|
|||
|
|||
Uşak şehrinin en bilinen markalarından biri olan SESLİ Şirketler Gurubu’nun İcra Kurulu Başkanlığı’nı yürüten genç girişimci Hazim SESLİ, 1966 doğumlu. Köklü ticari geleneği olan SESLİ ailesi; dört kuşaktır ticaretle, üç kuşaktır da sanayi ile meşgul. Uşak’ta klasik üretim tarzından modernleşen tekstil üretimi sektörünün lokomotif işletmelerinden olmuşlar. Bu arada Hazim SESLİ öğrenimini Uşak’ta tamamlayıp okul yıllarından itibaren çok genç yaşta aile işletmesinde her kademede görev aldı. Hazim SESLİ bu dönemde dedesi Mehmet SESLİ ile Anadolu’nun dört bir yanında ticari seyahatler yaparak hem ticari deneyim kazandı hem de bugün göze çarpan özelliklerinden biri olan sosyal ilişkilerini sağladı. Yıllar boyunca tekstil sektörünün çeşitli dallarında ve alt sektörü olan battaniyecilik alanında faaliyet gösteren aile işletmesi; kurumsal çalışmalarının başlangıcı olarak 1991 yılında SESLİ Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin kurulması ile battaniye üretiminde sektörünün lideri haline gelmiştir. Yan kuruluşu olan SESPA ile de ulusal ve uluslararası pazarlarda SESLİ markasını ve ürünlerini pazarlamaktadır. SESLİ Tekstil ürettiği ürünleri ile ülkemize kalite ödülleri kazandırarak gurur kaynağı olmuştur. SESLİ, 1997 yılında UNESCO Broker Ödülü’nü Kırgızistan’da dünyaca ünlü Kırgız yazar Sn. Cengiz AYTMATOV’dan aldı. 2002 yılı Kasım ayında Türkiye Genç Girişimcilik Yarışması’nda ikinci olarak Üzeyir GARİH Genç Girişimcilik ödülüne layık görüldü ve ödülünü İshak ALATON’dan aldı. Bunun dışında EKOVİTRİN Dergisi’nin ulusal çapta düzenlediği “Yılın Starları” konulu ödül töreninde “2004 yılının Genç Girişimcisi” seçilmiştir. SESLİ gurubu ve Hazim SESLİ bu çalışmaların yanı sıra HAZEL Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin kurulmasıyla çocuk bezi üretiminde, EKOL Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin kurulmasıyla da kabartma-baskı battaniye üretiminde faaliyet göstermektedir. Bütün bunlara ek olarak da geleceğin gelişen sektörleri ve pazarlarında yatırımlar konusunda da çalışmalar yapmaktadır. SESLİ gurubu bu saygınlığını ve başarısını uzun yıllara varan deneyim ve kaliteye yapılan yatırımlar sonucu kazanmış, bu kazanımlar ile SESLİ 1996 yılında Editorial Office tarafından Paris’te verilen Avrupa Kalite Ödülü’ne, 1998 yılında da Madrid J-Ban Imagen Arte tarafından verilen Dünya Platin Kalite Ödülü’ne layık görülmüştür. Bunların dışında Sivil Toplum Kuruluşları olan Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu’nun (TÜGİK) Genel Başkan Vekilliğini, Ege-Akdeniz Bölgesi Genç İşadamları Federasyonunun (EGAFED) Yönetim Kurulu Başkanlığını ve Türkiye Uluslararası Battaniyeciler Birliğinin (TUBB) Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütüyor. Aynı zamanda Uşak Organize Sanayi Bölgesi’nin Yönetim Kurulu Başkanı olan SESLİ’nin tüm bu görevlerde arzu ettiği kazanım, Uşak’a, Uşak sanayicisine ve ülkesine faydalı olabilmek. TÜGİK ve EGAFED’ teki görevleriniz nelerdir? Ne gibi faaliyetlerde bulunuyorsunuz? Kısa adı TÜGİK olan, Türk Genç İşadamları Konfederasyonu’nda Genel Başkan Vekilliği görevini sürdürmekteyim. Bu konfederasyona üye bir federasyon olan Ege-Akdeniz Bölgesi Genç İşadamları Federasyonu’nda ise Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yapmaktayım. Yeri gelmişken kısaca bu kuruluşlardan bahsetmek istiyorum. TÜGİK; 1994 yılında Ankara’ da Genç İşadamları Vakfı olarak kuruldu. Türkiye genelinde bulunan Genç İşadamları Dernekleri’nin özverili çalışmaları ile önce Federasyonlar oluşturuldu ve ardından bu Federasyonlar Konfederasyonu meydana getirdi. Bugün 41 Dernek, 6 Federasyon ve Konfederasyonumuz ile Türkiye için çalışmaya ve Türkiye için üretmeye çalışıyoruz. Bu anlamda ülkemizin gündemini oluşturan, işadamlarımızı ve ülkemiz ekonomisini ilgilendiren konularda paneller, konferanslar düzenliyoruz. Şubat 2006’da EGAFED Organizasyonu olan ve Antalya Genç İşadamları Derneği’nin ev sahipliğinde TÜGİK Genişletilmiş Antalya toplantısını gerçekleştirdik. “Sürdürülebilir Turizm İçin Alternatif