|
|||||
|
|||||
Altın 4000 yıl boyunca, global bir para birimi, emtia, yatırım aracı ve güzelliği temsil eden bir obje olarak değer buldu.1980 ve 1990 yılları arasında, sermaye piyasalarının gelişimi ile beraber altın gözden düştü. 1980 sonrası hisse senedi piyasalarının gelişmesi ve alternatif yatırım araçlarının çoğalmasıyla altına olan talep düştü ve kısa süreli bir dönem için de olsa unutuldu. 2000’li yılların hemen başında altının yıldızı tekrar parlamaya başladı. 2001 yılının ilk yarısında 250$/ons seviyesini gördükten sonra yılın ikinci yarısından itibaren altın fiyatı yükselişe geçti. Talep artışının süreklilik göstermesiyle birlikte 2008 Mart ayına kadar yükselerek 1032,70$/ons seviyesi ile zirve yaptı. Tam olarak 7 sene gibi kısa bir sürede % 300’ün üzerinde değer kazandı.2008 yılında dünya genelini etkileyen ekonomik krizin başlaması ve finansal piyasaları etkilemesiyle beraber, altın fiyatlarıda diğer değerli metaller gibi düşmeye başladı ve Ekim 2008 sonunda 681.75 $/ons seviyesine kadar geriledi. Bu sürecin ardından, altının diğer değerli metallerden ayrıldığını, hatta düşüş trendinde bile alternatif yatırım araçlarına göre en az değer kaybeden yatırım aracı olma özelliğini koruduğunu görüyoruz. Yukarıdaki grafikte altının 1992 yılından itibaren aylık bazda fiyat hareketlerini görebilirsiniz. Altın önümüzdeki dönemde nasıl hareket edebilir? 2003-2007 yılı arasını kapsayan ve Dünya Altın Konseyi tarafından açıklanan arz/talep verilerini inceleyerek altın fiyatlarının seyri hakkında bilgi sahibi olmaya çalışmak, bu sorunun cevabına ışık tutacaktır. 2007 yılı sonu itibarıyla yeryüzü üzerindeki çıkarılmış toplam altın stok rakamı 161.000 tondur. Bu stokun %51’lik kısmı (82.700 ton) mücevher, %18’lik kısmı (29.000 ton) resmi sektörde, %16’lık kısmı (26.500 ton) yatırım aracı, %12’lik kısmı 19.165 ton endüstride ve kalan %2’lik kısmı ise kayıt dışı olarak değerlendirilmiştir. 2003-2007 döneminin son 5 yılık altın talep dağılımını inceleyecek olursak; yıllık ortalama verilere göre %68’lik kısmı mücevher, %19’u yatırım ve %13’ünün ise endüstride kullanıldığını görürüz. Altın talebinin %60’ı madenlerden, %26’sı hurda altının geri dönüşümünden ve geriye kalan %14’lük kısmı ise Merkez Bankaları’nın altın rezervlerini satmasıyla karşılanmıştır. Altın talebi dünya geneline yayılmış olmakla beraber; Doğu Asya, Hindistan ve Orta Doğu 2007 yılında toplam talebin%72’sini oluşturmuştur. Talebin % 55’i Hindistan, ‹talya, Türkiye, ABD ve Çin olmak üzere 5 ülkeden kaynaklanmıştır. Her ülkenin altın talebi farklı sosyo-ekonomik ve kültürel nedenlere dayanmaktadır. Mücevher sektöründe kullanılan altın talebisürekli artmış ve2007 yılında 54 milyar dolar ile tüketici malları içinde birinci sıraya yükselmiştir. Perakende satışlara bakıldığında ise, ABD en büyük altın mücevheri pazarıdır. 