|
|||||
|
|||||
Çocuk yetiştirmek yeryüzündeki en zor işlerden biridir. Bir çocuğu bedenen ve ruhen sağlıklı yetiştirmenin yanısıra, onu yaşama hazırlamak da gerekmektedir. Beden sağlığı en kolay başarılan ve sadece maddi yeterlilikle bağlantılı olduğu sanılan bir unsurdur. Ancak her zaman doğru değildir. Ekonomik gücünüz olmasına karşın, sağlıklı doğmasını sağlayamayabilir ya da sağlıklı beslemeyi beceremeyebilirsiniz. Bunları yapabildiğinizde, sıra çocuğun ruh sağlığına gelir. Hangi yaşta nasıl davranacaksınız, hangi gelişim döneminde ne tür özellikler görülür, bilmek gerekir. Çocuğunuzda gördüğünüz bazı davranışların gelişime özgü bir durum mu, yoksa hastalık belirtisi mi olduğunu ayırt etmek zorundayız. Tüm bunların dışında onları yaşama hazırlamak, meslek sahibi, mutlu ve başarılı görmek isteriz. Çocuğun gelişim dönemlerini bilmek, çocuğun geleceğini oluşturmak için şarttır. Üç yaşına gelen çocuğun sosyal ve cinsel kimliği oluşur ve tamamlanır. Artık çevresini tanımaya ve anlamaya başlayan çocuk, her şeyi sorar. Bu soruları yanıtlaması gereken en önemli kişiler anne ve babasıdır. Çocuklar, erkek ve kadın olmayı, anne-babadan öğrenirler. Bunu öğrenebilmek, onlarla yeterli ve uygun ilişki kurmayı gerektirir. Doğal gelişim için kız çocukların anne ile, erkek çocukların baba ile özdeşim yapmaları gerekir. Bu özdeşim daha çok cinsel kimliğin tamamlanması için önemlidir. Ama sosyalleşme, davranış, beceri ve isteklerin gelişimi açısından cinsiyet farkı olmaksızın tüm çocukların her iki ebeveyne gereksinimi vardır. Onlarla geçirilen süre ve sürenin kalitesi gittikçe önem kazanır. Çocuktan çalınan ve iş için kullanılan zamanlar, kullanıldığı süreçte iyi bir yatırım gibi görünse de, ilerde kayıba yol açabilir. Çünkü çocuk, işi ebeveynini kendisinden uzaklaştıran, soğutan, koparan bir rakip olarak görmeye başlar. Paylaşmaya, sormaya, danışmaya en çok gereksinim duyduğu dönemde ebeveyni yanında değildir. Ona ulaşmasını engelleyen, bir türlü başedemediği, yok edemediği, yenemediği iştir. Bu şekilde başlayan sevgisizlik ve ilgisizlik, çocuğun ebeveyninin işini sevmemesi ve ilgilenmemesiyle sonuçlanır. Ayrıca, ailesinin bu denli vaktini alan, yoran, sevdiklerinin karşısında çaresiz bırakan bir işin istenilen ve arzu edilen bir iş olması beklenemez. Ebeveynlerin bu durumda çocuklara yaptıkları savunma çoğunlukla “onlar için çalışıldığı ve onların geleceği için fedakarlık yapıldığıdır”. Gelişimi için paradan daha çok başka şeylere ihtiyacı olan çocuk için, ebeveyninin bu savunması geçersizdir. Tabi ki işi gücü bırakıp, yaşamı çocuklara adamak gerekmez. Ama sağlıklı ve çalışmayı, hele de sizin yaptığınız işi seven çocuklar yetiştirebilmek için zaman ayarlaması yapma zorunluluğu vardır. ‹ş için çalınan zaman çocuğun değil, kendi zamanınız olmalıdır. Neler yapılmalı? Çoğu kez bizim hayal ettiğimiz meslek ile çocuğumuzun istediği birbirinden farklıdır. Seçim zamanı tartışmalara yol açar. Özellikle de onun için hazırladığımızı düşündüğümüz, kurulu bir iş düzenimiz varsa çatışmayla birlikte, hayal kırıklığı da kaçınılmazdır. Daha doğduğu gün, hatta doğmadan önce kurduğumuz hayaller, çocuğun o işi istemediğini söylemesiyle biter. Bu değiştirilebilir mi? Eğer en başından uygun davranılır ve gerekli önlemler alınırsa, işinizi devir alacak ve başarılı olacak bir nesil yetiştirmek mümkündür. Öncelikle her zaman çocuklarımızın yeteneklerini tarafsız olarak değerlendirmeliyiz. Herkes çocuğunu olduğundan daha zeki ve yetenekli görme