Zeynep Çiğdem TURAN

Değerli Elegans’lı Dostlar...
 
TÜGİAD, bu dönem öncelikli konularından ilkini‘genç işsizlik ’ olarak belirledi. Bulunduğu her platformda bu sorunun ve çözüm yollarının sözcüsü olmaya karar verdi.
Hani insanın içini acıtanmemleket meseleleri vardır ya... Genç işsizlik de,istihdam yaratıcı ekonomik gücün yetersizliğinin yanısıra, yanlış eğitim anlayışımızın da bir eseri olarak dimdik karşımızda sorun olarak hala durmaktadır.
TıpkıKoç Holding’inkampanya sloganında söylediği gibi“meslek lisesi, memleket meselesi”
Düşündüm de bizde neden konular “mesele” diye ifade ediliyor? ‘Kanayan yara’, “Mesele...” ifadeleri sizce de bir durumu daha çözülemez ve dramatik göstermiyor mu?İnsanın çözün artık ve sıradaki deyiverin… kronikleştirmeyin... diye bağırası geliyor.
***
Yazı öncesi internet’e biraz göz gezdirdim. Okuduklarımdan bir kaç bilgi aktaracağım...
Üniversitesiz il kalmayacakmış. 9 yeni üniversite daha yoldaymış.
Amaç?
Üniversite mezunu işsizler ordusunu mu çoğaltmak veya Avrupa ve dünyaya hoş gözükmek adına Türkiye’nin genç nüfusu şu kadar üniversite mezunu rakamlarını mı yakalamak?Ya da yeni üniversitelere yeni kadrolar mı yaratmak?
Yoksa amaç, Türkiye’nin genç nüfusu ile, sanayileşmekte olan Türkiye’nin ihtiyacı olan meslek uzmanları mı yetiştirmek?
Sondan başa gidersek, son sözlerimizin amaç olduğu bir durumda, Türkiye’nin ancak bu hedefe yönelik bir eğitim sistemiyleçözüme ulaşabileceği aşikar gözüküyor.
Firmalarınıza bakın. Kaç adet yönetici kadro çalışanına ve kaç adet operasyonel - orta kademeişinin uzmanı insan kaynağına ihtiyacınız var?
İyi eğitilmemiş, meslek erbabı olmayan bir orta kademe işgücü, üst kademe yöneticiyi de sizce aşağıya çekmiyor mu? Onun, işinin ehli olmayışı işleyişte firma içinde büyük sıkıntılar yaratmıyor mu? Peki ya, işinin iyisi birisini bulmanın yolu nereden geçiyor? Başka firmalarda edinilmiş tecrübelerden mi?
Bir üniversite mezunununa, fabrikanızın üretim bölümünde, şantiyenizin sahasında ya da otelinizin servisinde işverdiğinizi varsayalım.
Birincisi, bu genç büyük olasılıkla işini beğenmeyecektir. Tecrübesiz de olsa “üniversite mezunuyum, diplomam var” diyecek ve küçümsediği bu işi yapmak zorunda kaldığı için yaptığı işi üstün körü yapacak, kendisini geliştirmeyecektir; ikincisi akademik bilgilerle donanmış bu genç, pratiğe sizin işyerinizde vakıf olacağı için zorlanacak ve onca emek vererek elde edindiği bilgilerini orta kademe işinde hiç kullanmadan unutup tozlu raflara kaldıracaktır. Üçüncüsü de bu gencimiz en az 4 seneliko emeğinin karşılığını yaptığı iş itibarı ile maddi olarak alamayacak ve mutsuz olacaktır.
Çocuk yaşlardan itibaren uğramaya başladığımaile işletmemizdeBulgaristan’lı göçmen lise mezunu teknikerlerin, bizim üniversite mezunu mühendislerimize taş çıkaracak kadar işlerinin erbabı olduğuna şahit olurken, ilerleyen yıllarda, yöneticilik dönemimde, bizler işletmelerin vizyonunu yaratacak mesai harcamamız gereken kademede iken günün büyük kısmını insan kaynağını doğru yönetmeye ayırdığımızı fark ederek, konunun önemine bir kez daha şahit oldum.
***
Sanayileşmeyi tamamlamış Avrupa’nıneğitim sisteminin iş hayatına katkısının meslek liseleri ile nasıl gerçekleştirdiğini biraz değerlendirelim.
İsviçre’de zorunlu eğitim 9 yıl. Zorunlu eğitimi bitiren çocuk yaklaşık 15 yaşına geldiğinde çocuğun önünde 2 seçenek var; ya normal liseyi, sonra da üniversite eğitimini seçebiliyor, ya da bir meslek lisesine gidiyor. Ancak normal bir liseye devam etmek için notların iyi olması gerekiyor. Notlar yeterli değilse, meslek lisesini seçmek zorunda kalıyor.
