|
|||||
|
|||||
Ülkemizde Mesleki ve teknik eğitim adına Örgün Eğitim Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK’ün birbirini tamamlayan - ya da tamamlaması gerekip de tamamlayamayan - çalışmaları ile, Meslek Liseleri ve Meslek Yüksek okullarınca verilmektedir. Örgün Mesleki ve Teknik Eğitimimizin
dünya standartlarının altında seyrettiği,
tüm taraflarca kabul edilen bir gerçektir.
Yaygın Eğitim ya da bir diğer adıyla Hayat Boyu Eğitim ülkemizde MEB tarafından düzenlenen ve denetlenen, Bakanlık iznine tabi bir eğitim şeklidir. Son zamanlarda sanayicinin karşılanamayan kalifiye ve özellikle teknik ara eleman ihtiyacı ve Üniversiteye ya da Yüksek okula giremeyen gençlerin sayısındaki büyük artışın sosyal problemler yaratması ile Vakıflar, Sanayiciler, Belediyeler ve benzeri - resmi, yarı resmi ya da gönüllü - çeşitli kurum ve kuruluşların yaygın eğitim alanında çaba göstermeye başladıkları görülmektedir. AB’nin portföyünde ülkemizde eğitimin güçlendirilmesi için kullanılabilecek birçok fonu vardır. Benzer şekilde Dünya Bankası fonları, İşKur’un İşsizlik fonları, MEB’nın Milli Eğitimi Geliştirme fonları da mesleki ve teknik eğitimde yaygın eğitime destek olarak kullanıma açık olan mekanizmalar arasındadır. Çeşitli kurum ve kuruluşların Yaygın Eğitime bu denli sahip çıkmalarının ülkenin ihtiyacından kaynaklanması, atılan adımların başarılı olma ihtimalini yükseltmektedir. Ancak bu konuda kanuni düzenlemelerin eksikliği, uygulamadaki aksaklıklar, bürokratik engeller, vergisel problemler ve sair nedenlerle verimli çalışma ortamının sağlandığı söylenemez. Tüm mevcut fonlar ve ülke insanımızın eğitime - AB ülkelerinde görülmeyen bir iştah ve gelenekle - yaptığı bağışlar; yaratıcı, inovasyon kapasitesi yüksek meslek sahibi gençler yetiştirilmesi yönünde yeterli destek olamamaktadır. Organize Sanayi Bölgelerinden Faydalanmak Organize Sanayi Bölgeleri, genelde az sayıda sektörün bir arada bulunduğu, dolayısıyla ihtiyaç duyulan ara eleman tipinin birbirinden pek farklı olmadığı kümeleşmelerdir. Organize sanayi bölgelerinde kurulacak ve ihtiyaç sahiplerini 6-8 aylık kurslarla sanayicinin ihtiyaç duyduğu ara elemanlar haline getirecek eğitim merkezlerinin başarı şansları yüksektir. Bu tür eğitim merkezlerinin örnekleri AB ülkelerinde, örneğin bazı teknoparklarda vardır. Bu okulların arsası, Organize Sanayi Bölgesi idaresinin elinde bulunan arsalardan birinin tahsis edilmesi suretiyle kolaylıkla elde edilebilir. Bu merkezlerin binasının yapımını Sanayi Bölgesi tüzel kişiliği, Ticaret ve Sanayi Odaları, hatta bölgedeki hayırsever sanayiciler üstlenebilir. Merkezin eğitmen, işletme ve alet-edavat giderleri Organize Sanayi Bölgesinin elektrik, su, doğal gaz gibi gelirlerinin küçük bir yüzdesiyle karşılanabilir. Eğitim Merkezinin tüzel kişiliği, kar amacı gütmeyen ve dolayısıyla vergi sorunu olmayacak bir A.Ş. şeklinde olabilir. Bu A.Ş’ye Organize Sanayi Bölgesi tüzel kişiliği, bölgenin sanayici ve işadamlarından kurulu Derneği, Valilik ya da Kaymakamlık koydukları katkı çerçevesinde ortak olabilirler. Okulun Sanayi Bölgesi’nde kurulmasının anlamı ve önemi ve getirisi büyüktür. Böylece sanayici her an okul ile temas halinde olabilir. Okulda sanayicinin bir projesi, masrafı karşılayacak bir ücretle yürütülebilir. Talebeler sanayici ile sürekli temas halinde olacaklarından ve yetenekleri sanayicinin kontrolünde gelişeceğinden iş bulmaları ve eğitimleri süresince staj yapmaları çok kolay olacaktır. Sanayici, bu okulun imkanlarının ders saati haricinde kullanılmasıyla çalışan elemanlarının firma içi eğitimini ücreti karşılığında bu okulda sağlayabilecektir. Bu tür okulların Dünya Bankası ve AB projelerinden yararlanma şansı da büyüktür. Kaldı ki İşKur da bu okullar sayesinde işsizlik sigorta fonlarını bu yöne kaydırabilir. Bu merkezler, engellilerin eğitimi yönünde de kullanılabilir, dolayısıyla sanayici ile Çalışma Bakanlığını, İşKur’u karşı karşıya gertiren ve herkesin kendi açısından haklı olduğu bu önemli konu da çözüm yoluna girebilir. Birlikten kuvvet doğar... Konunun önemi dolayısıyla ilgili tarafların, yani Milli Eğitim Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı,AB ve Dünya Bankası temsilcilikleri ile bu konuda çalışmaya hevesli fikir önderi kuruluşların, özellikle bu konuda yol almış olan gönüllü Sivil Toplum Örgütlerinin çalışmalarını birleştirmeleri elzemdir. Aksi takdirde herkesin kendi çevresinde, diğerlerinden bihaber yapacakları çalışmaların kamuoyunda çeşitli nedenlerle kabul görmemesi ve dolayısıyla kıymetli maddi ve manevi kaynağın heba olması tehlikesi mevcuttur. Oysa mesleki ve teknik eğitim konusunda kaybedilecek zamanımız yoktur. |
|||||