eğilimindedir. Yakın çevremiz çoğunlukla bizim yanlış algılarımızı destekler ve yanılgımızı arttırlar. Bu yanılgı bizim hayal kırıklığımız ve çocuğumuzun mutsuzluğu ile sonuçlanır. Oysa doğru değerlendirme, hem çocuğumuzun mutlu ve yeteneği olan alanda başarılı olmasını, hem de bizim işimiz için erkenden alternatifler oluşturmamızı sağlar. Gerçekçi bir değerlendirme sonrası, çocuğunuzun kurduğunuz işi yapabileceğine eminseniz, küçük yaştan onu yönlendirmeniz gerekir. ‹lk adım, yaptığınız işin sizi ondan uzak tutan, ona zaman ayırmanızı engelleyen bir sorun olmadığını göstermek olmalıdır. ‹kinci adım ise, yapmasını istediğiniz işi küçük yaştan başlayarak tanımasına ve sizinle paylaşmasına olanak sağlamaktır. Ona baştan sorumluluklar vermek, yerine getirmesi için destek olmak yararlı olur. Ancakçok küçükken, büyük kademeler ürkütücü olabilir. Küçük bir çocuk için yönetim kurulu toplantısı, masa,makam koltuğu gibi ortamlar asla ulaşılamayacak duygusu oluşturur. Aileler çoğu kez tam tersini düşünüp, haşmetli görüntünün çocuğa cazip geleceğini, özeneceğine inanırlar. Oysa alt kademelerden ve çocuğun başarı duygusunu tatmin edecek işlerden başlamak, çocuğu heveslendirir. Çocuğun alacağı eğitimi seçerken, seçenekleri geniş tutmak gerekir. Genellikle iş devamı için, klasik meslek seçimleri vardır. Çocuklar, özellikle de iş kolu için uygun olduğu düşünülen, ya da yöneticiliğe ilişkin gerekli olduğu varsayılan mesleklere yönlendirilirler. Oysa çok aykırı olmamak kaydıyla, seçeneklerin çoğaltılması; çatışmanın ortadan kalkması, çocuğun mutlu olması, işin devamlılığı ve hatta işe değişik bakış açıları gelmesi gibi olumlu sonuçlar doğurabilir. Birden fazla çocuk olduğunda, onlar arasında rekabet yaratma, seçim yapma, kayırma gibi tutumlar, başarıyı arttırma yerine, tüm çocukları iş anlanında kaybetmekle sonuçlanabilir. ‹şin, ailesinin sevgisini kazanabilemek için bir sınav olduğu duygusu, paylaşması gereken kardeşlerinin adeta yenmesi gereken düşmanları haline gelmesi, işi red etmesine neden olabilir. Çünkü tüm bu mücadelenin ve mutsuzluğun, yalnızlığın nedeni olarak iş görülür. Hepsinin yanısıra, çocuk ve gençlere iş adamı olmanın gerçek anlamı öğretilmeli ve örnek olunmalıdır. Ailenin işlerini devir alacağı söylenerek büyütülen gençlerin, maddi her isteklerine zahmetsiz ulaşabilmeleri, yaşlarıyla ve birikimleriyle uygunsuz ilgi görüp, gidememeleri gereken yerlere kolayca girebilmeleri, neredeyse sınırsız para harcamalarına izin verilmesi onları yanlış beklentilere ve inanışlara yöneltir. ‹şin zaten onların olduğu, çaba göstermelerine gerek olmadığı, eğitimin sadece askerlik ya da statü yükseltmek için gerekli olduğu ve bu nedenle diplomanın nereden, nasıl ve ne şekilde alındığının anlamı olmadığı gibi kanılar gittikçe artmaktadır. Kendilerine örnek olacakları aile büyüklerinin benzer yaşam tarzları sürdürmeleri durumunda, bu kanı güçlenmektedir. Tüm bunlara rağmen, çocuğumuz bizim işimizi, bizim seçimimizi sürdürmek istemiyorsa kendi seçimini yapmasına izin vermeliyiz. Unutmamamız gereken, bizim kullandığımız seçim ve yaratma hakkına onların da sahip olması gereğidir. Yaptığı seçim ve bizim düşünmediğimiz ama kendi alanında göstereceği başarısı ile gurur duymak da, çocuk yetiştirmenin zevkli yanlarından biridir. Bu aynı zamanda aile için de farklı bir alanda kazanılmış başarı ve kazançtır. Çünkü çocuklar ailelerin geleceğe yaptıkları en büyük yatırımdır ve bir çin atasözünün söylediği gibi “Ailelerine şereflerini çocukları verir”. |
|||||