|
|||||
|
|||||
Nihayet, dört gözle beklediğimiz 3 Ekim 2005 sürecini de aşmış bulunmaktayız. Hepimizin gözü aydın olsun !! Bileniniz var mı acaba, toplumumuzun tümü yada bir bölümü hakkında veya bizi bırakalım, çoluk çocuğumuzun, geleceği hakkında nasıl bir elbise biçildiğinden. Doğrusunu isterseniz, kimse
nin bundan tam anlamıyla bir haberi yok. Hatta Ülkemizi yönetenlerin de bundan bir haberi yok diyebiliriz. Nasıl mı?
Bakın şöyle; 3 Ekim’e yaklaştığımız günlere kadar ve nihayet 3 Ekim günü yöneticilerimizin, rest çekmekten başka hiç bir açıklaması yok. Bu günden sonra, iktidar ve muhalefetin birbirleriyle çelişkili açıklamaları ve düşünce belirtmeleri ile karşılıklı suçlamaları ise gırla...Hatta yüce divanla tehditler de cabası. Yanlı yansız, objektif sübjektif basının köşe yazarları, görüntülü medyanın sunucuları, program yapımcıları, Türk mutfağının enfes yemeği türlü örneği, yazı, beyanat ve yorumları ile toplumun karşısında. Her telden ayrı bir ses. Sanki herkes, yetkili yetkisiz, toplumun kafasını karıştırmak için adeta kendilerini görevli saymakta ve bu görev için yarışmaktalar... Bu kafa karıştırma sürecinin daha uzunca bir zaman alacağı açık ve seçik olarak görülmekte. Siyasilerin de karşılıklı suçlamaları, kendi seçmenlerine karşı gelecekteki seçimler için malzeme olarak kullanacağı şimdiden belli olmuş durumda. Nedir bu kargaşanın ana nedeni? İşte Batı dediğimiz çağdaş dünya ile aramızdaki ince çizgi farkı bunun nedenidir. Bu çizgi "demokrasi" anlayışında yatmaktadır. Ne olursa olsun aralarına katılmak istediğimiz Batı dünyası tüm sorunlarını, iktidarı ve muhalefetiyle toplumla paylaşarak ve onun da tepkilerini, düşüncelerini, isteklerini bilgilendirme sonunda alarak çözmektedir. Biz de ise "ben yaptım oldu" mantığı ağır basmaktadır. Tabii ki kargaşa yaşanacak bu düşüncenin sonucunda. Böyle düşünmemizin ana kaynağı "ümmetçi" düşünceden henüz sıyrılamadığımızdır. En zor şartlarda dahi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, karmakarışık parlamentoda demokrasiyi işletmiş, gerek millet vekillerine gerekse o günkü dar ve kıt iletişim araçlarıyla topluma sürekli bilgi vererek bunu paylaşmış gelişen tepkileri göz önüne alarak gelecek için en doğru kararları almıştır. Elbetteki batı dünyası içerisinde yerimizi almamız gereğini de o zor günlerde hedef olarak koymuş ve o hedefe sürekli yürümüştür. AB toplumu içerisinde olmamız kaçınılmaz bir hedef olduğuna kimsenin bir itirazı bulunmamaktadır. Ancak, bu hedef, ne pahasına olursa olsun hedefi değildir. Bunun da ölçüleri Cumhuriyetin kuruluşunda konmuştur. Hatta daha da ileri hedef olarak "muasır medeniyetin önüne geçme" hedefi konulmuştur Gazi tarafından. İktidar veya muhalefet neyi toplumun önünden kaçırmaktadır. Neden toplumla paylaşma ve toplumun görüşlerini alma ihtiyacını duymamaktadır? İşte önemli demokrasi sorunlarımızdan biridir bu. Belki de en önemlisi. İktidar kendisini aşiret reisi gibi görmekte. Muhalefet de, o iktidarın iktidardan düştüğünde, yeni aşiret reisi ben olacağım mantığı ile hareket etmektedir. Ulus bilincinde böyle bir mantığa yer yoktur. Ulusun tüm kurumları ve ulusun kendisiyle, bütünü ilgilendiren