|
|||||
|
|||||
Belki bir gün gezegende tek bir siyasal birlik olacak. Sanayi devrimlerinin 22. yüzyılı aşan ileri dalgalarında, yapay zekânın insanlık ve de demokrasinin hizmetinde olduğu bir gezegen uygarlığı yeşerecek belki de. Bu gelecek kodlanırken, büyük olasılıkla önce bölgesel ve kıtasal siyasal birlikler serpilecek Dünya Atlası’nda. Belki de daha önceki aşamalarda, bugünkü ulusal devletlerle eşzamanlı olarak yeni ekonomik ve sosyal gerçeklerin türevi yeni siyasal aidiyetler pekişecek: çok uluslu büyük şirketlerin, özel sektör temsil birliklerinin, sivil toplum kuruluşlarının, bilimsel işbirliği ağlarının, topraksız dijital medyanın kendilerine ait siyasal kimlikleri ve Birleşmiş Milletler tarafından tanınan pasaportları olacak. Bu aşamalara giden yolda Avrupa Birliği tatlı acı deneyimleri ile bir yol gösteriyor. Önümüzdeki yıllarda AB içinde çekirdek Euro bölgesi ve geniş AB olmak üzere en az iki çemberden oluşan “değişken geometri” yapısı filizleniyor. Belki de bir aşamada Avrupa içinde ülke blokları oluşacak: Kuzey ligi, Akdeniz kulübü, Orta Avrupa, Atlantik ekseni ve Balkan birliği gibi… Varsayımlar bir yana, bugün hali hazırda Avrupa’da iyice olgunlaşmış bir resmi olmayan aktör var: iş dünyası. BUSINESSEUROPE Avrupa Özel Sektör Konfederasyonu BUSINESSEUROPE AB üyesi ve aday ülkelerden özel sektör temsil kuruluşlarını bünyesinde topluyor. Avrupa iş dünyasının ortak sesi olarak AB kurumları ve hükümetleri tarafından resmen Avrupa özel sektörünün temsil kuruluşu olarak tanınıyor. Uzman komiteleri ve en üst düzey siyasal ve ekonomik girişimleriyle BUSINESSEUROPE AB siyaset oluşturma ve karar alma sürecinin temel direklerinden biri. Türkiye’den TÜSİAD ve TİSK BUSINESSEUROPE ‘un tam üyesiler. Bu sayede Türk özel sektörü AB içinde oluşmakta olan politikaları en derinden takip ediyor, kendi ulusal strateji ve etkinlikleri için çok değerli bir girdi sağlıyor. BUSINESSEUROPE üyesi Türkiye’nin AB üyeliğini ve de ABD ile AB arasındaki Transatlantik Ortaklık içinde yer almasını destekliyor. Değişim süreçlerinin sıfır noktasını uygarlık tarihi için saptaması zordur. Simgesel olarak 21. yüzyıl başını dikkate alırsak son 15 yıldaki muazzam değişim bugün Avrupa devletleri ve de iş âlemi açısından muazzam bir gündem ve ufuk devrimine işaret ediyor. Dijital ekonomi, Sanayi Devrimi 4.0, katılımcı büyüme, akıllı kentler; pek yakında büyük bir devrime yol açacak olan temiz enerji teknolojilerinde büyük sıçrama… Eşzamanlı olarak demokrasinin, eğitimin, medyanın, finans dünyasının ve de en kapsamlı anlamı ile yurttaş olmanın kökten değişiminin daha somut yaşanacağı zamanlara doğru doludizgin gidiş. Zaman ve mekan düzleminde içinden geçilen stratejik vorteksin koordinatlarını algılamak kolay olmaz. Diğer yandan, somut, kısa vadeli ve de ayrıntılı konulara odaklanmak bazen değişimin analizinde mikroskobik deney katkısı sağlarlar. Bunlardan biri devletlerin eski egemenlik alanlarından diplomasiye ekonomik dünyanın katkısı. Avrupa Birliği ile BUSINESSEUROPE’un ekonomik diplomaside ortak bir çalışma alanı var. ABD, Japonya, Çin, Dünya Ticaret Örgütü, finansal piyasalar, CO2 yayımı, enerji, dijital ekonomi, uzay projeleri ve G20 gibi birçok uluslararası ilişkiler alanında Avrupa iş dünyası bir ulusüstü siyasal varlık olan AB’nin politikalarına müdahil. Örneğin Mart 2016’da BUSINESSEUROPE’un AB kurumlarına ekonomik diplomasi stratejisi için ilettiği, eklerinde ayrıntılı siyasal ve mevzuat önerileri olan temel mesaj konuları: •AB’nin ticaret ve yatırımlar alanında küresel önderliğini koruması için serbest ticaret anlaşmaları