|
|||
|
|||
Türk iş aleminin dış dünya ile ilişkilerini geliştirmek ve Türk ekonomisinin dünya ekonomisine entegrasyonuna katkıda bulunmak amacıyla 1986 yılında kurulan DEİK’in Türk-Macar İş Konseyi Başkanı Tuğrul ERKİN Avrasya Ekonomik İşbirliği’ni oluşturmak için gerçekleştirdikleri çalışmalardan bahsetti. | |||
Avrasya Ekonomik İşbirliğini oluşturma fikri nasıl doğdu? Ben SSCB zamanında, 1970’li yıllarda bu konuda çalışmaya başladım. O zaman SSCB dünyanın 2. süper gücüydü, bir merkezi sistem tarafından yönetiliyordu. Bugün bağımsız olan 15-16 ülke SSCB’nin içine dahildi. O zamanda Bağımsız Cumhuriyetler adıyla geçiyorlardı fakat ne iç ne de dış politikada bağımsız değillerdi. Bütün ticaret ve dış ilişkileri merkezden yürütülürdü. Bütün bu ülkelerin satacakları mallar Moskova’daki dev bir kuruluş tarafından ithal edilir ve ihtiyaç sahibi ülkelere dağıtılırdı. Bu ihtiyaçlarda merkezi plan çerçevesinde 6. aya kadar tespit edilir, onların yetkili uzmanları Türkiye’ye gelir, malları görür ve fiyat üstünde kabataslak bir pazarlık yapılır, daha sonra Türkiye’den alınıp satılacak malların listeleri hazırlanırdı. Moskova dışında hiçbir yere gitmeden bu işlemleri sürdürürdünüz, esasında zaten başka bir yere gitme imkanı da yoktu; Moskova’nın 20km. dışına çıkmanız için vize almanız gerekmekteydi. SSCB birden dağılıp bu ülkeler de bağımsızlıklarını kazanınca yeni düzenlemeler ihtiyaç gösterdi. Bugüne kadar aldığınız ürünün menşeini bilmiyorsunuz. Farzedelim Rusya’dan bir makine alıyorsunuz ama bu makine Rusya’nın hangi ülkesinde üretiliyor, nereden bulabilirsiniz, bilmiyorsunuz. Bir kaos ortamı oluştu, aynı şekilde o cumhuriyetlerde bir kaos içine girdiler. Bu ülkelerin dış ticaret için kullanacakları bankaları, gümrük mevzuatları, dış ticaret rejimleri, dış pazarlama sistemi, dış standartlar enstitüleri, otelleri, havalimanları yoktu. 1991 yılındaRusya dağıldığı zaman ortaya böyle bir tablo çıktı. Sözgelimi alacağınız uçaksa; uçağın kanatları Özbekistan’da, gövdesi Kazakistan’da, motoru Leningrad’da, uçuş cihazları Kiev’de yapılıyor, hepsi birleştirilip uçak oluşturuluyordu.Görüldü ki o ülkeler herşeye rağmen yakın ilişki içindeler, bunu ortadan kaldırmak mümkün değil. Elektrik hatları, boru hatları birinden girip öteki ülkeden çıkıyor. Tek başlarına hiçbir hattı kullanamıyorlar. Fakat herşeye rağmen dış politikada serbest değiller. Sınırlarının güvenliği hala Rus ordusu tarafından sağlanıyor, kendi aralarında da bunu sağlayan anlaşmalar var. Amerika sızmaya çalışıyor. Bir de şu var; bu ülkelerde yaşayan, %30-35’lere varan Rus nüfusu mevcut. Bu kişiler de gerek bilimde, gerek teknolojide, gerekse eğitim ve sanatta köşe başlarını tutanlardır. Bu kişileri kenara ayırdığınız zaman ülkede ciddi bir sistem çöküşü olur. Bu ülkelerin kendi lisanları da var ama dünyaya açılacakları zaman Rusça konuşuyorlar. Bunlar sayesinde Avrasya’nın bir birliği olduğunu görüyoruz. Türkiye’de bu coğrafya içinde zamanla bazı yerlerde hakim oldu. Gorbaçov’dan sonra yavaş yavaş buralarda etkinleşerek 1990’dan sonrada bağımsız cumhuriyetlere yerleşerek, yalnız Moskova’da Arbas Sokağın köşesindeki dönerci değil, Kazakistan’daki cumhurbaşkanlarının kaldığı otelin sahibi olarak veya Özbekistan’daki fabrikaların bazılarının sahibi olarak da buralarda sesini duyurdu. Biz, imkanların değerlendirilebileceği bir birlik kurmak ihtiyacını hissettik. İmkanları nasıl değerlendirebiliriz, birbirimizden nasıl faydalanabiliriz, birbirimizi devreye sokacak bir takım teşebbüslerimiz olabilir mi diye düşündük. Buülkeler ilk 15 yıllarını tamamladılar.Kuruluş safhaları da bitti. Bankalar kuruldu, bakanlıklar, gümrük mevzuatı oluşturuldu. Şimdi birbirlerine bağlı devasa projeler oluşturuyorlar. Bir kısmı yüksek petrol gelirlerinden dolayı büyük imkanlara sahip oldular. Bundan 2 sene önce Nur Sultan Nazarbayev 10 milyar dolarlık yatırımı Türkiye’de gerçekleştirmek istedi. Petrol gelirlerinden fon ayırıyoruz, bu fonda biriken paralarla yapabiliriz dedi. Şimdi bir takım ortak projeler var ve bunları harekete geçire- cek bir birliğe ihtiyacımız var. Mesela Bakü-Ceyhan bir ortak