|
|||||
|
|||||
Türkiye’nin AB müzakereleri konusunda Avrupa Parlamenterleri diğer AB kurumları olan AB Bakanlar Konseyi ve AB Komisyonu’na uzak görüş, yasal etki ve çözüm içermeyen bir tavsiye ilettiler. Doğru tutum hukuk devleti, yargı sistemi ve özgürlükleri içeren 23 ve 24 numaralı müzakere başlıklarının açılmasını talep etmek olurdu. Diğer taraftan analizimiz dengeli ve dürüst olmalı. Avrupa Parlamentosu PKK ve İşid terörünün kınanması, 15 Temmuz’da demokrasinin kazanmasına destek, Türkiye’nin mülteci krizindeki başarılı yönetimi, Türkiye’nin Avrupa’daki yeri ve Türk halkının sosyal hakları gibi bizim için ulusal menfaat konusu her alanda bizden yana bir tutum almaktadır. Son zamanlardaki siyasal gerginlik ve belirsizlikler AB ülkeleri kamuoyunda olumsuz hava yaratınca böyle hatalı bir tavsiye kararı çıktı. Grup kararlarına rağmen Türkiye’ye özellikle yakın duran bir çok parlamenter evet oyu kullanmadı. Diğer yandan, PKK AB’nin resmi terör listesindedir. Birkaç marjinal etkinlik konusunda vahim hatalar yapan bazı parlamenterler oldu ama “Avrupa PKK’ya destek oluyor” demek teröre propaganda etkisi yaratır. Bunun ötesinde AB sürecinde soğukkanlı olmalı ve zamanı iyi kullanmalıyız. Özellikle son Euro krizi ve İngiltere’nin Brexit meselesi ile AB artık çok çemberli bir yapıya doğru gidiyor. Tüm Avrupa ülkeleri ile geniş bir AB çemberi ve merkezde daha federal bir Euro bölgesi. Ülkeler bu çekirdek Euro bölgesinde veya geniş çemberde esnek olarak yer alacak. Bu arada Avrupa bir barış ve refah projesi olarak 21. yüzyıla uyum sağlıyor, yine önde gidiyor. Akılcı ve soğukkanlı olalım, zaman lehimize işliyor. Bu dönemde olağanlaşmak Türkiye için uluslararası ilişkilerde güçlü olmak için elzem. Dış politikadan, ihracata, yatırımlardan, turizme her alanda önemli. Bu yönde Türkiye’nin istikbalini belirleyecek gündem sanayi devrimi 4.0, dijital dönüşüm, temiz enerji, akıllı kentler ve eğitimdir. Bu arada, hassas bir dönemdeyiz. Tabii ki cani teröre karşı en sert önlemler alınmalı. Bunu yaparken düşünce özgürlüğüne uzanan bir gri alandan sakınmak doğru olur. Türkiye bu konuda dikkatli olduğu her dönemde teröre karşı çok başarılı oldu. Son 15 yılın deneyimi bu. Başta PKK, FETÖ, İŞİD, İSLAMAFOB aşırı sağcılar ve ASALA olmak üzere tüm Türkiye düşmanlarının en büyük korkusu, Türkiye’nin olağanlaşması, bir demokrasi, özgürlükler ve teknoloji toplumu olarak dünyada etkisini arttırmasıdır. Türkiye’nin gerçeklerini, 15 Temmuz’daki hain teşebbüsü, teröre karşı haklı mücadelemizi ve mevcut sorunları aşmak için dışlayıcı değil yapıcı politikaların önemini seferberlik içinde anlatıyoruz. Son olarak, Avrupa özel sektörünün temsil kuruluşu, üyesi olduğumuz BusinessEurope Başkanlar Konseyi’nde TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes çok etkili bir konuşma yaptı. Konuşmasında AB üyelik sürecinin Türkiye’nin ekonomi ve demokrasi alanında gerçekleştirdiği reformlar açısından itici bir güç olduğunu, bu sürecin hem Türkiye hem de AB açısından ekonomi, dış politika, rekabet gücü, enerji, göç sorunu gibi alanlarda sağladığı ortak kazanımları vurguladı. Ayrıca bu karşılaşılan ortak sorunlara en uygun çözüm yolunun AB üyelik hedefinde ilerleyen bir Türkiye olduğunu belirtti. Avrupa özel sektörünün çatı temsil kuruluşu olan BusinessEurope Türkiye’nin AB sürecine ve demokratik ve ekonomik reformlarına geçmişte verdiği etkili desteği devam ettiriyor. Önümüzdeki dönemde müzakerelerin devamı ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi Avrupa iş dünyasının gündeminde yer alıyor. Yatırımlar açısından ise genel olarak bir temkinli bekleme dönemi var. Devam eden yatırımlar da var fakat olağanlaşma beklentisi baskın çıkıyor. Şanghay İşbirliği Örgütü konusu da açıklığa kavuşmalı. Başbakan Yıldırım’ın da vurguladığı gibi AB’ye alternatif değil. Esas olarak Rusya ve Çin’in kendi aralarında ve etraflarındaki ülkelerle geliştirdikleri güvenlik konularını konuşma platformu. Bu vesile ile özellikle enerji projeleri finansmanı gibi konularda da işe yarayan bir forum oldu. Türkiye tabii ki bu tür oluşumlar ile çok iyi ilişkilerde olmalı. Asya ve diğer kıtalarda derin ilişkiler geliştirdikçe, Avrupa’da da gücümüz artıyor. Simetrik olarak, AB sürecinde ilerlediğimiz derecede dünyanın diğer ülkeleri gözünde daha muteber ve etkili oluyoruz. Türkiye’yi terörle mücadele, Orta Doğu, Kıbrıs, ihracat, yatırımlar, turizm, teknoloji gibi her alanda dünyada güçlü kılan bir marka değeri var. Bu da “Avrupalı bir Avrasya merkezi” olmaktır. |
|||||