AB GÜNDEMİ Dr. Bahadır KALEAĞASI
TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü
G20 Gezegeni Yörüngede
 
Batıda sürekli artan tüketime ucuz mal yetiştirmeye çalışan Çin ve diğer hızla kalkınan ülkeler, bunların hepsine kömür, demir, bakır gibi hammadde yetiştirmeye çalışan üçüncü dünya, bu arada hazinesinde biriken üç trilyonu aşkın doların değer kaybından korkarak içeride toplumsal kalkınmaya yeterince harcayamayan Çin, bu dolarlarla alınan ABD hazine bonoları, bu sayede şişen kredi piyasası ve artan tüketim ve artan üretim... Ve zehirlenen mali piyasalar ve atmosfer...

Küresel düzenin çarkları gacırdamaya böyle başladı. Ekonomi ve doğa eş zamanlı olarak zor durumda. Dünya ekonomisi bir daralıyor, bir toparlıyor, bazen durur gibi oluyor. Gezegen oksijen solumakta zorlanıyor. Mevcut uluslararası siyasal ağlar inceliyor. Kapitalizm kendini yenileme sancıları çekiyor. Yeni çarklar ve ağlar ufukta beliriyor. Serap mı görüyoruz? Yoksa 21. yüzyılın yeni dünya düzenini mi?

Tarihin yeni sayfaları
İnsanlık tarihinde önemli aşamalar yüzyıllık tarih dilimlerine göre sıralanmıyor doğal olarak. Yine de aşağı yukarı yüzer yıllık zaman çizgilerinde gözlemlenen genel eğilim farklılıkları var. Soğuk savaşın 1989’da son bulmasıyla 20. yüzyıl bitmeye, 11 Eylül 2001’de New York ve Washington’a terör saldırılarıyla 21. yüzyıla geçiş başlamıştı. Piyasa ekonomisi ve demokrasinin zaferle çıktığı bir yüzyıl şekillenmekteydi. Fakat ABD’li siyaset felsefecisi Fukuyama’nın ünlü tezinin aksine, bu gelişmelerin “tarihin sonu” anlamına gelmediği anlaşıldı. Ancak, tarihin bir cildi daha tamamlandı denebilirdi.

Her yüzyılı bir cilt olsa, 46 milyon ciltlik gezegen, 200 bin ciltlik insanlık, 32 ciltlik uluslararası ilişkiler ve iki ciltlik sanayi toplumu tarihinde çarklar dönmeye davam ediyor. 2008 yılında derin yapısal kökler üzerinde benzersiz bir uluslararası ekonomik kriz belirdi. Böylece artık 21. yüzyıl geçişi tamamlandı sayılır. Bu noktada insanlık uygarlığının gidişatını belirleyen iki temel süreci tekrar vurgulanabilir:

- Bilgi toplumu: özel radyo ve televizyonlar ile başladı. İnternet devrimi, cep telefonu ağları ve mobil teknolojilerle tetiklenen bir devrime dönüştü insanlığın yeryüzü üzerinde duruşu değişti. Her zaman, her yerde başka yerlerdeki kişiler, olaylar ve bilgilerle karşılıklı etkileşim içindeyiz artık. Çalışma, aile ve eğlence yaşamları son yirmi yılda kökten farklılaştı. Eğitim, devlet yönetimi, demokrasi, sağlık, finans, güvenlik gibi çok farklı boyutlarda iletişim ve bilişim teknolojileriyle yenilenmekte insanlık uygarlığı.

- Aşırı tüketim toplumu: Hava kirlenmekte, atmosfer ısınmakta, temiz su azalmakta, gıda ve kozmetik ürünler kanser ve başka hastalıkları tetiklemekte. Yalnızca 1950’lerden bugüne daha önce tüketilenden fazla enerji tüketildi yeryüzünde.

Yeni Dünya Düzeni? Pek Yakında
21. yüzyıl uygarlığı, I. Dünya Savaşı sonrasındaki içine kapanmacı, korumacı, aşırı milliyetçi politikaların egemen olduğu girdaba bir daha düşmeyecek kadar olgun. Bu yönde önemli bir sınav Londra’da G20 zirvesi oldu (2 Nisan 2009). Belki de Yeni Batı olarak beliren bir uluslararası siyasal ve ekonomik zeminin ilk kurumsallaşması olarak geçecek tarihe bu dönem. Daha önce 1997’de ki Asya krizi sonrasında 1999’da kurulan bu dünyanın en büyük yirmi ekonomisi grubu, 2008 krizi ile dünya sahnesinde en ön plana çıktı. İlk Berlin toplantısından beri ekonomi ve maliye bakanları seviyesinde bir araya gelen yirmi ülke bu sefer hükümet veya devlet başkanları seviyesinde toplandı. Londra zirvesi çıkışında dönemin İngiltere Başbakanı Gordon Brown "Dünya ekonomik gerilemeyle mücadele için bir araya geldi. Yeni bir dünya düzeni kuruluyor" dedi. Le Figaro gazetesinin 3 Nisan 2009 manşeti ise biraz daha Fransız bir yorum getirdi: “ Yeni bir kapitalizm için küresel anlaşma”. Böyle doğdu G20 Gezegeni.

