|
|||||
|
|||||
Ağustos böceği ile karıncanın hikayesini bilmeyenimiz yoktur şüphesiz. Lay lay lom ile ayak ayak üstüne atıp, sadece eğlenerek boşavakit geçirmek ve vızır vızır durmadan çalışarak, geleceğe hazırlanmak. Çoğunlukla anne, babalar okula yeni başlayan çocuklarına, düzenli ders çalışmayı özendirmek ve alıştırmak için bu hikayeyi anlatırlar. Hepimiz, karınca ve ağustos böceği hikayesi ile büyüdük. Çünkü evin dışında, okullarda da bu hikaye anlatılır. Siyasetçilerimiz de bu hikayeyi bilirler. Son yıllarda bu hikayenin aynısı yaşanıyor güzel ülkemizde…
23 Temmuz 2007 tarihinde, siyaset tablomuza baktığımızda gördüğümüz resim aynen bu. Lay lay lomcular ile vızır vızırcıların aldıkları sonuçlar ve büründükleri konumları. Demokratik bir biçimde ve içtenlikle, vızır vızırcıları kutluyorum. Yazılı olan veya olmayan çağdaş demokratik alışkanlıklar doğrultusunda, Ülkemizi medeni dünya düzeyine ulaştırma gayretinde ayrıca başarılar diliyorum karıncalara. Böyle devam ettiğinde, şımarıp, öncekilerin hatalarını tekrarlamazlarsa, daha uzun süre yönetimde kalırlar. Hayal, hedef, plan program, bütçe kısacası gelecek düşünülmeden ve bu geleceğe inanarak kilitlenip çalışmadan, sadece zaman içindeki günlük değişimlerden, gelişmelerden medet umarak ve kendisi dışındakilerin yardım ve desteğini düşünerek başarıya ulaşmak, hiçbir işte olası değildir. Bu tabiî ki bu durum, ülke yönetiminde ve siyasette de aynıdır. Neticede aynısı da gerçek oldu. Ağustos böcekleri, sadece saz çalıp şarkı söyledi. Gelecek ile ilgili hiçbir konuda, hiçbir alanda inanılır ve güvenilir bir hedefçizip, topluma heyecan veremedi. Yıllardan beri söylenen sözleri, şarkı nakaratları gibi aynen tekrarlayıp durdu. Hiç gayret göstermeksizin, topluma sadece korku filmi göstererek konumunu korumaya çalıştı. Adeta “bunu yaparsam halk bana mecburen oy verir başka çaresi yok” düşüncesi ile davrandı ama halk bu tarza ve bu tarzı gündemde tutanlara hiç güvenmediği için oy da vermedi. Bunun başkaca izahı yok. Yenilgiye türlü türlü kılıflar aramanın da gereği ve manası yok. Çünkü yaşam önceliklerinde sıralamalar zaman içinde değişiyor. Karıncalar ise, kapı kapı dolaşıp halkla bütünleşti. Fabrikaları, iş yerlerini gezdi. Düşünceleri doğrultusunda gelecek hedef ve projelerini anlattılar. Ekonomi konuştular. Bir kısım tabuları yıkacaklarını anlattılar. Sonuç? Sonuç ortada. Medenice tebrik etmekten başka yapacak başka bir şey yok. Toplum şimdi izleyecek. Hoşuna giderse devam diyecek. Gitmez ise başka bir alternatif bulacak. Toplumumuz siyasette, seçim işlerinde, öyle siyasilerimiz gibi fanatik taraftar değil. Zamanı gelince çalışmayanı, tembellik yapanı, sözünde durmayanı değiştirmekte epeyce usta. Çünkü, halk gelecek düşüncesine siyasilerin, lay lay lomcularından daha tutarlı bakıyor ve düşünüyor. Sahip olduğu değerlerin ne olduğunun daha fazla bilincinde. Ateş pahasına elde ettiği varlıkdeğerlerinin farkında. Hiç de öyle, bahane arayan tembel siyasetçilerin düşündüğü gibi anlamaz durumda, daha açıkcası aptal değil. Lay lay lomcular ayna ile barışık değil… Önümüzde kısa bir zaman sonra yeni bir seçim var. Yerel yönetim seçimleri. Göreceksiniz, bu seçimlerde de, bir başka açıdan, ağustos böceği - karınca hikayesini yaşayacağız. Ağustos böcekleri, kendi içlerinde büyük bir kavgaya tutuşarak, yandaşlarını, torpilli olanları, ya da çıkar elde edebileceklerini düşündükleri kişileri, aday yapmak için kıyasıya iç mücadeleye gireceklerdir. Aday olmak isteyenler, aynaya hiç bakmayacak, öne geçmek için rakiplerini kıyasıya eleştirecek, dedikodularla yıpratmaya çalışacak hatta olmadık çamurlar atacaklardır. O olmasın ben olayım adına… Asla yerel halkla ilişki kurup ortak yönetim, yani yönetime halkı katmak, muhtarlıklar, sivil toplum kuruluşları, önde olan toplum önderleri ile birlikte hareket edip, yerel sorunları ve bu sorunların aşılması yollarını tartışıp en doğru ve uygun olan, birikimli, çalışkan, becerikli, dürüst adayları çıkarmayacaklardır. Yine büyük bir tembellikle ve “nasıl olsa bu halk bize oy vermek zorunda” mantığı ile hareket edeceklerdir. Bu filmi de daha önce birçok yerde gördük. Sonucunu da gördük. Henüz bir parça erken olmasına rağmen bu böyle olacak. Hatta ağustos böcekleri, yerel yönetimişini daha erken deyip, son saatlere kadar hareketsiz tutacak ki, yukarıda söylediğim tablo ortaya çıksın. Toplumsal gereklere ve sorunlara eğilerek hareket yerine bireysel çıkarlara uygun davranılacaktır. Karıncalar ise, sessiz sedasız içten içe iletişimlerle toplum gereklerine göre hareket edecektir. Hiç kuşkunuz olmasın. Hatta harekete, yani çalışmaya başladılar bile. Şimdi madalyonun diğer yüzüne bir bir parça bakalım. Genellikle seçimlerde lay lay lomculara, toplumumuzun kendilerine elit! dedikleri kesimleri oy verir. Son genel seçimde de öyle oldu. Bu kendini halktan ayrı tutan, halkla aralarına kalın duvarlar ören sözde bilmiş, yarım eğitimli seçiciler, şimdi yine kendi mekanlarında, meyhanelerde, barlarda, lokallerinde ahkam kesip, yerel bölgelerinin nasıl kurtulacağını tartışacak, birbirlerine havalar atarak, ne kadar çok şey bildiklerini! döktüreceklerdir. Hiçbir şeye doğrudan katılmayacak, sadece bu düşüncelerini söyleyecek, çalışmayacak, paylaşmayacak, katkı vermeyecek ama istediğinin olmasını birilerinden sadece bekleyecek. Armut ol, ağzıma dol. Sonucunda,yaşamın gerçeklerinden uzak, hayal dünyalarında geliştirdikleri ütopik düşüncelerden, seçim sonrası yiyecekleri tokatla ayılacaklardır. Vızır vızırcılara gelince, onlar şimdiden çalışmalarına başladılar bile. Onlar için kimin, kimlerin aday olacağı önemli değil. Önemli olan kendilerine değer verip onların yönetimde olduklarını hissetirebilecek, yani halkın yönetimde olduğunu hissettirecek idare oluşması. İşte bu düşünceyle vızır vızır herkes kendini görevli sayıp, kapı kapı geziyorlar. Lay lay lomcular da meyhane meyhane dolaşıp ahkam kesip masturbasyon yapıp Ülkeyi kurtarıyorlar… Karıncalar, yıllarca itilmişliklerinin, adam yerine konmayışlarının acısını böylece keyifle çıkarıyorlar. Göreceksiniz, lay lay lomcular kalemiz dedikleri, İstanbul’un Kadıköy’ünün, Beşiktaş’ının, Ankara’nın Çankaya’sının da yönetimini beğenmedikleri o halk tabakasına teslim edeceklerdir. Bu kaçınılmaz… Ne demişti Mustafa Kemal Atatürk. “Köylü milletin efendisidir.” Eee şimdi ne diye gocunuyor bu toplum canım. Atatürk sadece elitlerin değil ki, tüm toplumumuzun, hepimizin Atatürk’ü. |
|||||