|
|||||
|
|||||
Taha Akyol 24.05.2014 tarihli Hürriyet Gazetesinde Daron Acemoğlu ile James Robinson’un yazdığı “Milletler Niye Başarısız Olur” - “Why Nations Fail” adlı kitabını tanıtmıştı. Bu tanıtımı sizlerle paylaşmak isterim. Acemoğlu Nobel adayı bir iktisatçıdır, “dünyada kendisinden en çok alıntı yapılan on ekonomistten biri”dir. Fakat kitap kesinlikle teknik bir ekonomi kitabı değil. Çarpıcı tarihi ve güncel analizler bir roman akıcılığıyla okunuyor. Kitaptaki bir örnek, yazarların temel tezini iyi anlatıyor; o da matbaanın icadı… AVRUPA’DA MATBAA Almanya’nın Mainz şehrinde Gutenberg adlı bir demir döküm ustası, 1445 yılında matbaayı icat etti. Gutenberg ne bilimadamı ne teknisyen ne de bir devlet yetkilisi; çıraklıktan yetişme bir döküm ustası. İcadı için devletten herhangi bir ferman, ruhsat, icazet falan almıyor. Yeni bir kapı tokmağı yapar gibi, bunu da satıp para kazanmak için yapıyor. Bireysel yeteneği serbest bırakan, teşvik eden bir sosyo-ekonomik yapı var. Kitapta buna “inclusive” kurumsal yapı deniliyor; kapsayıcı, katılımcı diyebiliriz, serbestiyetçi demek de mümkün. Ve matbaa 15 yıl içinde bütün Avrupa’ya yayılıyor. BİZDE DEVLET İZNİ ! Bizde ise, Rusya ve Çin imparatorluklarında olduğu gibi, böyle bir iş için ferman çıkması, devletten izin alınması lazım! Öyle ya, matbaa yüzünden yazıcılar işini kaybedip sokağa dökülebilir, “kamu düzeni” bozulabilir! Nihayet 1727 yılında şeyhülislam fetvası ve padişah fermanı ile bizde Müteferrika matbaası kuruldu. Avrupa toplumundaki ticari “talep” bulunmadığından bizde hızla yayılmadı. İşte Acemoğlu’nun anlattığı sonuç: “1800 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda okuryazarlık oranı muhtemelen yüzde 2-3 iken, İngiltere’de erkeklerde yüzde 60, kadınlarda yüzde 40’tı”! Yahya Kemal’in dediği gibi, Patrona Halil kargaşası sırasında matbaanın kapanması “toprak kayıplarından daha vahim” oldu. Acemoğlu ve Robinson’un temel tezi şu: Siyasi otoritenin ekonomiyi ve düşünce hayatını siyasi kontrol altında tuttuğu toplumlarda bireysel yaratıcılık ve ekonomik yenilik gelişemez. OTORİTER BÜYÜME Kitapta sadece Osmanlı’nın değil, Asya imparatorluklarıyla Avrupa’daki İspanya ve Habsburg imparatorluklarının da böyle olduğu belirtiliyor. 16. yüzyıla kadar bunlar başarılı oldu. Fakat bireysel girişimin ve yenilikçi fikirlerin ekonomide temel motor haline gelmeye başladığı 16. yüzyıldan ibaren tarihin yönü değişti: Osmanlı da, İspanya da gerilerken, ekonomi alanında bireysel girişimci, özgürlükler konusunda liberal Batı Avrupa öne geçti. Sanayi devrimi de demokrasi de Batı Avrupa’da ortaya çıktı. Kitapta, çağımızda Mısır’da Mübarek’le rejiminin dost ve akraba şirketleriyle ekonomiyi nasıl boğduğu anlatılıyor. Zimbabwe’de Mugabe otoriterleştikçe ekonomi büsbütün kötüleşmiş. Sovyetler’de ve Çin’de komünist rejim ekonomiyi bir noktaya getirmiş fakat yaratıcı düşüncenin ve girişimciliğin belirleyici olacağı aşamaya gelince tıkanmış. Açıkça görülüyor, “otoriter büyüme tıkanmaya mahkûmdur”. ÖZGÜRLÜK VE EKONOMİ Kitabın sonunda “özgür medya”nın önemi çok iyi anlatılmış. Medyanın ve piyasanın siyasi otoriteye karşı özgür olması, yaratıcı düşüncenin ve girişimciliğin gelişmesi için şarttır. Otoriter rejimlerde medyanın kontrol altına alınmasının doğurduğu zararlar örneklerle gösteriliyor kitapta. Kurumsal yapıların doğal kaynaklardan daha önemli olduğu savunuluyor. Özetle, eksik demokrasi, eksik kalkınma demektir çağımızda. 2023’de ilk on ekonomiye girmemizin tek yolu, gelişmiş ülkelerdeki demokrasi ve hukuka sahip olmaktır. Kıssadan hisse! |
|||||