Yaklaşımlar” konulu panelimiz ile ülkemiz turizmini değerlendirdik. Oldukça ilgi gördü. Bunun dışında 25 Mart’ta, Bursa Genç İşadamları Derneği ve Marmara Genç İşadamları Federasyonu ev sahipliğinde TÜGİK Genişletilmiş Uludağ toplantısını gerçekleştirdik. Uludağ’daki panelimizin konusu ise “Değişen Rekabet Koşullarında Yeni Teşvik Politikaları: Sorunlar - Fırsatlar” idi. Geçmiş yıllarda da bu tip organizasyonlar gerçekleştirmiştik. Ülke ekonomisindeki, iş yaşamındaki ve toplumda çözüm bekleyen konularla ilgili en azından farkındalığın oluşturulması için çaba veriyoruz. Çalışmalarımız sadece ekonomik olaylarla ilgili değil. Aynı zamanda toplumsal konularla ilgili olarak da sorumluluğumuzun, üzerimize düşenin bilincindeyiz. AB yolundaki Türkiye ve Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının önemi hakkında fikirlerinizi paylaşır mısınız? Bu kuruluşların sizce artı ve eksileri nelerdir? Bizler birlikte hareket etmenin, toplum yararına hizmet etmekle doğru orantılı olduğunu düşünmekteyiz. Bireysel çabaların birlikte verilen çaba kadar ses getirmediğini hepimiz biliriz. Ülkemizde, AB süreciyle beraber Sivil Toplum Kuruluşları’nın önemi giderek artmakta ve Sivil Toplum Kuruluşları’nın kamuoyundaki etkileri de bu artan önemi ortaya koymaktadır. Her toplumun sınırsız ihtiyaçları olduğu biliniyor. Ülkemiz de sınırsız ihtiyaçları olan bir ülke. Buradan hareketle her STK faaliyet konusuna göre birlikte yaşama kültürünün geliştirilmesi ve toplumun modernleşmesi hususlarında bir takım çalışmalar yürütebilir. Bu da gösteriyor ki Sivil Toplum Kuruluşları’na çok görev düşüyor. Artık STK’lar bir ihtiyaç haline gelmiştir ve ülke gerçekleri STK’ların asıl konularıdır. Örnekleme yapmak gerekirse, çevre platformları çevre kirliliği, işadamları dernekleri iş hayatındaki sıkıntılarını, sağlık platformları halkımızın bilgilendirilmesini, eğitim platformları yine bu ülkede yaşayan bireylerin gelişimini sağlamak amacı ile çalışmalar başlatsa devletimizin yükünü biraz olsun azaltabilir, sorunların çözümünde belki yeni fikirler ortaya koyabilirler. Hatta tahmin edildiğinden daha kısa sürede çözüme kavuşturulmasında aktif rol alabilirler. Bu nedenle; temsil ettiği kitle için endişe eden, duyarlı, sorumluluk bilinci yüksek, hassas bir toplumun varlığına duyulan ihtiyaçla birlikte ortaya çıkan ve etki alanının, suni yapılanmadan uzak, baskı, zorlama veya zorunluluğun dışında kendiliğinden gelişen doğal bir tepkiye zemin hazırladığını ve bu çerçevede sivil toplum kuruluşlarının, ahlaki ve vicdani değerlerin en üst seviyede harmanlanmasına, kitlesel yardımları tetiklemek suretiyle vesile olduğunu ifade etmek gerekir. Şu an ülkemizde bulunan Sivil Toplum Örgütleri ve örgütlü yaşam henüz gelişimlerini tamamlayamadığı için bazı zorluklar yaşamaktadır. Sivil Toplum bilincinin yani STK’lı olmanın ne anlama geldiğini kavramak ve kavratmak gerekir. Gönüllülük esasına dayalı işleyen bu kuruluşlarda, heyecanın bitmemesi ve sürekli hale getirilebilmesi çok önemli. En önemli sorunlar ise, iletişim sorunu ve kurumsallaşma sürecinde yaşanan sorunlardır. Doğru ve zamanında akmayan bir bilgi, organizasyon ve koordinasyon aşamasında sorunlara neden olabilmektedir. Kurumsallıktan uzak olan yapılanmalarda ise otokontrol sisteminin olmayışı ve kişiye bağlı varlığını sürdürmesi tahmin edersiniz ki zor durumları ortaya çıkarmaktadır. İnanıyorum ki; Sivil Toplum Kuruluşları, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ilerleyen yıllarda ülkemizde de önemli kararların alınmasında etkin hale gelecek. Sivil Toplum Kuruluşları, kamu ve özel sektörden sonra “üçüncü sektör” olarak anılıyor. Bu sektörün ayakta kalması ve güçlü olması çok önemli. Zira üyeyi, kuruluşu ve toplamda ülkeyi bir adım öne çıkarma hedefine ulaşmanın en doğru şeklinin STK’lar olduğunu ve en kısa sürede bu kuruluşların daha dinamik hale gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Sivil Toplum Kuruluşları’nda hizmet etmek gönül işidir. Eğer yaşadığınız dünyanın daha yaşanılır olmasını istiyorsanız söyleyeceğiniz sözleri |
|||