|
|||||
|
|||||
Türkiye Cumhuriyeti 50 yılı aşkın süredir, muasır batı medeniyetleri seviyesine ulaşabilmek gayesiyle Avrupa Birliği yolunda ilerliyor. Hepimizin bildiği üzere Avrupa Birliği süreci insan hakları, kamu hakları, sosyal haklar, özgürlükler ve üretim – iç ticaret ve dış ticaret saç ayaklarında aklımıza yer etti. Ancak şunu da unutmamak gerekiyor ki Avrupa Birliği yapısı itibariyle savaşsız ve modern bir toplumsal birliktelik hareketi. İşe biraz daha farklı bir boyuttan bakarsak Avrupa Birliği gerçek anlamda, siyaset ve ekonomi yönlerinden mutluluğu yakalama projesi.
Piyasalardaki hareketlilik şu an için durağan seyrediyor, ancak seçimden sonra tüm Türkiye’yi çok ciddi hareketli günlerin beklediğini söyleyebilir ve bu savımızı daşöyle açıklayabiliriz. Bugün piyasa durgun, çünkü hem yazın sıcağıyla uğraşıyoruz hem de seçim beklentileri gündemimizde. Seçimin ardından bir cumhurbaşkanlığı seçimi krizi yaşayıp yaşamayacağımız da belirsiz. Belki yeni bir seçim daha yaşayabiliriz. Ancak öyle ya da böyle sonbahar itibariyle yurtiçinde biriken sıcak para ve halen yurtdışından katılmış diğer sermayeler hareket kabiliyetimizi artırmış durumda. Bu yazının kaleme alındığı günlerde Türkiye’de seçim süreci tansiyonu giderek yükseliyor. Genel seçimlerde meclis sandalye sayısından pay almak isteyen siyasi partilerin neredeyse tümü artık seçim beyannameleri açıkladılar ve iş artık meydanlara kaldı. Araştırma kurumları bu seçimden nasıl bir sonuç çıkacağını az- çok kestirebiliyor olsalar da, kestirilebilen bu tahminler gerçek sonuçlar elimize ulaşmadığı sürece gerçek değil. İşin heyecanı da burada zaten. Ve işin aslı bu seçimden sonra işin gerçek heyecanını da inşaat ve emlak piyasası yaşayacak gibi görünüyor. Bir ülke ekonomisi, Türkiye gibi herhangi bir dönemde üst üste hızla büyüdüyse ve bu büyüme iç ve dış faktörlerin etkisiyle tıpkı bugünlerde olduğu gibi bir durgunluk dönemine girdiyse piyasaları yeniden hareketlendirecek en önemli etki inşaat sektörüne güç ve destek vermektir. Bu yöntem daha önce 1930’lar krizinde ABD’de uygulanmış ve başarıya ulaşarak rüşdünü ispat etmiştir. Nitekim bunun bilincinde olan milletvekili adayı ekonomistlerin danışmanlığında hazırlanan seçim beyannamelerinde, inşaat sektörüne yapılacak yatırımlar konusunu detaylı olarak görüyoruz. Konuya devlet eliyle verilecek destek açık ve netken özel sektörün de söz konusu sektöre yani gayrimenkul ve inşaat alanına yaptığı yatırımları göz ardı etmemek lazım. Örneğin Zorlu Gayrimenkul Grubu’nun İstanbul’da satın aldığı milyonlarca dolarlık araziler, aynı grubun yine Ege bandına yapmayı düşündüğü özel yatırımlar v.s. Levent ERGÜL liderliğindeki grup gelecekte de Türkiye’de kentlerin silüetine sadık kalmak kaydiyle Zorlu imzasını daha pek çok yere atma iddiasında. Türkiye’de koşullar değişirken kentlerin, kentlerdeki mahallelerin, semtlerin ve hatta en çekirdek yapıya inersek evlerin içinin şekli değişiyor. 10 yıl öncesine kadarki kent merkezleri bugün çok daha büyük. Artık İstanbul, İstanbul’un yanı sıra Kocaeli, Tekirdağ ve Bursa’yı da içine alan bir megakent olma yolunda. Emlak piyasası sadece İstanbul merkezli değil, Ege Bölgesi İzmir, İç Anadolu Ankara – Konya – Kayseri merkezli büyüyor. Bu büyüme her gün çevre illere daha da çok yansıyor. Güneyde çok özel yaşam projelerine sadece Antalya’da değil, Mersin – Adana – İskenderun bandında da imzalar atılıyor. İçinde sadece duvarların ve odaların olduğu evler değil çevresinde yaşam alanlarının, sosyal kolaylıkların, alışveriş ve spor merkezlerinin olduğu makro siteler inşa ediliyor. Değişen koşullara bağlı kalınarak yaşlı barınma evlerinin, kreşlerin, oyun ve eğlence alanlarının sıklıkla görüldüğü siteler - rezidanslar inşa ediliyor tüm ülkenin çeşitli yerlerinde. Tüm bu gelişmeler kent yaşamını değiştiriyor. Geleceğe dönüp baktığımızda sözgelimi 10 – 20 yıl sonrasını gözlemeye çabaladığımızda da gözümüzün önüne gelişmiş kentlerde güvenlik şartları yüksek site tipi yapılanmalarda büyüyen yeni nesiller geliyor. Artık mahalle değil site arkadaşlığı kavramı oluşmaya başlıyor. Türkiye’de tüm dünya gibi hızla değişiyor. Avrupa Birliği sürecinin hedeflediği yüksek yaşam kalitesi hedefi siyaseten tutar mı, tutarsa bu bizlerin ne kadar zamanını alır bilemiyoruz ancak bilinen şu ki, Zorlu Gayrimenkul Grubu gibi, Doğuş İnşaat gibi büyük holdingler, isimlerini tek tek yazmaya kalksak bu yazıyı sayfalarca uzatacak büyük inşaat grupları, bugünkü vizyonlarına sahip oldukça hem ülkemiz daha yaşanabilir hale gelecek, hem de gelecekte yaşam kalitemiz daha da yükselecek ve daha mutlu – umutlu nesiller yetiştirebileceğiz. |
|||||