çoğalmalı: mallar, hizmetler ve hammaddeler için bu anlaşmaların içeriği ve sınırları dikkatle belirlenmeli. •Tutarlı bir ekonomi diplomasisi izlenmesi, AB’nin uluslararası arenada tek bir ses olarak pazarlık gücünü artıracaktır. •Yatırım ve ticaret siyasi tartışmaların merkezinde yer alan konulardır. Bu alanlarda önemli gündem maddelerinin belirlenmesi için ilgili konularına göre iş dünyası temsil kuruluşlarıyla yakın işbirliği içinde olunması elde edilen sonucun kalitesini yükseltir. •Ticaret alanında Avrupalı şirketlerin karşı karşıya kaldığı ayrımcı uygulamalar ve korumacı önlemlerin ortadan kaldırılması için üçüncü ülkeler nezdinde girişimler gerçekleştirilmeli. Mevcut çok taraflı kurallar bu sorunların büyük çoğunluğunu çözemiyor. OECD, G7, G20 ya da Dünya Ticaret Örgütü gibi çok taraflı mekanizmalara başvurarak, ihracat sınırlandırmaları, dijital ticaret ve rekabet gibi alanlarla kesişen sorunların çok taraflı çözümü sağlanmalı. •Asya ülkeleri ve Çin, küresel ekonomik büyümenin ana kaynakları. Tek başına Çin, geçtiğimiz 7 yıllık dönem içerisinde küresel büyümenin üçte birini sağladı. Çin ekonomisinin düşük büyüme eğilimine rağmen küresel ekonomiye katkısı yüksek olmaya devam edecek. •Latin Amerika bölgesi AB’nin en çok sayıda serbest ticaret anlaşması yaptığı bölge; ticaret ve yatırım akışı için öncelikli bölge konumunda. •Gelişmiş ekonomiler olan ABD ve Japonya ile mevcut ticaret hacmi birçok engel nedeniyle olması gereken potansiyele erişememiş durumda. AB bu ticaret ortaklarıyla birlikte çalışarak günümüz koşullarına uygun ticaret kurallarını kaydetmeli. ABD Dış ekonomik ilişkilerdeki en önemli konu doğal olarak, somut küresel ortak çıkarlar temelinde Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması (TTIP). Müzakerelerinin on ikinci turu 22-26 Şubat’ta Brüksel’de gerçekleştirildi. TTIP müzakerelerinde AB’yi temsil eden Başmüzakereci Ignacio BERCERO ve ABD tarafını temsil eden Başmüzakereci Dan MULLANEY Brüksel’de BUSINESSEUROPE genel merkezinde Avrupa özel sektör temsilcileriyle bir araya geldi. Müzakereler kapsamında yer alan kamu alımları ABD için hassas bir konu olmaya devam ediyor. Türkiye’nin AB sürecinde de siyasal engel olmayan, açılmaya hazır bir başlık kamu alımları. Ayrıca gümrük birliğinin derinleşmesi kapsamında da yer alıyor, hizmetler, tarım ve uyuşmazlıkların çözümü konuları ile birlikte. AB, ABD pazarında sadece federal düzeyde değil, yerel düzeyde düzenlenen kamu alımlarına da Avrupa şirketlerinin katılımının önünün açılmasını istiyor. Yatırımcı ve devlet arasındaki uyuşmazlıkların çözümü için ise, AB’nin ortaya koyduğu öneri ise ABD tarafında hâlihazırda yeterli destek bulamadı. ABD Başmüzakerecisi Dan MULLANEY bu konuya ilişkin olarak sorulan sorulara verdiği yanıtında anlaşma metninde yer alacak olan sistemin büyük bir olasılıkla AB’nin ve ABD’nin ortaya koyduğu önerilerden farklı bir yapıda olacağına işaret etti. Bu arada Washington ile Brüksel arasında veri akışlarına olanak sağlayacak yeni çerçeve üzerine taraflar arasında siyasi anlaşma sağlandı. Gizlilik Kalkanı (Privacy Shield) olarak adlandırılan yeni anlaşma 6 Ekim’de Avrupa Birliği Adalet Divanı tarafından geçersiz kabul edilen Güvenli Liman Anlaşması’nın (Safe Harbor Agreement) yerini alacak. Veri akışları üzerine yeni çerçeve ile AB vatandaşlarının verilerinin ABD’ye transferinde ek koruma ve şirketler için ihtiyaç duyulan yasal belirginliğin sağlanacağı belirtiliyor. Bu konu Türkiye ile AB arasındaki vize serbestliği sürecinde de öncelikli bir alan. Gizlilik Kalkanı kapsamında sağlanan ek korumalar şu