G20 Gezegeni
AB, ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Türkiye
(bazı AB üyeleri hem ülke olarak, hem de AB içinde temsil ediliyor)

• Dünya nüfusunun yüzde 75’i

• Uluslararası ticaretin yüzde 80’i

• Dünya ekonomisinin yüzde 90’ı

Tabii ki bu grubun dışında kalan ülkeler de çok önemli. Peru’dan Ukrayna’ya, Mısır’dan İsviçre’ye, Malezya’dan Nijerya’ya her ülke, doğal kaynakları, tarihsel birikimi, ekonomik artı değerleri ve en önemlisi insanları ile diğerleri kadar değerli. G20 Gezegeni tanımlamasının amacı uluslararası konularda karar alabilmek: Birleşmiş Milletlerin 200 kadar ülkesinden mümkün olduğunca az sayıda bir grup ülkenin, yeterince belirleyici önemde bir ekonomik ağırlık ve siyasal etki temsil edecek şekilde bir araya gelmesi; ortak sorunları tespit ederek karar alması ve uygulaması. Bu durumda diğer ülkelerin de G20 yörüngesinde hareket edeceği varsayılıyor. Bu gerçekçi, realpolitik, Hegelien yaklaşımın uzantısında idealist bir beklenti de var: “G20 için iyi olan, tüm gezegen için de iyidir”.

G20 liderleri toplanmadan önce uluslararası iş dünyası devreye girdi. Londra’da G20 ülkelerinin özel sektör liderleri toplandı: B20 (“Business-20”). Türkiye’yi TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ temsil etti. Ondan sonra başkan olan Ümit Boyner de, G20 zirveleri paralelindeki Seul ve Cannes B20 zirvelerine katıldı. İlk G20 ve B20 sonrası Brüksel’de BUSINESSEUROPE (Avrupa Özel Sektör Konfederasyonu) taleplerini, somut ve ayrıntılı eylem planları eşliğinde açıkladı:
- Şirketlerin finansman kaynaklarına erişimi kolaylaşsın
- Uluslararası mali düzenlemeler güçlensin
- Şirketlerin üzerindeki bürokratik yük azalsın, girişimcilerin ve teknolojinin önü açılsın
- IMF’ye kaynak aktarılsın
- Piyasaları tetikleyecek altyapı projeleri, temiz enerjilere ve eğitime yatırımlar artsın
- Korumacı ekonomik politikalardan uzak durulsun
- Dünya Ticaret Örgütü görüşmeleri tamamlansın; mal, hizmet ve tarım ticareti daha da serbestleşsin.
- Dünyada yoksullukla mücadele ve UNDP’nin Milenyum Kalkınma Hedefleri’ne mali destek artsın, bu ülkelere yatırımlar teşvik edilsin.

Bundan sonra G20 zirveleri hafif bir kurumsallaşma ile sürdü. Vergi politikası araçlarının kullanımı tartışılmaya devam ediyor. Diğer taraftan G8 de artık G20’nin ileri ekonomiler direği olarak varlığını sürdürmekte. Hatta Washington-Pekin hattında fiili bir G2 de bazen söz konusu oluyor fakat Pasifik Okyanusu’nun iki yakasındaki iki dünya devi ekonomi arasındaki anlaşmazlıklar önemli. Ayrıca 2009 sonunda Kopenhag’da toplanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı da “yeni dünya düzeni” açısından ekonominin ötesinde, gezegenin doğasını kurtarma çabalarını başlattı.

G20 Gezegenin siyasi ve ekonomik görünümünden bazı temel veriler:

• Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin nükleer güç sahibi beş daimi üyesi de G20 üyesi: ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa. Ayrıca Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması (NPT) dışında kalan nükleer güç sahibi Hindistan da içeride. Resmen nükleer güç olmayan ülkelerden Pakistan, Kuzey Kore, İsrail ve İran dışarıda.

