STEVE H. HANKE Steve H. HANKE
Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Ekonomi Profesörü & Forbes Dergisi Köşe Yazarı
DEMOKRASİ ÜZERİNE
 
1. Dünya Savaşı bittiğinde, Başkan Woodrow WILSON dünyayı demokrasi için güvenli bir yer haline getirmekte kararlıydı. O günden bu yana Amerikan başkanları dış politikalarını bu gerekçeye – bazen de samimiyetle inanarak – dayandırdılar. Bu nedenle, Başkan George W. BUSH’un da dış politikada aynı şeyi yapması ne yeni ne de sıra dışıdır.

Oysa ne Bağımsızlık Bildirgesi’nde (1776), ne ABD Anayasası’nda (1789) ne de Haklar Beyannamesi’nde (1791) “demokrasi” sözcüğü geçmemektedir. ABD’nin kurucu belgelerinde de demokrasi sözcüğü yoktur. Çünkü Amerika’nın kurucu babalarının demokrasi hakkında kuşkuları ve kaygıları vardı.

İlk Anayasa yasaların hakimiyetini ve yürütme gücünün sınırlarını belirledi. Anayasanın yaklaşık % 20’si federal ve eyalet hükümetlerinin yapamayacakları şeyleri listelemektedir. Anayasanın birdiğer % 10’luk bölümünde pozitif yetkiler verilmektedir. Kalan büyük bölümünde ise – yaklaşık % 70 – Anayasayı hazırlayanların temel amacına yöneliktir; ABD’yi ve hükümetini yasaların hakimiyeti altına sokmak.

Anayasa öncelikle iktidarı kimin ve nasıl kullanacağını belirten bir belgedir. Federal hükümeti yasama, yürütme ve yargı olarak üçe bölmüştür. Her bölüm diğerlerini kontrol edecek şekilde tasarlanmıştır. Bunun sonucu olarak da, yurttaşlara federal görevlileri seçmek için çok az güç verilmiştir. Ne başkan, ne yargı mensupları ne de Senato doğrudan halk oyuyla seçilmez. Yalnızca Temsilciler Meclisi üyeleri doğrudan halk oyuyla seçilir. Anayasa yurttaşları hükümete karşı koruyan bir şeydir, yani halkı değil hükümeti yönetmek üzere tasarlanmıştır.

Haklar Beyannamesi ise devletin ihlallerine karşı insanların haklarını daha da ileri şekilde tanımlar. Haklar Beyannamesine göre vatandaşların Devlete karşı tek hakkı jürili bir yargılamadır. Gerisi ise vatandaşların haklarının devlete karşı korunması ile ilgilidir.

Anayasayı hazırlayanlar demokrasiye değilse, neye bağlıydılar? Hükümetin amacı insanların hayatlarını, özgürlüklerini ve mülklerini korumak olduğunu düşünüyorlardı. Özgürlük hakkında pek çok şey yazdılar.

Anayasa demokrasiyi değil, özgürlüğü savunacak şekilde tasarlandı. Bunun için, Anayasa bireylerin haklarını hükümete ve diğer vatandaşlara karşı savundu. Bireylerin haklarını korumak için açık, iki anlamlı yorumlanamayacak ve uygulanabilir kurallar koydu. Bunun sonucunda da, hükümetin müdahale alanı ve gücü katı bir şekilde sınırlandırıldı. Büyüme ve refahın ön şartı olarak ekonomik büyüme kutsandı ve Amerika’nın olağanüstü gelişiminin ve büyümesinin altyapısını oluşturdu.

  Democracy or Liberty?: The Middle East and North Africa
  The Dance of the Dollar
  The curse of government failure
  The Dead Hand of Exchange Controls
  The Great Dissemblers
  The Baltics, Bulgaria and Greece
  Booms and Busts
  Hu versus Sarkozy
  The Misery Index: A Reality Check
  China’s Cards
  Greenspan’s Fairy Tales
  From John Law to John Maynard Keynes
  A great depression?
  The law of the ratchet
  On Oil Prices
  Rice markets and government failure
  A private infrastructure solution
  The dollar and U.S. inflation
  China’s Currency
  Money: Bulgaria, Bosnia and Turkey
  Reflections on Reagan the Intellectual
  The World’s Greatest Unreported Hyperinflation
  The Fed’s Zigs and Zags
  On Democracy