projedir. İpekyolu projesi, demiryollarını dünya standartlarına uydurma projesi, elektrik üretim ve nakliyesi, kömür santralleri projeleri var. Beraber üretip Avrupa’ya satabiliriz. Enerji Avrupa’da kıt, Orta Asya’da bol. Bu imkanlar Türkiye üzerinden geçirilirse ürünün bir kısmını kullanma imkanımız olabilir. Avrupa’da devasa bir pazar var. Avrasya Ekonomik Birliği içinde tüm bu imkanları değerlendirecek bir oluşum olsun istiyoruz. Ne kadar başarılı oldu? İnsanlar buna gülümseyerek bakarken şimdi ciddi olarak konuşulmaya başlandı. Böyle büyük ve iddialı projeler bir iki jenerasyon sürer. Bu büyüklüğe yakın projeler daha önce gerçekleştirilmek istendi. Mesela 50-60 sene önce Bağdat Paktı - Karadeniz Ekonomik İşbirliği oluşturulmak istendi. Peki bunlar yürümedi de sizin fikriniz niye başarılı olacak derseniz; biz farklı davranış içindeyiz. Bugüne kadar olan bütün projeler tepeden aşağı geldi. Yani bir içişleri bürokratı ya da karşı tarafın ekonomi bürokratı başbakanları nezdinde konuştu, vs... bir örgütlenme oldu ama aşağıya inmedi. Görüyoruz ki tabanda böyle bir işbirliği var zaten ve bu da işlerin yürümesini sağlıyor. Oteller kuruldu, üniversiteler kuruldu, Türkiye’ye turist aktı. 1980 yılında 2 milyon dolar olan dış ticaret hacmimiz bu sene 12 milyon dolara çıktı. Bugün 7 milyon dolar yatırım yapmışız, yani sağlam bir taban oluştu, bu taban üstüne birşeyler inşa etmenin zamanı geldi artık. Avrasya Ekonomik İşbirliği üyeleri kimlerden oluşacak? Yaptığımız dış seyahatler sırasında başkanlar nezdinde görüştük. Bunu da 2 ayrı beyin fırtınası ile dile getirdik. Bir tanesi 2 sene önce İstanbul’da yaşadığımız “Avrasya Nereye Gidiyor?” paneliydi. İstanbul’da yüksek görevlerde bulunmuş değerli fikir adamları, siyasetçiler tartışsın istedik. Bu toplantıya Rusya Federasyonu Eski Başkanı Yevgeni PRIMAKOV katıldı. Şu anda da Rusya’da Ticaret Odaları Başkanı. İkincisi ise; ilk defa Avrupa Ekonomik İşbirliği içinde yer almış, Başbakan Yardımcılığı yapmış, Almanya Eski Dışişleri Bakanı Hans Dietrich GENSCHER idi. Duvarın yıkılışında görev almış ve Almanya’nın en önemli politikacılarından bir tanesi. Asya’daki insanların sesini duyurmak için de Kırgızistan’ın Benelüks Ülkeleri Büyükelçisi Cengiz AYTMATOV katıldı. Bizden de T.C. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL vardı. Orada kendi oluşturdukları fikirlerle bir beyin fırtınası gerçekleştirdiler. Biz aynı beyin fırtınasını tekrar oluşturacağız. Bu sefer Rusya Federasyonu’nun iki eski Başbakanı ve aktif olan Başkanları çağırıyoruz. Ukrayna eski Cumhurbaşkanı, Romanya Cumhurbaşkanı ve Süleyman DEMİREL katılacaklar. İnsanlar bu çalışmalardan sonra “Avrasya Ekonomik İşbirliği nedir, ne yararları vardır?” konuları üstünde düşünmeye başladılar. Çalışmalarımızı yoğunlaştırdık, bütün Avrasya Büyükelçilerini topladık, AB Büyükelçisini de çağırdık. O toplantıda da fikrimizi söylemeden önce AB’ne girme hakkında Türkiye’nin teşebbüslerini nasıl karşıladıklarını sorduk ve ilginç cevaplar aldık. Bunlardan bir tanesi Rusya Büyükelçisine aitti. “Türkiye’nin AB içinde yer almasını arzu ederiz. Bu sayede Avrasya’daki işbirliğimiz çok daha fazla gelişebilir. Bizi Avrupa’da en iyi siz savunursunuz.” dedi. Özbekistan Büyükelçisi ise: “AB’ye girmeniz bizim için fevkalade yararlıdır, bizim dışarıya açılmamızın tek yolu sizin üzerinizden Avrupa’ya gitmektir.” dedi. Kazaklar: “Bizim üretecek çok malımız var ama satacak pazarımız yokBöyle bir birlik olursa birlikten yararlanarak ürünümüzü satabiliriz.” dediler. Sınırsız petrol ve doğalgaz kaynakları var ama satamıyorlar. Ben bu konuyu Başbakana açtım. Kırgızistan gezisinde Kırgızistan Cumhurbaşkanı bir Avrasya Ekonomik işbirliği yapmamızı önerdi, daha sonra gittiğimiz Tacikistan’da da Başbakan aynı teklifi getirdi. Bu seneki Moskova gezimizde Başbakanımız Sayın PUTIN’e gayet açık bir şekilde;ekonomik ilişkilerimizi yalnız ikili olarak değil bütün Avrasya bölgesi olarak beraberce geliştirmemiz ve bir birlik içinde hareket etmemiz gerektiğini söyledi. Bakü, Tiflis, Ceyhan hattı hayata geçmek üzere. Bu enerji hatları çeşitlenecek mi? Türkiye |
|||