• Uluslararası ticarette AB liderliğini sürdürüyor fakat payı her yıl azalıyor. AB içinde ekonomik lider Almanya.

• Doğrudan yabancı sermaye çekmekte ve diğer ülkelere yatırımlarda da AB dünya lideri.

• ABD bu alanlarda AB’yi takip ediyor.

• Çin geride fakat payı her yıl artıyor. Özellikle ihracatta dünya lideri olma yolunda

• Bilimsel araştırma ve teknolojik yenilik hedefli olarak, ar-ge giderleri, patent ve ileri düzey üniversite eğitiminde ABD’nin genel önderliği sürüyor. Arkasından gelen Japonya ve AB atılım peşindeyken, Çin hızla ar-ge’de dünya ikincisi konumuna yükseliyor.

• Türkiye’nin tüm bu alanlarda son yıllarda artan payı henüz çok gerilerde

• Rusya G20 içinde eski Sovyet devletlerini de temsil etme söyleminde. Giderek nüfusu ve ekonomik nüfuzu azalan Rusya, geniş coğrafyası, nükleer gücü, uzay teknolojisi ve enerji kaynakları ile kısmen süper güç rolünü sürdürme iddiası taşıyor.

• Latin Amerika’nın G20 üyelerinin her biri ayrı açılardan bu bölgeyi temsil ediyor. Meksika Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA) içinde ABD ve Kanada ile birlikte. Brezilya ekonomik dev olsa da, Portekizce konuşan bir ülke olarak bölgenin tek lideri değil. Arjantin, diğer ülkeler arasından biraz daha öne çıkarak G20’ye dâhil oldu.

• Afrika kıtası G20’de sadece Güney Afrika ile mevcut. Bir zamanların ırkçı ayrımcılık rejimi (Apartheid) yerini 1994’den beri demokrasiye bıraktı. Kıtanın en ileri ekonomisi de Güney Afrika’da.

• Müslüman dünyadan siyasal rejimleri iki kutup oluşturan iki ülke var: Suudi Arabistan ve Türkiye.

• Toplantılara 19 ülke ve AB’nin yanı sıra, Dünya Bankası ve IMF başkanları, Afrika Kalkınma Ajansı ve ayrıca Hollanda ve İspanya da davet edilebiliyor.

G20 Gezegeninde Türkiye’nin zamanı
Yeni binyılın ilk on yılında Türkiye’de demokrasi, ekonomi ve AB’ye mevzuat uyumu alanlarında önemli gelişmeler oldu. Fakat yetersiz. Türkiye göreceli olarak zaman kaybetti. Çünkü küresel değişim, Avrupa’daki gelişmeler ve Türk toplumunun dinamizmi, Türk siyasetini aşmış durumda. AB hedefine doğru çok daha hızla ilerlemek olası. Avrupa ve dünyada yaşanan sorunları Türkiye için fırsata dönüştürmek olası. Bu yönde bir çok başarılı politika uygulanmakta. Fakat daha iyi, daha hızlı olmak şart. Bu zaman kaybının nedenleri AB sürecinin dışında. Ülkede somut hedefler, kaynaklar ve takvime dayalı siyasal rekabet eksiği var. Toplumsal ve uluslararası iletişim nispeten zayıf. Siyasette ülkenin engin insan sermayesi ile dar kadroculuk ve dogmatik kalıplar arasındaki tezatlık devam ediyor. Üstelik kadın-erkek eşitliği konusuna aşağılık kompleksleriyle yaklaşan anlayışlar hala siyasal kültürü zehirlemekte.

Türkiye son yirmibeş yılda çok değişti, ilerledi. Fakat siyaset dünyası zaman aşımına uğramış özelliklerinden daha hızlı kurtulamadıkça, demokrasi ve bilgi toplumu devrimi ile değişim Türkiye’ye daha iyi yerleşmedikçe, küresel yükseliş göreceli olarak zayıf kalır; G20 gezegenindeki etkisi törpülenir. Türkiye ilerlemeye devam eder fakat uluslararası fırsatları ve toplumun dinamizmini yeterince değerlendiremez.

Bireylerin etnik, dinsel, cinsel ve kültürel özgürlükleri, hukuk devleti, kültürel miras bilinci, özgüvenli ve çoğulcu bir ulusal kimlik ve dünya kültürlerine açıklık konularında çok daha ileri bir Türkiye, çok daha yaratıcı, girişimci, rekabetçi, güçlü bir Türkiye olur. Türkiye zamanı iyi kullanmalı, küresel düzende yükselmeli.