|
|||||
|
|||||
Hepimizin kendisini özdeşleştirdiği, tadını, rengini, imajını benimsediği bir içkisi vardır. Elimizde tuttuğumuz bir içki ile yargılanabilir veya takdir toplayabiliriz. Genel resime baktığımızda da ortaya bir karakter ve onu tamamlayan içki çıkar. Tıpkı Robert DE NIRO’nun “Patron” marka tekila tercihi gibi veya Frank SINATRA’nın buzlu Jack Daniels tutkunu olması gibi. Özdeşleşen bu karakterler topluma mal olmuş, girişimci kimseler olduğunda ise içki konusunda yatırım yapmak muhtemel pazarlama başarısı sebebiyle kaçınılmaz hale gelir.
Dokunduğu herşeyi altına çevirebilen deha Donald TRUMP, emlak krallığı, casino ve golf kulüpleri, inşaatçılık gibi girişimlerin ardından kısa zamanda kendisini bir marka haline getirerek yaratıcı televizyon showlarıyla, piyasayı alt üst eden kitaplarıyla da imparatorluğunu sağlamlaştırdı. Sanki her sektörün kontrolü altında olmasını istermiş gibi, şimdi de yiyecek ve içecek dünyasında yerini almaya çalışmakta. New York’un merkezindeki Trump restoranlarının ardından “Trump Ice” adında, özel tasarımlı şişesi ile bir “su markasını” piyasaya sürdü. Sonra da, Drinks America şirketi ile ortak imza attığı, Mayıs 2006’dan itibaren satışa sunulacak “dünyanın en iyi premium Vodkası” sloganı ile gene aynı mütevazilikte bir ismi taşıyan “Trump Vodka”, Donald Amca’nın en son bombası. Bu arada Trump Vodka ile hazırlanacak içki, T&T –Trump & Tonic – daha barmenlerin iznini almadan bar kitaplarına girmeye hazır gibi. Amerika’nın tanınmış, yetenekli aşçısı ve restoran işletmecisi Roy YAMAGUCHI de Japonların geleneksel içkisi SAKE’yi alışılagelmiş tüketiminden kurtaracak, doğu ile batıyı, yeni ile eskiyi birbirine bağlayacak bir projeye imza atmış. Sake’nin sadece sushi ile eşleşebileceği fikrinin aksine piyasaya çıkan dört ayrı çeşit Daiginjo Saké; Sky, Snow, Rain ve Wind isimli ürünleri ile farklı yemeklere ve farklı zevklere hitap edebiliyor. Yatırımcılar değerli fikirler peşinde koşarken,genelinin profiline uygun, ortak zevk whisky olunca yatırım nedense daha bir cazip gelebiliyor. Halkça benimsenmiş bir müzisyen hem ortak olup, hem de 1978 hit şarkısını isim olarak kullanınca da ortaya “Old Whiskey River” isimli bir Kentucky burbonu çıkıyor. Willie NELSON’ ın yeteneği müziğinin dışında damağında da var olduğu için, Old Whiskey River’ın tat profili, uzun çalışmalar sonucu uzman damıtıcıların yanı sıra kendisinin katkıları sayesindeoluşturuluyor. Altı yıl meşe fıçılarda yıllanan “Old Whiskey River”, NELSON’un şarkıları kadar akıllarda kalıcı, gene şarkıları gibi vazgeçilmez... Ünlü yönetmen Francis Ford COPPOLA, fırtınalı film dünyasından artan vakitlerinde Napa Vadisi, California’ daki yazlık evine dinlenmeye giderken etraftaki bağlar ve doğa kendisini oldukça etkiler ve 1975 yılında (Godfather çekimleri sırasında), tıpkı dedesi gibi evinin bodrumunda şarap yapmaya başlar. Amerika tarihindeki ilk şarap üreticilerinden olan Niebaum ailesinin aynı bölgede mükemmel şaraplar yaptığı bağları satın alır. Ne de olsa filmografik bir hadise vardır ortada. Niebaum ailesi de göçmendir, şarapçılıktan önce ticaret alanında büyük başarı elde etmişlerdir ve herşeyden önce dededen kalma şarapseverlerdir. COPPOLA bugün, Rubicon Estate adı altında, bölgedeki tüm bağların 20 yıl sonra tekrar birarada değerlendirildiği bir tesis kurmuş ve yüksek kaliteli şaraplarını tüm tutkunları ile paylaşmaktadır. Ülkemizde içki işi siyasal sebeplerden ötürü riskli gözükse de, ehl-i keyiflerimizin vazgeçilmezidir. Bu değerlendirmeyi yapan zeki yatırımcılarımız da pazarlama faaliyetlerine yeni boyutlar katmakta ve dünya trendlerini halkımızla paylaşmaktadırlar. Bu trendlerden biri de topluma mal olmuş kişilerin bilgi ve becerilerinden yararlanmak ise neden yarın “Minik Serçe Likörleri” veya “Boyner Birası” üretilmesin? |
|||||