2007 yılında, Hindistan dünya talebinin %25’ini oluşturarak en fazla altın tüketen ülke konumuna gelmiştir. Son yıllarda, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, altın talebinin sürekli olarak artmakta olduğu gözlenmektedir ki alım gücünün artması ile beraber özellikle Çin’de bu potansiyelin artarak devam edeceği düşünülmektedir. Son döneme bakıldığında altının bir yatırım aracı olarakfinans piyasalarında ağırlığını hissettirmekte olduğu görülmektedir. Özellikle tezgâh üstü piyasalarda, altına dayalı kontratların alınıp satılması ile beraber altına sanal ortamda yatırım kolaylaşmış fakat bu piyasalarda işlem hacmi net olarak bilinemediğinden bu ortamın etkileri ölçülememektedir.2003 yılından 2008 yılına kadar altında yaklaşık %300 değer artışı gerçekleşmiş ve 2007 yılında altın yatırımı15 milyar dolar olarak tespit edilmişdir. 2003 - 2007 arasında endüstriyel talep yıllık ortalama 425 ton artmıştır. Bu artışta, altının yüksek termal ve elektriksel iletkenliği, aşınmaya karşı direnci etkili olumuştur. Altın, bu özellikleri ile elektrik bileşenlerinde öncelikle tercih edilmektedir. Altındaki gelişmeleri arz yönündenincelersek; 2003 -2007 yılları arasında toplam talebin %60’ının (ortalama yıllık 2209 ton) maden üretimi ile çıkarıldığı görülür. Altın üretimi tüm dünyada, Antartika hariç, yaklaşık 400 ayrı madende yapılmaktadır; Her yıl yeni açılan madenler eklenmektedir. Son 5 yılda ortalama 2525 ton yıllık üretim gerçekleşmiştir. Yeni açılan madenlerin randımanlı bir şekilde devreye alınması ve arzı etkilemesi ortalama 10 yılı bulmaktadır. Bu nedenle de çok hızlı hacimli üretim artışı kolay yaşanmamaktadır. Altın fiyatlarını dengeleyen ve arzı etkileyen diğer bir yöntem ise hurda altının yeniden işlenip piyasaya kolaylıkla arz edilmesidir. 2003 - 2007 yılları arasında yıllık hurda altının yeniden işlenmesi, toplam arzın % 26’sı olarak gerçekleşmiştir. Merkez Bankaları ve IMF gibi uluslar üstü organizasyonlar, yerüstündeki altın rezervinin % 20’sini elinde bulundurmakta iken hükümetler resmi rezervlerin % 10’nu elinde tutmaktadırlar. Her ülkenin rezerv oranı farklılık göstermektedir. Son 10 yılda, bazı Merkez Bankaları altın rezervlerini artırsa dahi Merkez Bankaları 1989 yılından bu yana ortalama yıllık 520 ton, net satış yönünde olmuşlardır. 1999 yılından itibaren altın satış hacmi ‘’Merkez Bankaları Altın Antlaşması ‘’ ile düzenlenmiştir; Bu antlaşmaya göre yıllık altın satışı arz yönünde 500 tonu geçemeyecektir. Yukarıda genel anlamda altına olan arz ve talebin nedenlerini istatistikî bilgilere dayanarak açıklamaya çalıştım. Altına yatırımının birçok nedeni olmak ile beraber son aylarda altın fiyatlarının tekrar yukarı çıkmasını sağlayan temel neden, finansal piyasalara olan güvensizlik ve riskin genel anlamda artması olmuştur. Önümüzdeki süreçte bu risk algılaması sürdükçe altın talebinin giderek artacağı, en azından talep artmasa bile, fiyatların 1000 $/onsun üzerine çıkabileceğini öngörebiliriz. Fiyatların daha yukarılara sıçraması ve 1000 $/ons seviyesini artık taban yapması durumunda ise, şu anda başta ABD’de olmak üzere hayata geçirilmeye çalışılan tüm ekonomik ve sosyal kurtarma paketlerinin işe yaramadığı bir sürece girildiği bir ortamın içinde olunduğu anlaşılacaktır. |
|||||