|
|||||
|
|||||
Bu sayıda sizlerle Business Week Türkiye dergisinin 2007/4 sayısında yayınlanan Kerry CAPELL, John CAREY ve Kenji HALL’un “Yeni bir Dünya” konulu kapak çalışmasını paylaşmak istiyorum.
Unilever gibi dev şirketlerin nasıl yönetileceğine dair alışagelmiş yöntemlere göre; CEO Patrick CESCAU’nun her sabah son derece net bir amaçla güne başlaması gerekir: Procter&Gamble’a kıyasla nasıl daha fazla sabun ve şampuan satarım? Ancak, CESCAU’ya bir de 52 milyar dolarlık bu devin 21.yüzyıl için en büyük stratejik zorluklarını sorun. Cevabı, Afrika’daki susuzluk çeken köylerden dünyanın ısınmakta olan iklimine dek değişiklik gösterecektir. Dünya adeta Unilever’in laboratuarı. Şirket, Brezilya’da Sao Paolo’nun yoksul semtlerinde ücretsiz halk çamaşırhaneleri işletiyor, domates yetiştiricilerine ekoloji dostu damla yöntemiyle sulamaya geçmelerine yardımcı olmaları için mali destek sunuyor ve bir diş macunu fabrikasında yılda 17 ton atığın geri dönüşümünü sağlıyor. Unilever, her onbin kişiye sadece 20 doktorun düştüğü Bangladeş’te bedava tıbbi bakım hizmeti veren bir yüzer hastaneye fon sağlıyor. Şirket, Gana’da palmiye yağı üreticilerine bitkinin atıklarını nasıl yeniden kullanacaklarını öğretiyor ve bu arada susuzluk çeken kesimlerine de içme suyu tedarik ediyor. Unilever’in Hindistan’daki personeli uzak köylerdeki binlerce kadına mikro-gelişimler başlatmaları için yardım ediyor. Ayrıca, çevre koruma eylemcilerine karşılık veren şirket, tüm dünyadaki fabrikalarında çevreye ne kadar karbondioksit ve zehirli atık saldığını da açıklıyor. CESCAU’nun gördüğü şekliyle, bu tür ülkelere yoksulluk, susuzluk ve iklim değişikliği etkileriyle savaşta yardım elini uzatmak, gelecek yıllarda rekabetçiliği sürdürülebilmek için hayati önem taşıyor. Şirketin satışlarının yüzde 40 kadarı ve büyümesinin büyük bir kısmı, artık gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşiyor. Tüm bu gelişmelerin ışığında, çarpıcı sayılabilecek sayıdaki CEO, kendilerini CESCAU’nun belirlediği türden sürdürülebilirlilik hedeflerine adamaya başladı; kar takıntılı ABD’dekiler bile. “Sürdürülebilirlilik” terimi yıllardan beri epey yükü de beraberinde getirmişti. Basitçe söylemek gerekirse, bu terim gelecek nesillere zarar vermeksizin insanlığın ihtiyaçlarını karşılamak anlamına geliyor. Çoğu büyük şirketin kendi web sitelerinde yayınladığı sayfalar dolusu sürdürülebilirlilik raporuna baktığınızda bir şeyler olduğunu anlayabilirsiniz. Bu belgeler, toksit emisyonları kesme, ekoloji dostu ürünler yaratma, yoksullara yardım etme ve kar amacı gütmeyen gruplarla işbirliği yapma çabalarını ortaya koyuyor. Beş yıl gibi kısa bir süre öncesine kadar, bu raporlar, yayımlanmış olsa bile, genellikle şirketin imajını parlatmak için girişken çabalardan ibaretti. Şimdilerde ise, çevresel ve sosyal uygulamaların değişen müşteri sadakati ve düzenleyici rejimlerin birbirleriyle bağlantılı dünyasında stratejik avantajlar getirebileceğine dair daha bilinçli bir anlayış mevcut. Bu anlayışı doğrulayan zirvedeki şirket örnekleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Otomotiv sektöründe; Toyota, en çok satan Prius model hibridin üreticisi, verimli benzin-elektrikli araçları geliştirmede başı çekiyor. Renault, tüm organizasyonuna sürdürülebilirliği entegre ediyor. Volkswagen, küçük araçlar ve temiz dizel teknolojilerinin piyasa lideri. İletişim donanımı sektöründe; Nokia, engelliler