|
|||||
|
|||||
Evet yanlış okumadınız. Toplumumuzda çağdaşlığı yakalama konusundaki heyecan neredeyse bitiş noktasına yaklaşmış görünüyor. Bunu anlayabilmek için kahin olmaya gerek yok. Biraz etrafımıza bakıp, sonra yakın tarihimizi biraz incelemek yeterli olacaktır sanırım. Dünya’yı yöneten, devasa Osmanlı imparatorluğunun nasıl can çekişir duruma getirildiğini ve küçültülerek yok olma noktasında, küllerinden sıçrayan bir kıvılcımla, biçim ve yön değiştirerek nasıl Cumhuriyete ulaşıldığını, gelecek nesillerini düşünen, aklı başında her vatandaşın araştırması gerektiğini düşünüyorum. İşte o zaman, o gün içinde olduğumuz son derece olumsuz şartlardan nasıl bir refleksle değişim yoluna girdiğimizi yakalayacaktır. Bugün de, o yoldan nasıl çıktığımızı, nasıl boşluğa düştüğümüzü ve gelinen noktanın toplumsal geleceğimiz için ne derece tehlikeli olduğunu anlayacaktır. 19 Mayıs 1919 günü başlayan uzun, tehlikelerle dolu ve mücadeleli yolculuktaki heyecanın bugün var olduğunu söyleyebilmek mümkün mü? Oysa ki dünyanın çağdaş kesiminin ulaştığı düzeye baktığımızda, daha büyük bir heyecanla yolumuza devam etmemizin gerektiği sonucuna varırız. Ama nerde... Bugün vatandaşlarımızın neredeyse tamamı, yaşamının her alanından bıkmış artık ne olacaksa olsun der gibi teslimiyet bayrağını çekmiş gibi duruyor. Çocuklarına temel eğitim verebilme konusunda sorunlarını halen sona erdirememiş, gençlerine istekleri doğrultusunda veya yetenekleri ölçeğinde eğitim verdirebilme konusunda sorunları aşamamış, iş edinme ve geleceklerini kurabilme olgusu konusunda gençlerinin önünü açamamış, herkesin sağlıklı yaşama hakkına ve bu imkana kavuşmasını sağlayamamış, emeklilerini yaşam mücadelesi için, semt pazarlarının kapanışında, artık sebzeler arasından yiyecek bir kaç parçatoplama rezaletinden kurtaramamış, geleceği büyük kentlerde arama uğruna köyünü terk edip, kaçak mahalleler kurmak suretiyle daha sağlıksız şartlarda yaşamı göze alıp bir taraftan da kamu arazilerini yağmalayarak toplumsal adaletin sarsılmasına engel olunamamış, taşı toprağı altındır diye gelinen büyük kentlerde suç batağına saplanılmaktan başka yaşam hakkı tanınamamış, bunun yanında, devlet eliyle yandaşı zengin etme adına alabildiğine bönkör davranılmış, siyaset adına manevi duygular istismar edilerek toplum bölünmüş, rüşvetin ve adam kayırmanın önü kesilememiş, devletin ve dolayısıyla halkın soyulmasına adeta göz yumulmuş,paragöz bir gençlik yaratılarak temel değerlerin bir kenara itilmesine engel olunamamış, neredeyse fahişeliği özendirecek abuk TV programlarıyla gelin ve damatlar aranır hale gelinmesine göz yumulmuş, her türlü yağmacılığın akıllılık ve kurnazlık olarak algılanmasına neden yaratarak bireycilik öne çıkarılmış ve Türk insanının var olan yardımseverlik ve dayanışma duygusunun yok olmasına kapı açılmıştır. Herkesin kapısını açık tuttuğu bir ortamdan, çelik kapılı ortamların dahi yetmediği yaşam biçimine geçilmesine engel olunamamış, sokakların son derece güvensiz olduğu bir yaşamla iç içe olmasına mecbur kalınmıştır. Kardeşin kardeşe kırdırılması oyunları oynanmış, toplum alabildiğine kamplara bölünmesine imkan verilmiştir. Bu olumsuzlukları arttırarak daha fazla sıralamak elbette olası. Böyle bir ortamdan kim hoşnut olabilir ki. Geleceği konusunda umudunu tüketmeye yüz tutmuş bir toplumda yaşam