Mehmet Murat BEKDİK
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Finansal Krizler ve Ekonomik Teoriler
 
Infomag Dergisinin Mart 2011 sayısında Mehmet Altan’ın “Ekonomi Teorisi Tamamen Yenilenmeli mi” başlıklı yazısını tartışmaya değer bulduğum için aşağıda sizlerle paylaşmak istedim.

“Ekonomik teorilerin tamamen yeniden düşünülmesi” çağrısı yapan Soros, finansal krizin asıl nedenini yanlış ve çökmüş ekonomik teorilere dayandırıyor. Soros, bu teoriler çerçevesinde, piyasaların verimli olduğu ve ekonomik aktörlerin de rasyonel beklentiler üzerinden hareket ettiği varsayımlarının da yanıltıcı olduğunu vurguluyor ve “yaşadığımız dünyada, insanları içeren meselelerin kusursuz olmadığını görmemiz lazım” diyor.

Soros haklı mı? ABD Başkanı Barack Obama’nın görevlendirdiği Finansal Kriz Araştırma Komisyonu’nun tüm dünya piyasalarını altüst eden küresel mali ve ekonomik krizle ilgili açıklanan raporunu okuyunca çok da haksız olmadığı görülüyor.

Finansal Kriz Araştırma Komisyonu’nun raporuna göre krizin ardında birçok etkilerin bir araya gelmesiyle oluşan bir birliktelik bulunuyor. Bunlar, sırasıyla, Adeta ben geliyorum diye bağıran mali krizle ilgili gerekli girişimlerde bulunmayan eski ABD Başkanı George W. Bush; krizin belirtilerini görmezden gelen ABD Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke gibi finans dünyasının önde gelen isimleri; yatırım bankası Lehman Brothers ve dünyanın en büyük sigorta şirketi AIG gibi firmaların ölçüsüz uygulamaları…

Komisyon, 576 sayfadan oluşan rapor için iki yıl boyunca yüz binlerce sayfa belge inceledi. Komisyon, ayrıca yatırım bankaları, ABD Merkez Bankası, Maliye Bakanlığı ile reyting kuruluşları çalışanlarından oluşan 700 kişinin tanıklığına başvurdu.

Rapora göre küresel mali kriz aslında çok önceden “geliyorum” dedi. Komisyonun Başkanı Phil Angelides, “bazılarına göre krizin önceden tahmin edilmesi mümkün değildi. Ancak aslında birçok uyarı sinyali görmezden gelindi ya da örtbas edildi” açıklamasını yaptı. Yıllarca reyting kuruluşlarının değersiz kredileri güvenilir diye yutturması, ABD’deki firmaların kazançlarının %40’ını finans piyasalarından elde eder hale gelmesi, bir parça kâğıda imza atabilecek herkese ipotek kredisi verilerek emlak piyasasında yalancı bir patlama yaratılması küresel mali krizin temelini attı.

Rapor, Wall Street’deki hırs, bankalarca uygulanan ikramiye sistemi ve ölçüsüz bir şekilde risk alınması sonucunda küresel mali krizin önüne geçilemez bir çığ halini söylemekte… Bunun sonucu olarak ABD’nin en büyük beş kalkınma bankası fiktif varlıklarının çok küçük bir miktarını sermaye olarak bulunduruyordu. Bu nedenle sadece3 %’lük bir değer kaybı bankaları iflasa sürüklemeye yetti.

Bu noktada, “dünyaya yeni para sistemi aranıyor” olmasına da kulak kabartmak gerekiyor. Çünkü Uluslararası Para Fonu Eski Başkanı Camdessus, döviz piyasalarında aşırı dalgalanmaların olduğunu, çoğu zaman para kurlarının ekonomik realiteleri yansıtmadığını ve bu nedenle de dünya paralarının yeni bir sabit çıpaya ihtiyacı olduğunu belirtiyor.

İşte bu yüzden İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya ekonomisinin yeniden şekillendirildiği yılları hatırlayan iktisatçılar nostaljik bir şekilde iç geçirmeden edemiyorlar. Çünkü o yıllarda dünyanın düzeni vardı: Sabit döviz kurları, düşük faizler ve bütün dünyada rezerv para birimi ve ödeme aracı olarak kabul görmüş ABD Doları gibi.

Viyana’dan Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü’nden Stephan Schulmeister de o yılları biraz arar gibiydi: “1950 ve 60’lı yılların reel kapitalizmi ekonominin motoru olmuştu. Kar gayesi sistematik şekilde reel ekonomiyle ilgili faaliyetlere odaklandırılmıştı. Döviz kurları sabit, faizler de düşüktü. Borsalar adeta uykudaydı. Hammadde fiyatları istikrarlıydı. Böyle bir ortamda finans piyasasında spekülasyon yapıp zengin olmak mümkün değildi. Bu şartlar altında kar güdüsü mecburen reel ekonomiye yöneliyordu. Bunun sonucunda ekonomik mucize yaratılmış, tam istihdam sağlanmış ve kamu borçları azalırken, sosyal devleti büyütmek mümkün olmuştu.”

