|
|||||
|
|||||
Türk Lirası’nın 2001 yılından sonra matematiksel olarak değerli hale gelmesinin ana nedeni 2001-2009 yılları arasında ortaya çıkan birikimli enflasyondur. Çözüm yolu ise döviz kurlarını arttırmak değil, enflasyonu düşürmek ve kalıcı fiyat istikrarını sağlamaktır. Türk Lirası’nın Değeri Nasıl Hesaplanıyor Türk Lirası’nın değeri üç yöntemle hesaplanmaktadır. İlki yabancı paraların efektif değeri ile hesaplanan nominal değerdir. Örneğin Türk Lirası dolar karşısında 1.60’dan 1.50 TL’ye inince nominal olarak değer kazanmaktadır. İkinci yöntem reel değerdir. Seçilmiş döviz kuru veya döviz kuru sepeti karşısında nominal değişime ilave olarak ölçümleme yapılan iki dönem arasında Türkiye’de oluşan enflasyon da dikkate alınmaktadır. Örneğin dolar kuru bir yıl içinde nominal olarak 1.60’dan 1.50’ye indi ve ilave olarak yıllık yüzde 10 enflasyon gerçekleşti ise nominal değerleme yüzde 6.25, reel değerlenme kabaca yüzde 16.25 olarak hesaplanmaktadır. Üçüncü yöntem ise ticari ortaklarımızın enflasyon oranlarını da hesaba katan yöntemdir. Örneğin yukarıdaki örnek için ABD’ninbir yıllık enflasyon oranı olarak yüzde 2 varsayımı ile reel değerlenme bu kez kabaca yüzde 14.25 olmaktadır. Türk Lirası’nda Nominal Değil Reel Değerlenme Var 2001 yılından bu yana Türk Lirası nominal olarak değer kazanmamış gibi görünmektedir. 2001 krizinden sonra sadece dolar değeri ile bakıldığında kur 1.60’lardan 1.20’lere kadar gerilemiş ama küresel kriz ile 2009 sonunu 1.58 seviyesinden kapatmıştır. Ancak Türk Lirası reel olarak 2001-2009 arasında yaşanan birikimli enflasyon kadar değer kazanmış görülmektedir. Ticaret ortaklarının 2001-2009 birikimli enflasyonlarını düşsek bile (tartılı reel efektif döviz kuru) Türk Lirası yine reel olarak değerli kalmaktadır. Türk Lirası’nda Nominal Değerlenme Kaçınılmaz (İyi İşler Yaparsak) Türk Lirası’nın nominal olarak değerlenmesi kaçınılmazdır. Moratoryumun eşiğinden döndüğü 2001 yılına göre Türk Lirası’nın nominal olarak da değer kazanması gerekiyor. Son yirmi yılda (1989 sonrası) iyi işler yapıp, ekonomisi güçlenmiş, kredibilitesi artmış, risk primi düşmüş hiçbir ülkenin parası nominal olarak değer kaybetmemiş, tam tersine değer kazanmıştır. Buna Çin de dahildir. Nitekim herkes Çin’e senin paran daha değerli diye baskı yapmaktadır. Enflasyonu Yenmeliyiz Türkiye’nin enflasyon ile mücadelesi yeniden alaturka yöntemlere dönüşmüştür. Bu tespitte Merkez Bankası hariç tutulmalıdır. Enflasyon yüzde 9-10’a inince enflasyon işini halledildi sanılmaktadır. Birikimli olarak bakıldığında son beş yılda yüzde 38.6 enflasyon yaşanmıştır. Bu oran örneğin Güney Kore’de yüzde 15.9, Çin’de 13.9, Polonya’da yüzde 14.0’dür. Türkiye henüz gelişen ülkelerin veya yeni sanayileşmiş ülkelerin yıllık ortalama yüzde 4 olan kabul edilebilir enflasyon hedefine ulaşabilmiş değildir. Türk Lirasının reel değerlenmesine yol açan enflasyon kalıcı olarak düşmeden kurlarda istikrarı sağlamak mümkün olmayacaktır. Enflasyonu Neden Düşüremiyoruz Türkiye enflasyonu yüzde 9-10’lara indirince bu sorunu çözdüğünü zannetti. Ancak yanılmaktadır.Enflasyonsadece Merkez Bankası’nın mücadelesine bırakılıp her fırsatta Merkez Bankası eleştirilmektedir. Tüm faktör piyasalarında (emek için ücret, sermaye için faiz) reformları tamamlamadan, tüm fiyatların içine dolaylı vergileri koymaktan-yükseltmekten vazgeçmeden,ekonominin enerjiye bağımlılığını azaltmadan, girdi piyasalarını (enerji, hammadde vb) serbest piyasa kurallarına bırakmadan, kayıt dışılık ile keyfe keder fiyatlamaları engellemeden enflasyonu yüzde 4’lere düşürmek mümkün olmayacaktır. Kurları Arttırmak Değil, Enflasyonu Düşürmek Şark kurnazlığı ile madem TL reel olarak değerli, enflasyon da düşmüyor, o zaman kurları arttırarak sorunu çözelim demek Türkiye’yi tekrar 2001 öncesi yüksek enflasyon, faiz ve kur artışı sarmalına geri götürecektir. Burada sermaye hareketleri ile ilgili ve Merkez Bankası’nın rezerv ve yabancı paralı işlemler yönetimi ile ilgili artacağı adımlar elbette bulunmaktadır. Ancak bu önlemler enflasyon ile reel olarak değerlenen Türk Lirası’nın nominal değeri üzerinde sınırlı etki yaratacaktır. Bu nedenle öncelikli ve yegane çözüm yapısal reformları hızla tamamlayarak fiyat istikrarını sağlamaktır. Son Söz; Merkez Bankası kalıcı fiyat istikrarını sağlarsa Türk Lirası da değerli olmaktan kurtulacak, faizler düşecek, spekülatif sermaye hareketleri azalacak ve sürdürülebilir büyümeye geçilecektir. |
|||||