İĞNE Bedii OKYAY
Seçim
 
Ülkemiz 2007 yılı içinde Cumhurbaşkanlığı seçiminin de yaşanacağı bir erken seçim dönemine girdi. Uzlaşma kültürünün gelişmediği Türk siyaseti yine siyasi kriz üreterek taraflarını daha keskinleştirmiş halde sandığa yöneltmektedir. Dünya sıralamasında ilk 20 büyük ekonomi arasında yer alan ülkemizde gelir dağılımındaki adaletsiz yapının sonucu yoksul halk çoğunluğunun aş ve iş önceliği demokratik sistemin zayıf karnını teşkil etmektedir. Bu nedenledir ki din ekseninde siyaset prim yapmakta, popülizm politikacıların en çok rağbet ettikleri söylev şekli haline gelmektedir.

Kişi başına milli gelirin 10.000 doların altındaki ekonomilerde demokratik sistemin tam olarak işleyemeyeceği varsayılmakta ve bu gibi ülkelerde birde buna gelir dağılımındaki adaletsizlik eklendiğinde ülkemizde halk iradesinin özgürce sandığa yansıdığının ifade edilmesi son derece zordur. Zira ancak karnı tok olan bireyin fikri ve vicdanı hürdür.

Seçmenimizin geçmiş dönemlerdeki sandık tercihleri iyi okunduğunda, Türk seçmeninin geleceği yönetmekten çok geçmişi cezalandırma yönünde oy kullandığı net bir şekilde görülecektir. Böyle bir durumda cezalandırılacak bir veya birden çok siyasi parti hedefte ise seçmenin kime oy vermeyeceği bellidir ama kimin oy alacağı ise pek de irdelenmez, o an mevcut alternatif siyasi parti seçilmeşansı en yüksek olan partidir. Nitekim 2001 krizinden etkilenen seçmen bu krizin sorumlusu olduğuna inandığı tüm partileri 2002 de meclis dışında bırakmış, önüne ilk çıkan denenmemiş bir siyasi partiyi büyük bir çoğunlukla tek başına iktidar yapmıştır. Ancak ne yazık ki bu siyasi parti seçmen tercihini iyi okuyamamış, meclis çoğunluğunu demokrasinin tahakkümü olarak uygulamış, uzlaşma kültürüne hiçbir zaman yakın olmamış, bürokrasinin üst makamlarına tayin edilen kişileri liyakat yerine taraftarlık özelliğine göre seçmiş, Cumhuriyetimizin değişmez özelliklerini yeniden tanımlamaya kalkmış sonuçta tüm halkımızı kucaklamaşansını yok ederektoplumsal barış beklentilerini heba etmiştir.

Türk siyasetinde en geçerli kural deneme-yanılma metodudur. Bu nedenledir ki 1983-2002 yılları arasındaki tüm genel ve yerel seçimlerde seçmen neredeyse bütün siyasi partileri peş peşe iktidara taşımıştır. Artık Türkiye de seçmen daha önce olduğu gibi ideolojik olarak oy kullanmamaktadır. Bu gün sağ kanattaki bir siyasi partiye oy verdiği halde yarın bu partinin yönetiminden memnun olmadığında sol kanattaki siyasi partiye rahatlıkla oy verebilmektedir. Ayrıca ülkemizde seçmen siyasi partilerin kadrolarından çok liderine oy vermektedir. Bu nedenle parti liderinin kişiliği, dürüstlüğü, yaşı, karizması gibi şahsi özellikleri seçmen tercihlerini belirlemede en önemli etkendir. Bu seçimde de dileğimiz artık deneme-yanılma metodu ile değil bilinçli bir şekilde sandığa gidilmiş olmasıdır.

Modernleşme Uğraşları

Tanzimat Fermanı ile başlayan Cumhuriyet’in ilanı sonrası Atatürk devrimleri ile hız kazanan toplumumuzun çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma çabaları ne yazık ki geçen bunca zamana rağmen istenilen seviyeye gelemedi. Yüce Atatürk’ün toplumu ümmetten millete, kulluktan bireye çevirme gayretleri önündeki engeller o gün ne idiyse bugünde aynen önümüzde duruyor. Toplumumuzun dar bir kesimimin belirli coğrafibölgelerde ulaşmış olduğu yaşam seviyesi ve akılcı düşünme yetisi genele yayılmadıkça hiçbir şey ifade etmemektedir. Zira ülkenin yönetimine talip olanlar için seçmen farklılığı değil seçmen oy fazlalığı önemlidir. Çağdaş uygarlık akılcı düşünceye ve birey haklarına saygılı akılcı eyleme dayanır.Bu nedenle Cumhuriyet dönemi öncülerinin tüm gayretleri bu özelliklere uygun yeni nesiller yetiştirmek olmuş ve azımsanamayacak bir yol da kat edilmiş ancak yeterli olunamamıştır. Oluşturulmaya çalışılan modern toplumda laiklik tanımı ile din bireyin şahsi yaşam sınırları içinde ifade edilerek yaşam bizzat toplumun koyduğu çağdaş hukuk kuralları ile tanzim edilmeye çalışılmıştır. Ancak gelinen noktada hala din, mezhep, gelenek ve törelerin toplum yaşamımızı şekillendirmeye devam ettiğini üzüntü ile izlemekteyiz. Gün geçmiyor ki mezhep veya aşiret üyeliği birey olmanın önünde kimlik oluşturmasın, töre uygulamaları ile insanların yaşam hakları sorumsuzca ellerinden alınmasın.

Modern toplumlarda bireylerin birbirleri ve devlet ile ilişkilerini hukuk kuralları düzenlerken din, mezhep, gelenek temelindeki toplumlarda bireyle cemaat arasındaki ilişkiler yine din, mezhep ve töre kuralları ile şekillendiriliyor.

Toplum liderliğinin en önemli kuralı doğrular adına risk alabilmektir. Bu nedenle Atatürk büyük liderdir. Toplumun gelenek, görenek ve dini şartlanmışlığı doğrultusunda rejimi tayin kolaycılığına kaçmamış, doğrular yönünde modern bir toplum yaratma adına zor ve uzun yolda risk almıştır. Bu nedenledir ki rasyonel düşünebilen ama bu riski alamayan tüm İslam alemi liderlerinin (açıkça ifade edemeseler bile) hayranlık duydukları büyük liderdir. Acı olan ise onun yarattığı ve şekillendirmeye çalıştığı modern topluma aldırdığı yolda bugün yönetime talip olanların liderlikten yoksun sınırlı kapasiteleri ile tüm kazanımlarımızı yok edecek tutum ve davranışlar sergilemeleridir. Bu nedenledir ki toplumumda kerameti kendinden menkul türedi din baronları, şıhlar, şeyhler, ağalar siyasette, iş aleminde, medyada bolca boy gösteriyorlar.

Bu tipler demokrasiyi araç olarak kullanarak toplumu özledikleri rejim doğrultusunda sürükleyerek karanlık günlere döndürme çabası içindeler. Buraya kadar sergilenen oyun bize son derece net görülse de yönlendirilmeye çalışılan toplumun akıl tutulmasını anlayabilmemiz mümkün değil.