şekilde listeleniyor: •ABD’li şirketlerin, AB vatandaşlarının kişisel verilerinin korunmasına yönelik sorumlulukları artırılıyor. •AB’den ABD’ye bireysel insan kaynakları verileri taşıyan şirketlere, AB üye ülkelerindeki ulusal veri denetçilerinin kararları ile uyum içerisinde hareket etme yükümlülüğü getiriliyor. •Kamu kuruluşlarının verilere erişimine ilişkin ek güvenceler ve saydamlık kuralları getiriliyor. •AB vatandaşlarının verilerine haksız erişim sağlandığına dair şüpheleri olması halinde yeni belirlenen Ombudsmana şikâyette bulunma ve inceleme talep etme olanağı sağlanıyor. •AB vatandaşlarına kişisel verilerinin suistimal edildiğine yönelik şüphe taşımaları durumunda başvurabilecekleri yasal yollar sunuluyor. Şirketlerin ilgili şikâyetlere cevap vermek için belirli süreler tanınıyor. Avrupa Özel Sektör Konfederasyonu BUSINESSEUROPE ısrarla müzakerelerin 2016 yılında tamamlanması için siyasi uzlaşı çağrısında bulunuyor. Brüksel’de duyarlı olan konu, AB’nin bu anlaşma ile elde etmeyi hedeflediği kazanımlardan vazgeçmeden hangi noktalarda uzlaşılabileceğinin belirlenmesi olmaya devam ediyor. Müzakere çerçevesinin dışındaki temel kaygı ise, tüm ilgili ülkelerdeki kamuoyu tepkisinden kaynaklanıyor. Sanayi devrimi, dijital ekonomi, e-demokrasi derken, toplumların siyasetle olan ilişkisi olumsuz bir evreden geçmekte. Diyalektik açıdan demokrasi anti-tezlerin çoğaldığı zamanlar yaşıyor. Göç, güvenlik ve işsizlik gibi sorunlar merkeze ve seçkinlere karşı tepkiye dönüşürken, başkentlerin önerdiği her önemli yeni dosyaya karşı içeriği zayıf fakat seferberlik gücü yüksek toplumsal hareketler tetikleniyor. ABD’den İngiltere’ye Fransa’dan Hollanda’ya popülist siyasetçilere itibar etmek veya referandumlarda konu dışı tepkileri ifade etmek olarak kendini gösteriyor bu tepkiler. Olası bir TTIP anlaşması için de en önemli sınav bu yönde olacak. RUSYA Diğer bir küresel izdüşümleri yüksek ve Türkiye’yi yakından etkileyen bir dosya Rusya. BUSINESSEUROPE, Rusya’da faaliyet gösteren Avrupalı şirketlerin temsil kuruluşu Association of European Business (AEB) temsilcileri ile bir araya geldi. Rusya ekonomisi uygulanan yaptırımlar, petrol fiyatlarının düşük seyretmesi ve Ruble’nin değer kaybetmesi nedeniyle zor bir dönemden geçmeye devam ediyor. Toplantıda bu güç durumun sonlanması için Rus ekonomisinin geleneksel yapının dışına çıkması ve Rus ekonomisi içerisindeki faaliyetlerin çeşitlendirilmesi ve yapısal reformların gerçekleştirilmesi gerektiği ifade edildi. Ek olarak, kamu alımları gibi Rus ekonomisi dışındaki aktörlerin erişimine kapalı olan pazarlar üzerindeki korumacı tutumun sonlandırılması ve ekonominin dışa açılımının artırılması gerektiği vurgulandı. HİNDİSTAN Brüksel’de 2016 baharının somut atılımlar doğuran en önemli gelişmesi ise Hindistan Başbakanı MODI’nin ziyareti oldu. Hindistan yakında Çin’i geçerek dünyanın en kalabalık ülkesi, en büyük pazarı olacak. Çin’den farklı olarak halen en büyük demokrasi deneyimi ülkesi. En ileri teknolojiye dayalı şirketleri, dinamik bir bilişim sektörü, Mars’a uydu gönderebilme yeteneği olan Hindistan aynı zamanda derin sosyal, ekonomik ve dinsel uçurumlara sahip kırılgan bir toplumsal yapıya sahip. Mücadele etmekte olduğu yoksulluk sorunu hem nitelik hem de nicelik olarak vahim. Türkiye için de giderek önemi hem ortak hem de rakip olarak artan bir ülke Hindistan. Gerek AB ile serbest ticaret anlaşması süreci ve bunun Türk ekonomisine etkileri; gerekse AB şirketleri için bir ticaret ve yatırım ortağı olarak gündeme gelen konular nedeni ile Türkiye açısından iyi takip