SPORVİZYON Bilgin GÖKBERK
Yazar
Milano’dan, Şundan Bundan
 
Bi tuhaftım bu defa...
İlk gece niye Armani`nin Nobu`sundaydık mesela?
Necil (Ülgen), Rıdvan (Dilmen) ve ben (Gökberk) niye Japon yiyorduk?
Bizim Ömer (Temelli) ve Neşet (Yalçın) ile beraberdik.
Hadi onlar Japon seviyordu...
Ya ben?
Tek bir Japon gördüğüm de bile oradan ufak ufak uzaklaşan bana, ne Japonya`dan, ne Japon`dan, ne de Japon`un yemeğinden doğumumdan beri bana ne idi...
Mesela Papermoon`u da zar zor bulabilmiştim.
Bütün baba butiklerin olduğu Montenapoleone`yi de karıştırmıştım.
Yalnız olsam neyse Necil`in yanında oluyordu bunların hepsi.
Ve...
O anlatmadan ben yazıyorum.

* * *


İstanbul`dan o gün bir mesaj gelmişti.
"Burada seni seven biri var unutma."
`O` göndermişti
O kadından.
"Yanlış yere gönderdin" herhalde demiştim ben de.
Zırt - pırt arayıp...
"Özledim - mözledim de" demez mi her aradığında...
- Benim ben
- Biliyorum
- Bilgin`im ben, Bilgin...
- Biliyorum.
Kafam karışmıştı.

* * *

İtalya`daki ilk gecemde Armani`nin
Nobu`sunda Japon yediğim için lanet ediyorum kendime.
Bitmedi.
Ve öyle güzeldi ki.
Silip, süpürdüm masayı.
Utanmasam ertesi gece yine gidelim diyecektim,
Utandım.
Ve...
Neme lazım, Kazım - Mazım, Faik - Maik oralardadır diye...
Beyaz tişörtlüydüm.
Sonra oradan Don İslander`de Şansal Büyüka`lı Abdullah Kiğılı`lı, Önder Fıratlı`lı, Hakan Bilal Kutlualp`li, filanlı falanlı başka bir gruba dahil olduk.
Bol geyikti tabi.
Ne bekliyordunuz ki...

Şu Milano dedikleri
Bu Milano, İtalya`nın Avrupası.
Ticari başkenti.
8-9 milyon işadamı (turist değil) ağırlıyor her sene.
Sokaklarından para akıyor.
Milanolu`ya İtalyan mısın deyince, "Hayır İtalyanlar aşağıda" diyor.
- Siz kimsiniz peki?
- Kuzey İtalya Cumhuriyetler Birliği.
- ?
- Padania`lıyız.
Yalnız Milano`lu mu böyle?
Cenova`lısı, Torino`lusu, Parma`lısı,
Verona`lısı, Venedik`lisi de böyle.
Tüm kuzey böyle.
Çalışan, vergi ödeyen onlara göre kuzeyli; yatan, dalgasını geçen de güneyli.
Güneyden ayrılmak istiyorlar.
Güneylinin de umrunda değil.
Ayrılsalar
İtalya güneyde kalacak.
50 milyon turist, 50 milyon Euro.
Koyar mı onlara.

* * *

Como`su, Lugano`su önü-arkası, sağı-solu olmasa...
Milano bizim Nişantaşı.
Ve yılın 9 ayı sislisi, kasvetlisi, buzlusu, sıkıcısı.
Sıradan bir turist için bir Duomo`su (Kilise) var, görülmeye değer, bir de meşhur
Scala`sı (Opera).
Gerisi İtalya`nın geri kalanındakilerin yanında hikaye.
Ama onlar Nişantaşıları`nın havasından -suyundan, taşından- toprağından bile marka yaratıyorlar.
İşi biliyorlar.
Mesela
İşte Giuseppe Meazza.
Eski San Siro.
Son antrenmanda Fenerbahçe Başkanı ve yönetimiyle laflıyoruz.
Etkilenmişler belli ki.
Boşken de öyle heybetli ki.
Saracoğlu daha güzel diyorum. En azından o da bunun kadar etkileyici.
Aziz Yıldırım da takılmış bir kere stada.
O da etkilenmiş.
İtalyan bir kere daha maç öncesi amacına ulaşıyor.
Onlar bozmadan koruyarak restore etmişler.
Saracoğlu yıkılıp, yeniden yapılmış.
Fark sadece bu gibi gelse de değil.
Saracoğlu, Milano`da, Giuseppe Meazza Dereağzı`nda olsa Aziz Yıldırım, yine Milano`daki Saraçoğlu`nu beğenirdi.
Fark bu işte.
2 milyonluk Nişantaşı`nda, onun için bir Milan ve Inter çıkarmayı başarabilmişler.
Kaba saba bir hesapla Milano`nun yarısı Interli olsa, yarısı da Milanlı.
Hadi İtalya`nın geri kalan kısmında da 2 milyon Milanlı olsa...
Hepsi bu mu ?
Ya Gucci`si, Dolce Gabbana`sı, Armani`si, Fiat`ı, Ferrari`si...
Ya Papermoon`u, Alfredo`su, makarnası, pizzası, şarabı, espressosu Hatta ya Pavorotti`si.
Hayatlarının her anlarına girmiş bir kere 6 küsur milyar dünyalının.
2 milyar Milanlı da ordan çıkmaz mı.
Onun için Kaka, Shevchenko orada.
Onun için Rui Costa, Serginho onların kulübesinde.
Fark sahanın içinde değil ki,
Dışında.

* * *

Fenerbahçe 20 küsur milyon taraftarı (mesela), arka bahçesi, gücü-mücü, şusu-busuyla saha içinde bir Milan rahat rahat yaratır.
Önemli olan Milano`muzu yaratmak.
Kuru fasülyemizle, rakımızla - makımızla, Vakko`muzla - Makko`muzla, Pavorottimiz İbo`muzla.
O zor işte.
Yani bence...

* Bilgin Gökberk’in 16.09.2005 tarihli Milliyet Gazetesi, ‘Köyün Delisi’ başlıklı yazısından alınmıştır.