ve düşük gelirliler için telefonlar üretiyor. Toksit malzemelerden kurtulma konusunda lider. Ericsson, Nijerya’nın köylerinde rüzgâr ve yakıt pilinden enerji alan telekom sistemleri eko-dostu girişimlerinden. Motorola, çevre verileri üzerine iyi açıklamaları var. Kullanılmış donanımı Meksika, ABD ve Avrupa’dan geri alıyor. Bilgisayar ve çevre bilimleri sektöründe; Hewlett-Packard, ekolojik standartlarda ve yoksullar için dijital teknolojide yüksek notlar alıyor. Toshiba, dizüstü PC bataryaları için yakıt pilleri gibi eko-verimli ürünler geliştirmede ön planda bulunuyor. Dell, donanımı tüketicilerden alıp bedavaya geri dönüştüren ilk ABD’li PC üreticilerinden. Finans hizmetleri sektöründe; ABN AMRO, mikro girişimlerden biyokütle yakıtlarına kadar her şeye finansman sağlıyor. HSBC, ormancılık, temiz su ve kimyasal sektörler için sosyal ve ekolojik risklerde kurallar oluşturuyor. ING, gelişmekte olan ülkelere finans kurumlarını iyileştirmede yardım ediyor. Sağlık sektöründe; Presenius Medical Care, enerji ve su kullanımı ile çıkarılan atık açısından hasta tedavilerinin maliyetlerini açıklıyor. IMS Health, küresel ağlık danışmanlığı işinde, çevre sorunlarına umulmadık bir vurgu yapıyor. Quest Diagnostics, azınlıklar, kadınlar ve gazilerin sahip olduğu işletmeleri tanıtan bir çeşitlilik programı hazırladı. Dayanıklı tüketim malları sektöründe; Philips Electronics, gelişmekte olan ülkeler için enerji tasarruflu cihazlar, ışıklandırma, tıbbi cihazlar da başta gelen yenilikçi. Sony; çevre sorunları, kalite, güvenlik ve küresel tedarikçilerin işgücü standartları konusunda başı çekiyor. Matsushita Electric; küresel operasyonlarında en toksit maddelerin yüzde 96’sından kurtuldu. Petrol ve gaz sektöründe; Royal Dutch Shell, Nijerya’da 90’larda yaşanan insan hakları sıkıntılarından bu yana, toplum ilişkilerinde önderlik ediyor. Rüzgâr ve güneş enerjisine yatırım yapıyor. Norsk Hydro, sera etkili gaz emisyonlarını 1990’dan beri yüzde 32 kedti. Sosyal ve çevresel etkileri değerlendirmede iyi. Suncor Energy, yerli halkla bağlantıları, Kanada’nın kuzeyinde sosyal ve ekolojik sorunlarla başa çıkmayı kolaylaştırıyor. İlaç sektöründe; Roche, yoksul ülkelerde ilaca erişimi iyileştirmeye kendini dadı. Üçüncü Dünya için ilaç araştırmalarına yatırım yapıyor. Novo Nordisk, cüzam ve kuş gribi gibi hastalıklar için ortaya konan çabalarda başı çekiyor. Glaxo-Smithkline, ar-ge’yi sıtma ve TB’ye adayan birkaç ilaç şirketinden biri. Aids ilaçlarını maliyetine sunan ilk şirket. Perakende sektöründe; Marks&Spencer, nakliye maliyetleri ve yakıt kullanımını azaltmak için yerel ürünleri satın alıyor. Home Retail Group, yüksek düzeyde genel şirket sorumluluk standartları, sağlam tüketici ve personel sadakatiyle sonuçlandı. Aeon, çevresel muhasebe, 5,6 milyon dolar tasarruf getirdi. Çin ve Güney Asya’da politikalar iyi çalışıyor. Kamu hizmetleri sektöründe; FPL, ABD’nin en büyük güneş enerjisi üreticisi. Yüzde 40’lık rüzgâr enerjisi kapasitesine sahip. Iberdrola, Scottish Power devrinden bu yana, yenilenebilir enerji, kapasitenin yüzde 17’sine cevap veriyor. Scottish&Southern, hava kirliliği ve iklim değişikliği de dahil olmak üzere, çevre risklerini agresif şekilde açıklıyor. Sonuç olarak tüm bu örnekler, sosyal sorumluluğun ve çevre dostu uygulamaların şirket gelirini attırıcı bir dünyanın sandığımızdan çok daha önce oluşacağının bir müjdecisi olarak algılanmalıdır. |
|||||