|
|||||
|
|||||
Öncelikle bir durumu artık netleştirmemiz gerekiyor: Savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen Suriyelilerin önemli bir bölümü geri dönmeyecek. Bu kabul üzerinden yola çıkarsak akla şu soru geliyor: Bizi nasıl bir ortak gelecek bekliyor? Bu sorunun yanıtını ararken de ülkemize yeni eklenen bu nüfusun kültürel entegrasyonundan, iş gücü piyasasına etkisine, bu göçün uzun vadedeki siyasal etkilerine kadar birçok konuyu ele almak gerekiyor. İşte tüm bu ‘alt başlıklar’ın gelip düğümlendiği bir nokta var: Eğitim. Artık bu alandaki sorunlarla yüzleşip çözüm üretme zamanı.. Türkiye’de kaç Suriyelinin yaşadığını tam olarak kestirmek güç; Mart ayı itibariyle açıklanan resmi sayı, 2 milyon 733 bindi. Araştırmacılar artık genellikle ‘yaklaşık 3 milyon’ diye telaffuz ediyor bu sayıyı. Kamplara ilişkin resmi veri daha sağlıklı kabul edilebilir; yaklaşık 283 bin Suriyeli kamplarda yaşıyor. Bu durumda Türkiye’deki her 10 Suriyeliden dokuzu kampların dışında. Türkiye’deki en kalabalık Suriyeli kenti İstanbul.. Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ayhan Kaya, İstanbul’da yaklaşık yarım milyon Suriyelinin yaşadığını söylüyor. Ekibiyle birlikte İstanbul’da 780 Suriyeliyle derinlemesine görüşmeler yürüten Kaya,‘özellikle savaşta ailesinden birini kaybedenlerin, bir daha Suriye’ye dönmeyi düşünmediklerini’ aktarıyor; araştırmasında bu oran %30’larda. Bir dikkat çekici veri daha; Kaya görüştüğü insanların sadece %1’inin Avrupa’ya gitmek istediğini belirtiyor.. Bahçeşehir Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ulaş Sunata, böylesi göç hareketlerinde gelen nüfusun %60-70 oranında kalıcı olduğunu belirtiyor ve ekliyor “Siz hiçbirisi geri dönmeyecekmiş gibi davranmalı, önleminizi öyle almalısınız.” Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. Murat Erdoğan, göç dalgasının hızının göreli olarak azalmasına rağmen Türkiye’de gerçekleşen doğumlar ve orta-uzun vadede yaşanacak aile birleşmeleri gibi olgular nedeniyle nüfus artışının devam edeceğini düşünüyor.. Murat Erdoğan, Cumhuriyet’in kurulduğu 1923 ile Suriye’den göçün başladığı 2011 yılına kadar Türkiye’ye göç edenlerin sayısının yaklaşık 2 milyon olduğunu belirtiyor ve son 5 yılda gelen Suriyeli sayısının bundan %50 daha fazla olduğuna dikkat çekiyor.. Ayhan Kaya Türkiye’ye gelen nüfusun özellikle Halep ve çevresinden olduğunu ve tarihsel ve kültürel olarak kendilerini yakın hissettikleri Türkiye’de işsizlik, ayrımcılık gibi sorunlara rağmen birçoğunun kendini ‘kalıcı’ gördüğünü dile getiriyor.. Savaştan kaçan Suriyeliler Türkiye’ye ilk yöneldiğinde gelenlerin sayısının 100 bini aşma ihtimali yetkililer tarafından bir ‘kırmızı çizgi’ ya da ‘psikolojik eşik’olarak değerlendiriliyordu. Şimdi sadece Türkiye’de doğan Suriyelilerin sayısı bile bunun iki katına ulaştı. 5 seneyi aşkın süredir Türkiye’de bulunan ‘misafirler’in çoğunluğunun artık kalıcı olduğunu görme zamanı.. Bir süredir düşük perdeden tartışılan ‘vatandaşlık verilmesi’ konusu, bir süre sonra -özellikle Türkiye’de doğan 200 bin ‘vatansız’ bebek düşünüldüğünde- ana gündem maddelerinden biri haline gelebilir.. Suriyelilerin işgücü pazarına ‘resmen’ dahil edilmesinin yolu yasal düzenlemeyle açıldı, ancak buna rağmen gerekli eğitimden yoksun kitlelerin, kayıtdışı kalacağını kestirmek hiç de güç değil.. Tüm bu gereksinimler ışığında, Türkiye’nin kendisine sığınanların eğitimine dönük somut adımlar atması ve en azından bu tabloda göçmen nüfusun nasıl bir kazanca dönüştürüleceğinden çok, kaybın nasıl en aza indirileceğine odaklanması gerekiyor.. ‘Misafirlik’ sona erdi.. Artık bu gerçekle yüzleşme zamanı.. Kaynak: Can Ertuna |
|||||