ve hele geleceğini ilgilendiren sorunlar birlikte çözülmelidir. Neyi kimden saklıyor ve tartışmıyor parlamento?"Asıl" (millet) ile sorunları tartışmayan ve onun görüş ve önerilerini almayan "vekilin" (milletvekili), vekalet görevini gereği gibi yaptığına nasıl inanacağız? Şu anda yaşanan kargaşanın esas nedeni, iktidarın ve muhalefetin padişah mantığıyla hareket ederek toplumu adam yerine koymamasıdır. Toplumsal geleceği ilgilendiren bu kadar önemli "AB" konusunu, sadece satır başlarıyla açıklamak asla yeterli değildir. Önemli olan satır aralarında neyin bulunduğudur. Muhalefetin de sadece suçlaması yeterli değildir. Kendisi olsaydı ne yapardı bunu açıklamalıdır. İşte paylaşım budur. Kan akıtılarak elde edilen toplumsal hak ve değerlerin, tek başına masa başında, hovardaca harcanmasına göz yummak, hiç kimsenin tek başına sahip olduğu yetki değildir. Batı bizim iktidar veya muhalefet siyasilerinin davranış biçimini iyi bildiği için kendi çıkarına oyununu oynamaktadır. Efelik her zaman sökmeyebilir. Bizden söylemesi... Farklı bir muhalefet anlayışı, SHP (Sosyal Demokrat Halk Partisi) ve gelecekteki yeri... Bugüne değin gördüğümüz iktidar anlayışı, ben hakimim istediğimi yaparım. Muhalefet anlayışı da, buna karşı suçlama veya eleştiridir. Oysa ki 21 yy’da artık bu iki anlayış da rafa kalmış ve tarihin yönetim anlayışı arşivine girmiştir. Ancak bizde bu anlayış, sağ veya sol alanda halen yürürlükte bulunmaktadır. Ülkemizde ki bu karamsar tablonun içerisinde, kurulduğu 2002 yılından bu yana, giderek yükselmekte olan ve örgütlenmesindeki eksikliklerini tamamladıkça toplumla kucaklaşması sıklaşan ve sıcaklaşan, ilgiyle takip edilen batı tarzı yeni bir muhalefet anlayışı görmekteyiz ufukta. SHP muhalefeti, SHP genel başkanı Sayın Murat KARAYALÇIN ve çalışma arkadaşlarının, ülke sorunlarına hakimiyeti, ulusal birlik ve bütünlük anlayışındaki çağdaş tavrı ve sorunları aşma yolundaki önerileri değişik bir sosyal demokrat düşünceyi geliştirmektedir. Sadece eleştirmeyen, eleştirinin yanında çözüm de öneren bir siyasi çalışma tarzı ülkemizde ilk kez SHP sayesinde görülmeye başlanması son derece olumlu ve gelecek için umut verici bir yaklaşım. Mutfağında, ülke sorunlarına ilişkin çözüm önerileri geliştirip, tüm toplantılarında bu önerileri kamu oyu ve toplumla paylaşılması, bir siyasi partinin halkına verdiği değeri ve önemi göstermesi yanında,iktidara talip olduğunun da önemli bir göstergesi sayılabilir. Küçük olsun, benim olsun mantığı yerine, iddialı olup hep birlikte yönetelim mantığı daha çağdaş değil mi? SHP’nin tüzüğü yani parti içi yönetim ilişkilerini düzenleyen anayasası, diğer sosyal demokrat partilerle kıyas kabul etmeyecek kadar demokrası içeriyor. Parti içi seçimlerinden çalışma biçimine, üye yazımından, parti içi eğitimle siyaset öğretmesine kadar, katılımcı çalışmayı uyguluyor ve öğretiyor. Bir diğer deyişle siyasette insan kalitesinin çok önemli olduğuna dikkat çekiyor. Bıkmadan usanmadan ve yorulmadan SHP kadrosu bu çalışmalarını ülkeye yayabildiği ölçüde, önümüzdeki ilk genel seçimlerde parlamentodaki yerini alacak ve yönetimde söz sahibi olacaktır. Haydi hayırlısı. Başarılar SHP’ne. |
|||||