Schulmeister 1971’den sonra sadece döviz kurlarının dalgalanmaya bırakılmadığını ama aynı zamanda ekonomik rejimin de değiştiğini anlatıyor: “Son 40 yılın finans kapitalizmi istikrarsız döviz kurlarının, tutarsız faiz oranlarının, bir inip bir çıkan borsa endekslerinin ve son derece değişken hammadde fiyatlarının sebebidir. Bu durum spekülasyona davetiye çıkarıyor, spekülasyon fiyat istikrarını bozuyor ve şirketler de bu yüzden reel yatırımlarını azaltıp talihi spekülasyonla deniyor.”

Böylece dünya para sistemi reel değerlerden soyutlanmış oluyordu… Dünya ekonomisi artık genel geçer bir değer kıstasından mahrumdu. Para ancak özel bankaların açtığı kredilerde yaratılabiliyordu ve bu maddi karşılığı olmayan paraydı…

Bilgisayar teknolojisi sayesinde sanal para elektrik hızıyla dünyayı dolaşıyor, spekülatif döviz ticareti astronomik boyutlara varıyor; üstelik günümüzde mal ve hizmet mübadelesi döviz ticaretinin sadece yüzde beşini karşılıyor ve döviz alım satımlarının yüzde 95’i spekülatif amaçla yapılıyorsa… Böyle bir manzara karşısında 1950’lere dönmek daha iyi olmaz mıydı?

Schulmeister bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Hayır. Ama önce teşhis doğru konmalı. Krizin sisteme bağlı nedenlerini ortaya çıkaran teşhise göre finans cambazlığı ve spekülasyonun değil işletmeciliğin geçerli olması gerekirdi. Ama son otuz yılda bunun tam tersi yapıldı. Hatanın düzelmesi için 1950’lere dönmeye lüzum yok. Ama tedavinin her aşamasında nasıl işletmeciliğin ön plana çıkartılıp mali spekülasyonun önlenebileceğinin düşünülmesi gerekir.”

Michel Camdessus da Bretton Woods’un çökmesiyle para sisteminin reel referanstan mahrum kaldığını belirtiyor: İkilem de burada ortaya çıkıyor. Referans noktası olmadığı için ABD Doları alternatifsizliği sayesinde anapara birimi olmaya devam ediyor. Çin dolar devrinin kapandığını savunuyor ama doların yerine ne konacağını Pekin yönetimi de bilmiyor.

Bu nedenle yenidünya para sistemi hakkında kafa yormanın bir anlamı olmadığını söyleyenlerden biri de Kiel Dünya Ekonomisi Araştırma Enstitüsü Başkan Vekili Rolf Langhammer: “Döviz kurları ve dünya ekonomisindeki dengesizliklerin belli bir koridorda dalgalanabileceği bir para sistemi yararlı olmaz. Dünya para sisteminin merkezini oluşturacak bir rezerv birimine ihtiyacımız var. Ama dolardan başka da rezerv para birimi tanımıyoruz. İşte Çinlilerin açmazı da burada yatıyor: En büyük dolar alacaklısı onlar. Doları yeriyorlar ama aynı zamanda da destekliyorlar. Bu ikilem ortadan kalkmadan yenidünya para sistemini gündeme getirmek boşuna bir çabadır.”

Evet, iktisat literatüründe son durum bu…

Sizce de sahiden ekonomik teoriler tümden değişmeli mi?

  Who are we?
  Uneducated youth in a world that gets smaller
  A glossary for understanding the new global crisis
  Towards the end of oil
  Did U.S.A. come to the end?
  Our urban future
  Globalization and employment
  TOWARDS CREATING A BETTER WORLD
  Football and Globalization
  TOWARDS NEW BALANCE IN THE WORLD POPULATION
  TOWARDS A NEW WORLD ORDER BEYOND ENVIRONMENTAL SENSITIVENESS
  CRACKING THE FOUNDATIONS OF POVERTY
  WHO WILL BE THE MASTERS OF THE WORLD ECONOMY IN THE NEXT TWENTY YEARS?
  HOW PREPARED ARE WE FOR THE WATER CENTURY?
  SHALL THE BIOFUEL SUPERSEDE THE OIL WITHIN THE NEXT TWENTY YEARS?
  THE WORLD IS FLAT
  TOWARDS A MORE HUMAN GLOBALIZATION
  IN THE NEW WORLD ORDER, POLITICIANS SHOULD HAVE THE COURAGE TO INCLUDE ECOLOGICAL STRUCTURING WITHIN LEGAL AND FINANCIAL FRAMEWORKS
  THE BIGGEST SHAME OF THE HUMANITY: STARVATION AND POVERTY THROUGH 2006
  October 3 = Dialogue Of Cultures and Civilisations
  21ST CENTURY = THE CENTURY OF BIOLOGY
  In The 21st Century, The Fate Of Humanity Will To A Great Degree Be Determined By The Developments In China And India
  THE EU NORMS, OR THE NORMS
OF BEING HUMAN?
  “KNOWING THAT YOU HAVE ENOUGH THINGS MEANS THAT YOU ARE RICH”
Lao Tzu