|
|||||
|
|||||
Gelişmiş ülkelerde bölgesel kalkınma farklılıklarını ortadan kaldırmak için yerel mekanizmaları harekete geçiren, halkın o bölgenin kalkınması için gerekli gördüğü yatırımların siyasi iradeye kabul ettirilmesini sağlayan, çeşitli fonların o bölge lehine harekete geçmesini sağlayan, genelde gönüllü insanların yönetiminde olmakla birlikte icraatını profesyonel bir kadronun yaptığı önemli bir kurumu vardır: Bölgesel Kalkınma Ajansları.
AB sınırları içinde tüm ülkeler, kalkınmışlık ve sosyal-coğrafi ihtiyaçların durumlarına göre ülkelerini çeşitli bölgelere ayırmışlardır. Bölgesel Kalkınma ajansları AB ülkelerinde yaygın olarak bu bölgelerdeki gelişmişlik farklarını tespit etmek ve bu farklılıklarıortadan kaldırmak için kullanılan bir araç durumundadır. Böylece, örneğin çok gelişmiş Düsseldorf civarı ile yine çok gelişmiş Kopenhag civarı, AB kalkınma fonlarından yararlanamazlar. Ama Bulgaristan’ın ve Polonya’nın geri kalmış bölgeleri, aynı çeşit fonlardan yararlanırlar, fon akışında olabilecek haksızlıklar dikkatli bölgesel kalkınmışlık ayırımları sayesinde engellenmiş olur. AB, yerel katılımın yoğun olduğu, yerel ortak aklın oluşmasına vesile olan, yerel halkın fikirlerini yansıtan, böylece aynı zamanda demokrasinin de daha iyi işlemesine destek olan kalkınmaajanslarının çalışmaları sayesinde hangi bölgeye ne yatırımlar gerektiğini öğrenir, ona göre hibe ya da kredi fonlarını düzenler. AB’de yıllardır başarı ile çalışan bu kurumların benzerlerinin Türkiye’de de kurulması, yıllardır tartışılagelmiştir. 8. Kalkınma Planımızda bu ajanslardan ilk defa bahsedilmiş ve Türkiye, DPT’nin yaptığı plan çerçevesinde Düzey 1 gruplamasında 12 adet geniş bölgeye, daha sonra da Düzey 2 gruplamasında 26 adet dar bölgeye ayrılmıştır. Bu 26 bölgede faaliyet göstermek üzere kurulması planlanan Bölgesel Kalkınma Ajansları kanun tasarısı da 2006 yılı içinde kanunlaştırılmıştır. Merkezi Devlet Planlama Teşkilatı’nı bir anlamda yerele indirgeyen bu kanun, Türkiye’de de yerel inisiyatifin aktif hale geleceği, toplumsal sermayenin daha rasyonel kullanılabileceği umudunu doğurmuştur. Çeşitli gönüllü sivil toplum örgütlerince fazla merkeziyetçi bir ruh ile kaleme alındığı gerekçesiyle tenkit edilmişse de bu kanun, ülkemiz kalkınması ve katılımcı demokrasinin daha iyi algılanabilmesi için çok önemli bir adım olmuştu. Ancak, yine bürokratik travmalarımız değişim çabalarının önüne geçti ve geçtiğimiz günlerde Danıştay,TMMOB’un yaptığı başvuru sonucunda Bölgesel Kalkınma Ajansları Kanunu’nun yürütmeliğini 5 ay süre ile durdurdu. Gerekçe, yine aynı psikolojik baskı: Bölünme paranoyası. Sürekli komplo teorisi yaratmak, her yapılandan şüphe duymak, kimseye güvenmemek, parçalanma korkusu, “örgütlenme” ve “örgüt” kelimelerinin “tehlikeli” çağrışımlarla yüklü olduğunun sanılması, gelişmemiş ve sömürülmüş ülkelerin devlet bürokrasisinin kafalarına kazınmış kabuslardır. Bu kabuslardan kurtulmadan değişim gerçekleştirmek mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi’nin ve Hükümet’in atacağı adımlarla bu yanlışın düzeltileceğini, ülkemiz kalkınması için elzem olan Kalkınma Ajansları’nın faaliyetlerinin bir an önce tekrar başlayacağını umalım. Sivil toplum olarak elimizden başka bir şey gelmiyor. |
|||||