştırıyor.Cumhurbaşkanı çok önemsediği AB işlerinin gerçekten takipçisi ise bu yasayı geri çevirir. |
|||||