|
|||||
|
|||||
Başka hiçbir şey değilse bile, mevcut finansal kriz % 95 Kuralı’nın doğruluğunu kanıtlayan çok sayıda belge üretmektedir; ekonomi ve finans hakkında yazılan şeylerin % 95’i ya yanlıştır ya da konuyla ilgisizdir. Sorunun bir bölümü, geçmişteki ve bugünkü merkez bankacılarıdır. Krizi yaratmakla suçlanmamak için fazla mesai yapıyorlar sanki. Çarpıtılmış masalları askeri tarihi andırıyor. Askeri tarihin kazananlar tarafından yazıldığını hatırlayalım. Ekonomi tarihi de, bir yere kadar, merkez bankacılar tarafından yazılır. Her iki durumda da resmi değerlendirmeler epeyce süslenir. Biz Wellington Dükü’nün Napoleon’u Waterloo’da yendiğini bildiğimizi sanırdık. Ana Waterloo uzmanı Peter Hofschröer’e göre Wellington’u 68.000 kişilik ordusu Napoleon’un 73.140 kişilik ordusuna karşı 18 Haziran 1815 öğleden sonrasına kadar süren kanlı savaşa rağmen üstünlük sağlayamamış ve durum kilitlenmiş. Tam bu sırada Mareşal Blücher’in 47.000 kişilik Prusya ordusu savaş alanına girmiş ve savaşın gidişatını değiştirmiş. Demir Dükün resmi tarihine göreyse Prens Blücher ancak akşam olurken, o da sadece 8.000 kişilik bir birlikle gelmişti. Bir şekilde 39.000 Prusyalı ortadan kaybolmuş.Gerisi ise, Wellington’un yazdığı hikayedeki şekliyle tarihten ibaret. Tahrif edilmiş değerlendirmeler pek çok durumda ekonomi alanında da geniş bir kabul görebiliyor. Ne yazık ki, yanlış inançları olgularla çürütmek çok zordur ve safsatalar ekonomi politikası söyleminde önemli bir yer tutar. Bu gerçeği gizleme türünün birinci sınıf bir örneği, FED’in eski başkanı Alan Greenspan’in The Wall Street Journal gazetesinin 11 Mart 2009 tarihli sayısındaki “Konut Balonuna FED neden olmadı" başlıklı yazısıdır. Başlık Greenspan’in söylemek istediğini net bir şekilde anlatıyor. Ama bu hikaye dikkatli bir incelemeye dayanabilir mi? FED, Greenspan’in ve yeni başkanı Ben Bernanke’nin yönetimi altında ekonomideki istikrarın ve fiyatlardaki istikrarın karşılıklı olarak birbirlerine bağlı olduğu görüşünü benimsedi. Enflasyon hedef seviyede veya altında kaldığı sürece, FED’in icraatı gerçek veya muhtemel ekonomik karışıklık işaretleri karşısında paniğe kapılmak ve acil önlem almaktır. Bunu da faiz oranlarını piyasanın belirleyeceği seviyenin altına iterek yapar. Faiz oranları yapay bir şekilde düşük tutulduğunda, tüketiciler daha az tasarruf yaparak harcamaya yönelir ve girişimciler daha fazla yatırım harcaması yaparlar. Tasarruflar ve yatırım harcamaları arasında bir dengesizlik oluşur. Ekonomi sürdürülemez bir büyüme yoluna girer. Bu, Avusturyalı ekonomistlerin 1920 ve 1930’larda geliştirdiği merkez bankası eleştirisinin kısa bir açıklamasıdır. Bu ekonomistler fiyat seviyesi istikrarının ekonomik istikrarla uyumlu olmayabileceği uyarısını yapmışlardır. Fiyat seviyesinin, tipik olarak yalnızca mallar ve hizmetleri kapsayacak şekilde ölçüldüğünü özellikle vurgulamışlardır. Bu ölçümde varlık değerleri hesaba katılmamaktadır (FED’in çekirdek tüketici fiyatları ölçümüne, tabii ki, bütün mallar ve hizmetler bile dahil edilmemektedir). Avusturyalılar parasal istikrarın varlık fiyatlarını da kapsayan bir boyut da içermesi gerektiği ve muhtelif mal, hizmet ve varlık gruplarının göreli fiyat değişikliklerini çok önemli olduğu sonucuna ulaştılar. Bu ekonomistlere göre, istikrarlı bir ekonomi fiyatların hafifçe düşmesine neden olan bir para politikasıyla uyumlu olabilirdi. ABD’deki mevcut finansal kriz de FED şablonuna uymaktadır. Kasım 2002`de başkan Bernanke ABD ekonomisinin deflasyon tehdidiyle karşı karşıya olduğunu söyleyerek bir uyarı sireni çaldı. FED’deki meslektaşlarını bu tehlike konusunda ikna etti. Eski başkan Greenspan’ın ifade ettiği gibi, “Fiyat istikrarını korurken, ve özellikle de enflasyonun çok düşmesini önlerken yeni zorluklarla karşı karşıya kalıyoruz” (ABD ekonomisinin verimlilik artışı dikkate alındığında, Avusturyalıların bir miktar deflasyonun yararları konusundaki öngörüleri doktor tavsiyesi gibi görünüyor). FED muhtemel bir deflasyon karşısında paniğe kapıldı. 2003 Temmuz’unda FED fon oranları % 1 seviyesine inerek rekor kırmıştı ve bu seviyede bir yıl kaldı. Bu tüm modern likidite döngülerinin anasını tetikledi ve Avusturya okulunun üyelerinin öngördüğü gibi, kredi patlamasının sonu kötü oldu. Merkez bankacıları hatalı politikalarının mevcut patlama-çöküş döngüsünün temel nedeni olduğunu kabul edene kadar, krize yanlış teşhis konmaya devam edilecektir. Ve – daha fazla mali teşvik paketi, resmi düzenlemelerin kapsamının ve ölçeğinin genişlemesi ve IMF’in kredi verme kapasitesinin büyük miktarda arttırılması dahil - önerilen reçeteler ekonomiye yük olmaya devam edecek. Merkez Bankacıları’nın itirafı tüm bu hatalı reçetelere verilen desteği de azaltacaktır. |
|||||