edilmesi gereken bir ekonomik diplomasi konusu. BUSINESSEUROPE, AB ve Hindistan arasında gerçekleşen ikili zirve öncesinde AB Komisyonu Başkanı Jean Claude JUNCKER’e bir mektup göndererek, Avrupa ve Hindistan arasında yakın ilişkilerin sürdürülmesine Avrupa özel sektörünün destek verdiğini belirtti. AB’nin dokuzuncu önemli ticaret ortağı konumundaki Hindistan’ın %7,5 büyüme hızına sahip önemli bir ekonomi olduğunun altı çizilen mektupta AB ve Hindistan ilişkileri ile ilgili şu konulara dikkat çekiliyor: •“Goods and Sales Tax” adı altında uygulamaya konulan yeni vergi ile Hindistan’daki dolaylı vergi sisteminin sadeleştirilmesine çalışılması olumlu bir girişim. •“Made in India” girişimi hükümetin Hindistan’a doğrudan yatırım çekme çabalarını yansıtmakla birlikte, yabancı yatırımcının karşı karşıya kaldığı birçok kısıntı göz ardı ediyor. Bankacılık, sigorta, muhasebe, denetim, deniz taşımacılığı ve hukuk hizmetleri alanlarında yabancı yatırımcılar sermaye sınırlamaları, hukuksal kimlik ve ikamet zorunluluğu gibi birçok kısıtla karşı karşıya kalmaktalar. •AB-Hindistan Serbest Ticaret Anlaşması Avrupalı şirketlere Hindistan pazarına erişimde ve yatırımda ayrıcalıklar sağlamalı. •Hindistan’ın kabul ettiği yasal düzenlemelerin bir bölümü Dünya Ticaret Örgütü kurallarına ve uluslararası standartlara uymamakta ve ticaret önünde teknik engel oluşturmakta. •Kamu alımlarında ihale süreçlerinin saydam olması sağlanmalı. •Başbakan MODI’nin göreve başladığı 2014 yılından itibaren fikri mülkiyet hakları konusunda ilerleme sağlandı fakat yetersiz. •Ülke içerisindeki birçok eyalette faaliyet gösteren yabancı şirketler ağır bürokrasi, ayrımcı vergi uygulamaları ve lisans gereklilikleri ile karşı karşıya kalıyor. TÜRKİYE AB ekonomik diplomasisinin gündemindeki bu ve diğer konuların her biri Türk devleti, toplumu ve özel sektörü için çok önemli. Türkiye AB’ye tam üye değil henüz. Büyük olasılıkla merkezde çekirdek Euro bölgesi ve geniş AB çemberinden oluşan farklılaştırılmış entegrasyon yapısı Avrupa’yı yeniden şekillendirecek. Türkiye için ise, Kıbrıs’ta olası bir çözüm ile AB süreci hızlanır: köklü demokratik reformlar, özgürlükçü ve yaratıcı bir toplumsal ortam ve de teknik mevzuat uyumları ile Türkiye büyük bir tarihsel fırsata erişebilir. Bu süreçte ABD’den Hindistan’a, enerji politikalarından, dijital ekonomiye her alanda AB ekonomik gündemini daha iyi anlamak ve değerlendirmek mutlaka öncelik olmalı. AB tarafı da son zamanlarda Türkiye’nin dışarıda kalmasının bedelini daha iyi anladı. Türkiye tam üyelik için gerekli demokratik, yasal ve sosyal atılımları yapar veya yapmaz; veya yapamaz. Bu Türkiye’nin hareket alanı. AB kurumsal sistemi için büyük bir ülke olan Türkiye’yi arkadan iterek veya himaye altına alarak AB üyeliğine hiçbir AB devleti taşımaz. Fakat AB en azından Türkiye’yi daha ileri bir Avrupa ekonomisi aktörü yapmak üzere gümrük birliğinin derinleştirilmesi hedefine önem veriyor. Ekonomik diplomasinin en klasik araçlarından olan ikili zirve girişimi de 25 Nisan’da bu çerçevede tasarlandı. Türkiye için öncelik, küresel siyasal ve ekonomik gücü ve en önemlisi toplumsal kalkınması için çok olumlu olan AB üyeliği hedefini tekrardan somutlaştırmaktır. Kısa vadeli çok somut konular gündemi dolduruyor. Hızla değişen küresel ortamda AB’nin değişimini yönetmek stratejiyi kurguluyor. Teknolojik devrimlerle 22. yüzyıla doğru yenilenen insanlık uygarlığı eğilimleri ise yakın geleceğin tarihini yönlendiriyor. Türkiye’nin geleceği de bu boyutların hepsinin etkisinde, kuantum fiziğine uygun bir şekilde belirleniyor. |
|||||