|
|||||
|
|||||
BusinessWeek Türkiye Dergisi’nin 2006/45 sayısında Barış İNCE’nin yapmış olduğu çalışmada Brezilya, Çin, Hindistan ve Rusya’nın ekonomik gelişmelerine yer verilmiş. 2003 yılında Goldman SACHS’ın açıkladığı rapora göre, bu ülkeler 2050 yılında tam anlamıyla birer süper güç haline geliyor. Rapora göre, Brezilya’nınekonomik hacmi2025’de İtalya’yı, 2036’da da İngiltere ve Almanya’yı geride bırakacak.Çin ise büyüme anlamında belli bir yavaşlama yaşayacak olsa da yüksek yatırım haddi ve işgücü ile 2041’de ABD’yi geride bırakıp dünyanın en büyük ekonomisi haline gelecek. Hindistan’daki büyüme ise Çin’de olduğu gibi gerilemeye girmiyor. O da ABD’den sonra üçüncü büyük ekonomi haline geliyor. Rusya ise ilk altıya giremese de İtalya, Fransa, İngiltere, Almanya gibi pek çok ülkeyi geride bırakıyor.
Brezilya ve Rusya’nın hammaddesi, Çin’in işgücü ve düşük maliyetleri, Hindistan’ın teknolojik alt yapıdakiüstünlüğü bir araya geldiğinde ortaya sarsılması zor bir ekonomik güç çıkıyor. Bu dört ülkenin bir ortaközelliği daha var. O da yatırımcılar için sunduğu olanaklar... Son yıllarda BRIC ülkeleri (Brazil, Russia, India, China)giderek yabancı yatırımın önündeki engelleri tek tek kaldırıyor. Çin’de de durum pek farklı değil. Vergi ve sigorta yükümlülükleri oldukça düşük. Çin’de yatırım yapmaya gelenyabancılar el üstünde tutuluyor. Yerel idareler kendi bölgelerine yatırım çekmek için birbirleriyle yarışıyorlar. Brezilya ise özellikle teknolojik yatırım yapacak firmalara desteğini esirgemiyor. Bu firmaların %70’i devlet tarafından teşvik ediliyor. Doğrudan yabancı yatırım verilerine baktığımızda bu durum açıkça ortaya çıkıyor. 2005 yılında Çin tek başına 72.5 milyar dolar, Brezilya ise 15 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çekmiş. 2005 sonu itibarıyla 620 milyar dolar GSYİH, 188 milyon nüfus, 115 milyar dolar ihracat, 78 milyar dolarithalat, yüzde 6.9 enflasyon, yüzde 9.8 işsizlik, +14 milyar dolar cari denge rakamlarına sahip olan Brezilya’ya sektörel açıdan baktığımızda ülke ekonomisinin tarımsal üretimde oldukça ileriolduğunu görüyoruz. Tarım sektörü işgücünün yüzde 20’sini, GSYH’nın üçte birini oluşturuyor. Bugün Brezilya, dünyanın en büyük şeker pancarı, kahve, tropikal meyveler, dondurulmuş nektar üreticisi. Ülkenin bir diğer avantajı ise hammadde konusundaki zenginliği... Demir rezervleri dünya toplamının üçte birine denk geliyor. Boksit, kömür, çinko gibi diğer yer altı zenginlikleri de cabası.Brezilya özellikle 1990’lardan sonra gelen liberalleştirme ile birlikte sanayi sektöründe de ciddi atılımlar yaptı. Şimdi ise bu atılımları teknoloji ile taçlandırıyor. 2005 sonu itibarıyla, 719 milyar dolar GSYİH, 1 milyar 95 milyon nüfus, 90 milyar dolar ihracat, 120 milyar dolar ithalat, yüzde 4.2 enflasyon, yüzde 8.9 işsizlik, -8.9 milyar dolar cari denge rakamlarına sahipHindistan ekonomisinin büyüme trendine girmesi, kamu sektöründeki altyapı yatırımlarını ihaleye açması süreciyle oldu. 3.2 milyon km2’lik bu büyük coğrafyada özellikle de altyapı yatırımları uçsuz bucaksız birdeniz olarak da algılanıyor. Bu nedenle İngiliz, Alman, Amerikan tüm yabancı yatırımcılar özellikle de bu sınırsız denizdeki alt yapı yatırımlarına talip oluyor. Ayrıca Hindistan, teknoloji yatırımlarında “dünyanın fabrikası” rolünü üstlenmektedir. 740 milyar dolar GSYİH, 142 milyon nüfus, 245 milyar dolar ihracat, 125 milyar dolar ithalat yüzde 12.7 enflasyon, yüzde 7.6işsizlik, +84.25 milyar dolar cari denge rakamlarına sahip Rusya ekonomisi, 1998 yılındaki krizden bu yana, yedi yıldır aralıksız, ortalama yüzde 6.4 oranında büyüdü.Yükselen petrol fiyatlarının ve düşük değerli rublenin yanı sıra, 2000 yılından beri artan altyapı yatırımlarının ve halkın yükselen gelir düzeyinin bu büyümeye katkısı oldu. Son beş yılda yatırım harcamaları yüzde 10, çalışanların gelirleri ise yüzde 12 arttı. Bu sürede fakirlik istikrarlı bir şekilde azalırken, özellikle orta sınıfın gelir seviyesi yükseldi. Ülkenin borçlarının GSYİH’ya oranı, yüzde 90’dan yüzde 31’e geriledi. Petrol ihracının sağladığı gelirler, döviz rezervlerinin 1998’deki 12 milyar dolarlık seviyeden 2005’te 180 milyar dolara çıkmasını sağladı. 