heyecanı kalır mı acaba?Böyle bir toplumu gelişmiş ülkeler, aralarına alır mı acaba? Şimdi bir başka soru geliyor aklıma ister istemez. Bu noktalara ulaştırılmış bir toplumla çağdaş gelişimi yakalamak mümkün mü? Cevabın olumlu olacağını hiç zannetmiyorum. Şüphesiz toplumumuz bu sonuca bir kaç yılda ulaştırılmadı. Yıllarca, sivil ve askeri kötü yönetimlerinin sonucudur varılan bu günkü nokta. Bugün de, benzer tek tip düşünce yönetimdedir. Bu yönetimin tüm toplumu kucaklaması olası değildir. Muhalefet ise umut olmaktan çok uzakta durmaktadır. O henüz iç işleriyle meşguldur. Henüz ülkeye sıra gelmemiştir. Parlamento dışındaki siyasi partilerin de umut olabileceği ışığı görülmemektedir.Peki bundan nasıl kurtulup tekrar idealleri olan ve bu ideallerine ulaşma heyecanı ile yanıp tutuşan, yanıp tutuştukça gelişen ve gelişmiş evrensel değerlere ulaşmak için hep birlikte, dayanışmayla el ele, gönül gönüle yürüyen bir toplum olacağız. Yeni idealler ve yeniden heyecan İşte toplumumuza gerekli olan aşı, "yeni idealler ve yeni heyecanlardır." Toplumumuzdaki boşluk bu alandadır. Mevcut siyasi partilerin, toplumumuza bu boşluğunu dolduracak, yeni ülkü, heyecan ve refleksler kazandırabilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Tek yanlı, tek pencereli, tek düşünceli, sadece toplumun bir kesimini kucaklayan düşüncelerle 21.yy da yürüyebilmek olası değildir. Büyük bir toplumsal kontratla oluşacak yeni bir siyasal örgütlenme toplumumuzun üzerine yıllardan bu yana atılan küllerden oluşan kalın tabakayı ortadan kaldırabilir. Her kesimin, gencin, orta ve ileri yaşlının, kadının, başı örtülünün, başı açığın, köylünün, kentlinin, fakirin zenginin, işçinin patronun, esnafın, tüccarın, sanatçının, seyyar satıcının, işsizin, yazarın çizerin, memurun serbest çalışanın velhasıl herkesin, burada temsil edildiğine inandığı, toplumumuzu oluşturan mozaiğin her parçasının, ben de ordayım diyebildiği bir yeni siyasi oluşum ancak bu ülkü, heyecan ve refleksi yaratabilir, yeniden ve Kurtuluş Savaşı benzeri bir "çağdaşlık ve gelişme savaşına" inanarak girebiliriz topyekün. İşte o zaman "AB" ye yalvarmaktan kurtulur ve dayatmalarına set çekebiliriz. O dayattığı için değil, toplumumuz hak ettiği için değişimleri yapabilir ve çağdaş gelişmişlik düzeyine ulaşır, hatta önüne geçebiliriz. Yeni oluşumlar konusunda, toplumumuzun çeşitli kesimlerinde arayışların olduğunu hepimiz zaman zaman basında okuyoruz. Katkıda bulunmak üzere bu arayışlar içerisindeki yürekli insanlara önerim, oluşturmaya çalışacakları örgütlenmeye mümkün olduğunca çeşitli düşünceleri ve kesimleri katmaları. İlke ve hedeflerini yeni toplumsal heyecanlar oluşturacak değerler üzerine bina etmeleri. Çağdaş ve gelişmiş projelerle donatmaları. Sorunların, hep birlikte nasıl aşılacağı konusunda toplumla paylaşım içerisinde olmalarıdır. Toplumun büyük bölümünün sahip çıkacağı ilke ve hedefler ile projeler ancak heyecan yaratabilir ve katılım sağlayabilir. Böylece büyük başarılar hep birlikte elde edilir ve herkesin övünç kaynağı olur. Hiç şüphem yok. Mücadele gücü ve kahramanlığı dünyaca tescilli ulusum,kendisine doğru yolu gösterecek, önüne yeni idealler ve hedefler koyabilecek, tüm toplumu kucaklayacakyeni bir siyasi örgütlenmeye omuz verecek ve"el ele, gönül gönüle, hep birlikte mutlu günlere" gideceğiz diyecektir. |
|||||