AB GÜNDEMİ Dr. Bahadır KALEAĞASI
TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü
AB sürecinin özel sektöre etkisi
 
Türkiye AB sürecinde ilerliyor. Daha güçlü bir siyasal önderlik, bürokratik disiplin, devlet, eğitim, iş piyasası ve tarım reformu ve de iç ve dış tanıtım etkinlikleriyle bu süreci hızlandırmak olası.

Türkiye hali hazırda dünya düzeninde AB’nin mevzuat ve politikalarının etki alanı içinde.

Güvenlik politikaları, üretim standartları, salgın hasatlıklarla mücadele, bilgi teknolojileri, deniz taşımacılığı gibi farklı alanlarda AB ile uyumlu olma zorunluluğumuz artmakta. Orta Asya, Orta Doğu, Çin, Rusya ve Hindistan gibi ülkelerle de ilişkilerimizde AB odak noktası. Türkiye AB üyeliği yolunda ilerledikçe, AB standartlarında üretim yaptıkça ve yatırım ortamı bu yönde geliştikçe dünyanın diğer ülkelerinin gözünde değeri artıyor.

Türk şirketler ve AB kararları
Bu çerçevede Türkiye’de en çok etkilenen kesimlerden biri özel sektör. Küçük, orta ve büyük ölçekli şirketler, hissedarları, yöneticileri, çalışanları, tedarikçileri, müşterileri...

Bu etkinin farklı ölçümleri olası. Bir tanesi, bir tek veri: %80.
Bir fabrika, gazete bayii, otel, bakkal, banka ... Herhangi bir AB ticari işletmesini ilgilendiren mevzuat ve politikaların %80’i artık ulusal değil; kaynağı AB, Brüksel.

Türkiye AB ile gümrük birliğinde. AB mevzuatı ve politikalarından etkilenme oranı henüz % 20-30 civarında. AB’ye uyum için Ulusal Program ile bu oran birkaç yıl içinde yüzde 50 seviyesine çıkacak. Tam üyelikle birlikte ise %80’e erişeceğiz.

Türkiye AB sürecinde hızla ilerlemeli. Aksi takdirde özel sektörü etkileyen mevzuat ve politikalar zaten dünya koşulları, gümrük birliği ve uyum süreci nedeniyle giderek daha fazla AB’ye tabiler. Ancak AB üyeliği ile Türkiye bu mevzuat ve politikaların karar alma sürecine katılabilecek. Ve ancak o zaman seçmen ve vergi mükellefi olarak özel sektör ve kobi dünyası kendi ekonomik çıkarlarını ilgilendiren alanlarda Ankara üzerinde daha etkili olacak. Bu nedenle, bugün iş dünyasının TBMM ve Hükümet üzerinde AB sürecinde daha hızla ilerlenmesi baskısı artmalı.

Müzakere stratejisi
Aynı zamanda, AB ile müzakerelerde daha saydam ve hesap verebilen bir anlayış gerekiyor. Müzakere stratejimiz belirlenirken, AB’nin bugünü değil yarınına uyum sağlamak hedefi iyi anlaşılmalı. Bu açıdan TÜSİAD ve TİSK’in Avrupa özel sektörünün güçlü temsil örgütü BUSINESSEUROPE üyeliklerinin önemi daha da artıyor.

AB içinde bugün sorun yaratan veya işlevsiz hale gelmiş birçok mevzuat var. Bizzat AB Komisyonu “Daha İyi Düzenlemeler” başlığı altında mevzuatı yalınlaştırıyor. Bu eğilimleri iyi anlayarak, Türkiye’yi küresel ekonomik rekabet gücünü zedelemeyecek bir dönüşüm içinde AB hedefine doğru ilerletmek gerekiyor.

İyi bir müzakere stratejisi, Türk şirketlerin ve özellikle kobilerin rekabet koşullarını iyi anlamakta geçiyor.

Kazananlar ve KaybedenlerAB üyeliği yolunda ilerlerken, bir önemli soru daha var:

- AB sürecinde kim kazanacak, kim kaybedecek?

Ve sorunun devamı:

- Hangi sektörler kazançlı çıkacak?
- Hangi ölçekteki şirketler daha çok yararlanacak?
- Ülke içinde nerelerde iş yapanlar daha şanslı?

Bu konuda ayrıntılı veriler var. AB içinde tek pazar oluşurken veya yeni ülkeler üye olurken yapılmış bir çok araştırma var. Sonuç kesin: AB üyeliğinden etkilenmede şirketlerin sektörü, büyüklüğü veya coğrafi konumu belirleyici değil. Her sektörde kazananlar ve kaybedenler var. Büyük, küçük, her ölçekte firmalar arasında AB sürecini fırsata dönüştürenler de var, iflasa kadar sürüklenenler de. Üye olan ülkelerin dört bir yanında AB süreciyle büyüyenler var, giderek küçülenler de.

Nedir o zaman belirleyici etken? Araştırmaların sonucu çok açık:

- Bilgi.

AB süreci hakkında iyi bilgilenen, bilgiyi iyi kullanan, iş planına dönüştüren, önünü iyi gören, yerel değil uluslararası düşünen, yeni tüketim eğilimlerini, ekolojik duyarlılıkları iyi takip eden, atılımcı, yaratıcı ve girişimci firmalar AB sürecinden kazançlı çıkıyor. Bu çerçevede insan sermayesi ve teknoloji bilgi etkenini destekleyen iki önemli araç. AB mevzuatını iyi öğrenmek, şirket açısından değerlendirmek, AB fonları ve programları ve Avrupa Yatırım Bankası kredilerinin katkısı olup olamayacağını araştırmak, gerekirse danışmanlarla çalışmak, TÜSİAD, TOBB, TİSK, TÜGİAD, Türkonfed ve DEIK gibi etkili özel sektör ağlarını iyi kullanmak, internet ortamında etkin olmak, dünyaya açılmak...

Türkiye bir çok açıdan dünyanın önde gelen girişimci gücüne sahip bir ülke. Artık daha fazla övünmek, çalışmak ve güvenmek zamanı.