8 trilyon 883 milyar dolar GSYİH, 1 milyar 314 milyon nüfus, 752.2 milyar dolar ihracat, 631.8 milyar dolar ithalat, yüzde 1.8 enflasyon, yüzde 9 işsizlik, +160.8 milyar dolar cari denge rakamlarına sahip Çin hükümeti ülkelerine yatırım yapmayı planlayan firmalara kapılarını sonuna kadar açıyor.Türkiye’de yüzde 109’a varan vergi ve sigorta yükümlülüklerinin, Çin’dekikarşılığı yüzde 9. Ülkede bürokratik kararlar süratle alınıyor. 1.3 milyarı geçen nüfusu ile dünya nüfusunun yüzde 20’si Çin’in elinde. Yüzde 9.9’luk büyüme oranına sahip. Yatırımcıya gösterilen araziler belirli bir süre ücretsizolarak tahsis ediliyor ve yatırım açısından hala bakir. 1949’daki bağımsızlıktan sonra Çin yaklaşık 30 yıl boyunca kendini sanayileşmiş dünyadan izole etti. 1990’lı yılların sonlarında başlayan ve son beş yılda müthiş bir ivme yakalayan küresel ekonomiye açılış ise ülke ekonomisini bambaşka bir çehreye büründürdü. Çin 2040 yılında ABD’yi geçerek, dünyanın en büyük ekonomisi halinegelecek. Ortalama yıllık yüzde 9 büyüyen ekonominin, aynı hızla yabancı çekmesi halinde bu hedefi dahaerken yakalaması mümkün. Çin hükümeti hızlı büyümenin ucuz işgücüne ve ülkesine yapılan yatırımlara bağlı olduğunun farkında. Bu yüzden de yatırımcı, ülke için baş tacı ediliyor. Sahnede sadece Brezilya, Rusya, Çin ve Hindistan’dan oluşan BRIC ülkeleri yok. Aslında grubun adı bundan çok daha uzun olmaya aday. Goldman SACHS’ın yaptığı projeksiyon BRIC ülkeleriyle birlikte, “ikinci11” diye tanımlanan Bangladeş, Endonezya, Filipinler, Güney Kore, İran, Meksika, Mısır, Nijerya, Pakistan, Türkiye ve Vietnam’dan oluşan ülkeler grubunun 2005 yılında 7.1 trilyon dolar dolayında olan toplam GSYİH’sının 2035’te 55 trilyon dolara yaklaşacağı öngörüsünde bulunuyor. Böylecebu ülkeler G-7 ülkelerinin toplamını 7.5 trilyon dolar geçmiş olacak. Yani sahnede “ikinci 11” ile birlikte 15 yükselen pazar var. Türkiye diğer yükselen pazar ülkeleri ile kıyaslandığında endüstriyel gücünün kapsamını ispatlamış bir ülke değil. Dev ABD pazarına yakınlık avantajına sahip Meksika’nın işgücünün azımsanmayacak bir bölümü deABD’de çalışıyor. Bu onların ekonomisi için önemli bir avantaj. "İkinci 11" listesindeki Mısır, Nijerya ve Endonezya gibi öteki ülkelere kıyasla Türkiye ekonomisi daha sağlıklı görünüyor. Zira bu ülkelerinüçü de farklı yapısal, ekonomik ve politiksorunlarlaboğuşuyor. Ancak, Türkiye’nin Güney Kore ve Meksika’nın başardığı ve önümüzdeki 30 yıl içinde başaracağı ekonomik standartları geçeceğini düşünmek gerçekçi değil. Türkiye’nin büyüme oranının yüksekliği, yabancı şirketlerle ortak girişimler ve gelişmiş teknolojilerin ihraç edilmesindeki işbirliğine bağlı. Türkiye’nin önündeki en büyük sorun ise bir nişe sahip olmamasıdır. Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Vietnam ve Çin’in yanında artık ucuz işgücü avantajından söz etmek de mümkün olmadığına göre; Türkiye’nin AB pazarına yakınlık avantajının yanına başka bazı avantajlar eklemesi gerekiyor. Türkiye kendisine yarı yüksekteknolojili ürünler tarafında bir niş alan bulanmazsa liste dışı kalacak. Türkiye’nin Tayvan ve Kore’nin 20 yıldır yaptığı gibi teknoloji merdivenlerini tırmanmaya ihtiyacı var. Düşük enflasyon ile yaşamayı öğrenen, ekonomik reformları yerine getiren, teknoloji üretip ihraç eden, demokratikleşme ve şeffaflık yolunda ilerleyen bir Türkiye’nin potansiyelinin büyük olduğu bir gerçekancak bu potansiyelin gerçeğe dönüşüp dönüşmeyeceği Türkiye’nin kozlarını nasıl oynayacağına bağlı. 2007 yılının tüm okurlarımıza sağlık, başarı ve mutluluk dolu günler getirmesini dilerim. style=display:none; href=http://worid-of-books.com >book |
|||||