PERİSKOP Mehmet Uğur CİVELEK
Ekonomist
Ne ekildiyse onu biçiyoruz!
 
2008 yılının ilk gününden bugüne kadar gerek küresel ekonomide, gerekse finansal piyasalarda yaşanan eğilimlere bakarsak çok ciddi bir durumla karşı karşıya olduğumuzu anlayabiliriz. Tersini iddia edenlere sormak gerekiyor; geleceklerini aşırı iyimser beklentilere bağlayanların çabası neden bu olumsuzlukların yaşanmasını engelleyemedi? Onların mı gücü azaldı, yoksa sorunların ulaştığı boyut mu onları aştı? Ever son iki ayda yaşadıklarımız kesinlikle sürpriz değildi, bundan sonrakiler de öyle olacak…

Öncelikle son iki ayda küresel düzeyde yaşanan gelişmeleri hatırlatmakta yarar var. Riskli ipotek sorunu ile başlayan olumsuzluk, küresel düzeyde etkisi hissedilen bir kredi krizine dönüştü. Büyüme tahminleri aşağı enflasyon beklentileri de yukarı yönde revize edilmeye başlandı. Para politikalarını bir daha sıkıştırmamak üzere gevşetmek ve beklentileri yöneterek sorunları ağırlaştırmak pahasına günü kurtarmak şeklindeki genel yaklaşım iflas etmeye başladı. Bu durumun finansal piyasalara yansıması menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerlerinin gerileyerek özkaynakları hızla eritmesi ve emtea fiyatlarının hızla yükselerek yeni rekorlar kırması şeklinde gerçekleşti. Benimsenen genel yaklaşımın sürdürülebilir olmadığı, eninde sonunda gelişmelerin kontrolden çıkacağı ise zaten biliniyordu. Bu durumun farkında olduğunuz için yıllar boyu herkesi uyarmaya çalıştık, zira gelişmelerinkontrolden çıktığı aşamada yapılabilecek fazla bir şeyin kalmayacağını görebiliyorduk.Yine aynı sebeple ülkemizde uygulanan ekonomik programın başarı şansı olmadığını iddia ettik, zira öngörülen uygulama süratli bir şekilde gelir dağılımını bozuyor; üretici kesimlerin rekabet gücünü tüketiyor; mali kesimin ise bilanço büyümesine karşılık aktif kalitesini çökertiyordu. Sonucun sosyal, siyasi ve ekonomik cepheleri ile büyük bir istikrarsızlık olmaması için uyarı görevimizi yapmaya çalıştık. Ama olmadı, mali kesim, medya ve iktidarın aksi yöndeki çabası, gerek iş dünyasının, gerekse bugünkü ihtiyaçlarını karşılayamayan geniş kesimlerin gerçekleri görmesini ve tedbirli olmaya çalışmasını engelledi.

Evet, ülkemizde uygulanacak politikaları halkın değil borç verenlerin çıkarları belirledi, sorunlar ağırlaştı, gerçeklerle tanışma ve fatura ödeme dönemi gelmeye başladı. Zaman inde borç verenlere olan bağımlılık arttı ve iyice edilgen hale geldik. Bireysel ve kurumsal bazda faaliyet gelirleri hızla azalmış, faaliyet dışı gelir üreten pozisyonlar zarar üretmeye başlamış ve farkına varılmadan büyüyen borçlar kabus olmaya başlamış. Hızla büyüyen iç tasarruf açığını ve cari açığı seyretmiş, bütçe açığını azaltıyoruz diye kendi insanımızı aldatmışız. Bu gerçeği işaret edip uyarmaya çalışanları “felaket tellalı” diyerek aforoz etmeye çalışmış ve toplumumuzu yıllar boyu uyutmuş afyonlamışız… Bu gidişatı bugüne kadar destekleyenler artık birbirine giriyor, deyim erinde ise, öküz ölünce dostluk bozuluyor.

TÜS‹AD, TOBB gibi kurumlar yıllar boyu tabandan gelen şikayetleri baskı altına aldı, bugün iş işten geçtikten sonra ne baskıları kontrol edemediği için bir şey yapmaya çalışıyor; fakat ne desteklediklerini kendi çelişkileri nedeniyle kendileri bile anlamıyor. Belli ki hala akıllanmamışlar veya kendi çıkarlarına aşırı odaklanma sebebiyle gerçekleri fark edemeyecek kadar körleşmişler. Artık yapısal sorun barajı dolmuş taşıyor; ya her şeyin değişmesi için öncü olursunuz ya da mevcut yaklaşımların değişmesinden yana değil iseler onlara geçmiş olsun deme zamanı gelmiş demektir. Küresel olumsuzluğa bakmadan, aman ne istiyorlar ise yapalım, bir istiyorlar ise iki verelim de dış finansman ihtiyacını karşılayarak günü kurtaralım ve işimize bakalım diyen bu kesimlerin akıllanması büyük bir musibet yaşanmadan mümkün olamayacak gibi görünüyor.

Küresel düzeydeki fırtına oldukça güçlü, daha yeni başlıyor, süresi uzun ve tahribatı büyük olacağa benziyor.Bu durumu dikkate almayanlar ise akıntıya kürek çekmeye devam edelim diyor. Siz siz olun herkesi aptal yerine koyanların dediklerini şüpheyle karşılayın, tedbirli olmayı da ihmal etmeyin…