Meslek lisesi eğitimi 3 ya da 4 yıl sürüyor. Meslek lisesi, belirli bir meslekle ilgili gerekli bütün bilgi ve becerileri verdiğinden, meslek lisesini bitirdikten sonra bir başka eğitim almasına gerek kalmıyor. İsviçre’de 9 yıllık temel eğitimi tamamlayanların üçte biri bir meslek lisesine gidiyor.
***
Bugün Türkiye sanayileşme sürecini devam ettiriyor iken, halen cevaplamamız gereken bazıtemel sorular var.
- Türkiye, küresel sanayininneresinde yer almayı hedefliyor? Yüksek teknolojili sanayi mi, markalaşma süreci ile dünyanın her yerinde üretim yapabilecek knowhow sanayisi mi, Avrupa’nın ucuz işçilikli yan sanayii mi, turizm-hizmet sektörü yani bacasız sanayi mi yoksa tarıma dayalı bir sanayi mi?
- Kalkınmada öncelikli sektörlerimiz hangileri ve bu hedeflere nasıl varılacağı konusunda milli bir şuur yaratılıyor mu ?
Yani ülkemiz insanı hedef birliği içinde mi yarınlarını planlıyor, yoksa herkes kendi bireysel hedeflerini mi çiziyor ?
- Ülke, belirlenen hedeflere ulaşmak için kalifiye insan gücünü nasıl ve hangi modellerle karşılamayı planlıyor?
- Bu bağlamda Meslek liseleri ve üniversitelere hangi görevler düşüyor?
***
Gittikçe ilginin azaldığı meslek liselerinin sanayimizin ihtiyacı olan kalifiye insan yetiştiremeyişinin yanısıra, bir mesleğin en bilimsel noktası olan üniversitelerimizden mezun olan gençlerin eğitimleri sürecinde hiç uzmanlaşmadan, hepsinin o meslek dalında 4 yıl boyunca aynı eğitimi alması da sizce sanayimize ne kadar katkı sağlar?
Örneğin, heryıl yüzlerce orman endüstri mühendisi mezunu veren üniversitelerimizde, hepsi aynı konuda değil ama konunun aradalları olan; reçine, ağaç teknolojisi, makina, kalite ve standardizasyon gibi konularında uzmanlaşarak mezun olmaları, o konu ileilgili sanayide ne büyük faydalar yaratabilir düşünebiliyor musunuz? Aynı zamanda aynı kalemtraştan çıkmış bilgilerle mezun olan gençlerin birbirlerinden farklılaşması hemdaha fazla bilgi ve hem de yeni uzmanlaşmış iş sahalarının oluşmasına da sebep olacaktır.
Eminim bu örnekler hepinizin zihninde içinde bulunduğunuz sektörlerle ilgili çoğalıyor ve keşke dedirtiyordur.
Bu sorularımız tartışılmaktan çıkıp, hepimizin zihninde Türkiye’nin kalkınma programı olarak netleştiği ve bilinçli bir eylem programına dönüştüğü gün bizler önemli bir ‘memleket meselesini’ daha çözmüş ve geleceğe daha kendine güvenen, yaptığı işi iyi ve bilinçli yapan nesiller yetiştirmiş vebunun sonucu olarak dünya markaları olan bir Türkiye yaratmış olacağız.
Türkiye’nin bilim ve siyaset hayatında çok önemli çalışmalarıbulunan değerli büyüğüm Prof. Dr. Osman Turan’ın anlamlı sözleriadeta bu konunun aynası olma niteliğini taşıyor.
Kendisine doğduğu ve yetiştiği topraklar olan Trabzon’da, Trabzon milletvekili iken üniversite kurulması konusunda istekli olan hemşehrilerine,‘Türkiye’nin modernleşme sürecinin otellerinhotel, lokantaların restaurant diye adlandırıldığı ve liselerin yerine, bilimden ve araştırmadan uzak üniversitelerin yer aldığı bir anlayıştan geçmediğini söyleyerek, milletvekili olduğu şehrine üniversite yapılması görüşüne katılmadığını ifade etmiştir.
***
Bu yazıyı hazırlarken içime su serpen bir haber televizyondan kulağıma geldi. Önümüzdeki yıldan itibaren SBS sınavları kalkması ve düz liselerin Anadolu ve meslek liselerine dönüştürülmesi kararı alındı. Ülkemizin ihtiyacını karşılayacak nitelikli insan gücünü yaratacağı ümidi ile mutlu oluyorum...