|
|||||
|
|||||
Eğitimin toplumların gelişmesinde temel esas olduğu şüphesiz yadsınamaz. Dahaaçıkçası toplumların gelişmişliği ile kaliteli ve gelişmiş eğitim doğru orantılıdır.
Bugün ülkemizde yaşadığımız tüm sorunlarımızın kökeninde eğitim sistemimizin eskiliği, kalitesizliği, bozukluğu ve daha da acısı eğitime verdiğimiz değerin düşük derecesi, yani eğitimin köhneliği yatmaktadır.
Şimdi bunu insan yaşamının bir kaç alanında ele alarak eğitime vermediğimiz, veremediğimiz değerin bize nelere mal olduğunu yakalamaya çalışalım.
Unutmayalım, örgün eğitim sistemindeki sorunlar, sonuçlarını bir kuşak geçince belli etmeye başlar.
Eğitim sistemimizin, 1952 yılında kapatılan “köy enstitüleri” döneminden sonra tamamen ezbere dayalı, yaşamdan kopuk, sorgulamayan ve sorumluluk duygusu ve kimlik geliştirmeyen, beceri aşılamayan, sıradan okur – yazar ve her rüzgara açık insanlar yetiştiren bir noktaya ulaştırıldığını biliyoruz.
Yaşamlarının en güzel yıllarını böylece, sadece diploma olarak adlandırılan yıl geçirme sertifikası diyebileceğimiz kağıt parçasını almaya harcayan gençler ile okula dahi gitme olanağı bulamayan (kız -erkek) çocuklarımızın oluşturacağı toplumun kalitesini bu alanlarda görmeye çalışalım.
Aile yaşamımız açısından;
Bozuk eğitim ile veya örgün eğitimden yoksun büyüyen kuşakların (neslin) yetiştireceği bireylerden (kadın-erkek) oluşan toplum çekirdeği aileler ile bir toplumun çağdaş medeniyeti yakalayabilmesi olanaksız şüphesiz.
Bunu en güzel göze çarpıcı bir biçimde, yazılı basınımızın ilk üç sahifesinde her gün okuyabilirsiniz. Tabii ki okuduklarımız sadece basına yansıyanları, bunun kat kat fazlası, yansımayanları. • Kuma (2. eş) olarak gelen eşini öldüresiye döven koca, burada eşin kuma olmayı kabulu de ayrıca çok düşündürücü acı bir durumdur. • Geçinebilmek ve yoksulluk sınırından kurtulmak için, ana işi dışında seyyar satıcılık yapmak zorunda olan öğretmen, • Sevgilisi ile birlikte eşini uyurken boğan kadın, • 4 çocuğunu evde bırakıp 2. kocaya kaçan kadın, • Baldızına tecavüze yeltenen koca, • Arkadaşının kocasını ayartan sosyete mensubu kadın, • Sevişirken kocasını karyolaya bağlayıp bıçaklayan kadın, • Sokak ortasında karısını delik deşik eden koca, • Ailesinden gizli çocuk doğuran ve doğurduğu çocuğu arkadaşları ile öldürüp Yedikule çöplüğüne atan kadın, • Kendilerine gelişmiş diyen ve sürekli birbirlerini aldatan sanatçı eşler, • Aile baskısı ile evden kaçan ve fuhuş batağına saplanan gençler, • Emek vermeden, yükselip kariyer yapmak isteyen, kadın-erkek gençler, • Kadın doktor oldukları için, testis röntgeni çekmek istemeyen doktorlar, • Diskotekçiler, • Uyuşturucu tutkunları, • Sokak çocukları – tinerciler, • Gaspçılar, • Kapkaççılar – hırsızlar, • Teröre bulaşanlar, Velhasıl her türlü yasa dışı yollara düşenler. Hep bozuk eğitim veya eğitimsizliğin sonucu değil midir ? Yukarıda da sıraladığım örnek çarpıklıklara bulaşanlar aile bireyleri değil midir ? Böyle bireylerin oluşturduğu toplumlardan gelecek beklentisi ve düzeyi ile yaşam standardı ne olabilir? Bunun sorgulanması ve acil önlemler alınması gerekmez mi? Ya da, kadın – erkek yarım yamalak yetişmiş hiç bir konuda bilgi birikimi sağlamayan, sağlamayı da gereksiz sayan, sadece adettir, usuldendir diye evlenip çoluk çocuk sahibi olan aile bireylerinin çocuklarına verebileceği ne var ? Bir insanı sadece doğurmak, giydirmek ve beslemek yetmez tabii ki. Onu toplumu geliştirecek kişilikli, sorgulayan, araştıran, okuyan, sorumluluklu sevgi dolu ideal sahibi bir birey olarak kim yetiştirecek ? Önce aile sonra eğitim sistemi tabii ki. Böyle düzeyli bir sistemin Ülkemizde var olduğunu iddia eden beri gelsin lütfen. Biz istediğimiz kadar, “AB” ye girme, çağdaş Dünyanın bir üyesi olabilme yolunda koşturalım. Bireyleri analiz ve sentez yapabilme, objektif olabilme, duygu ile akıl arasında denge kurabilme, adam kayırmacılık yapmama, rüşvet almama ve vermeme, her alanda aşırılık yapmama, neme lazımcı ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesini yeğlememe, trafik kurallarına ve toplumsal genel saygı kurallarına uyma, sıkıştığında pata küteye baş vurmama, mahalle baskısı oluşturmama vs alışkanlıklarını yaşama geçiremiyorsa bunun önemli nedeni örgün ve yaygın eğitim açmazımızdır. Tabii ki bu bozukluğun oluşturamadığı genel toplumsal eğitimimizin defolarıdır. Yaşamımızın diğer alanlarında da olumsuzlukları sıralayabiliriz. Adalet alanında, tam yargı bağımsızlığı oluşturamadıysak ve yargıçlarımızı, savcılarımızı baskı altında tutuyorsak, çağdışı mekanlarda adalet dağıtılmasını 21.yy’da devam ettiriyorsak, Ekonomi alanında, üretimden vazgeçip, tüketimi öne koyabiliyorsak, yerli yerine yabancı kökeni tercih ediyorsak ve ekonomiyi adeta kumar masasındaymışız gibi düşünüyorsak ve her birey geleceğini kumar oyunlarında, lotoda, at yarışında, totoda arıyorsa, Spor alanında, bencilliği öne koyup aklı arkaya itiyorsak,Fatih TERİM hoca gibi inadım inat, arkam iki kanat deyip, önemli ülke reklam aracı olan sporu da kişiselleştiriyorsak, Nihayet sosyal yaşam alanında, hiçbir toplumsal kurala uymayı alışkanlık haline getiremiyorsak, düğünlerde, törenlerde sağa sola gösteriş olsun diye kurşun sıkıyorsak, Büyük Millet Meclisine Millet Vekilleri tabancaları ile giriyorsa ve Başkanda “böyle gelmeyin arkadaşlar” diye uyarmak zorunda kalıyorsa, Bütün bunların nedeninde, felsefeden yoksun, yaşam ve yaşamın gelişimine ayak uyduramayan çağ dışı eğitim sistemimiz yatmıyor mu ? Ne dersiniz ? |
|||||