|
|||||
|
|||||
Tarihsel süreç içerisinde sürekli `gel-git`lerin yaşandığı Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişki, bugün Avrupa Birliği`ne dahil olmamız noktasında çok önemli bir aşamaya gelmiştir. Bu yüzden ülkemizin halihazırda uyguladığı genelde dış politikasının, özelde Avrupa Birliği politikasının sürekli gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Türkiye, stratejik konumu itibariyle çok kilit bir noktada yer almaktadır. Bağımsızlıklarına kavuşmalarıyla birlikte önem kazanan ve zengin enerji yataklarına sahip Orta Asya Devletleriyle ve dış politikanın önemli bir gündemi olan Orta Doğu ülkeleri ve sınır komşularımızla ilişkilerimizi geliştirmemiz, Türkiye`nin Avrupa Birligi`ne karşı elini ve imajını güçlendirecektir. Yapacağı Bölgesel Ekonomik İşbirlikleri ile hem kendi ülkesinde hem de bölgesinde istikrarı kazandıracak güçlü ve lider bir Türkiye, Avrupa Birliği’ne entegrasyonda en büyük avantajımızdır. Bu anlamda Türkiye` nin uygulayacağı bir B PLANI`na göre, Türkiye, daha geniş bir perspektifle dünyayı algılamalı, daha makro düzeyde bir dış politika formüle edebilmelidir. BÖLGESEL EKONOMİK İŞBİRLİKLERİNE önem vererek ağırlığını hissettirmeli, buna paralel olarak her geçen gün Avrupa ile ilişkilerini güçlendirmelidir. Şu anda atıl vaziyette bulunan KEI - Kara-deniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı canlandırılmalı, daha aktif ve işler hale getirilerek, gerçekten bir bölgesel ekonomik birlik olmalıdır. KEİ`nin ilk kurucu üyeleri Karadeniz`e kıyısı olan Türkiye, eski Sovyetler Birliği, Romanya ve Bulgaristan`dır. Sovyetler Birliği`nin dağılması üzerine, Bağımsız Devletler Topluluğu olarak Rusya Federasyonu, Ukrayna, Azerbaycan, Moldova, Gürcistan ve Ermenistan kurucu üye sıfatıyla katılmışlardır. Daha sonra Karadeniz`de kıyısı olmayan Yunanistan ve Arnavutluk kurucu üye olarak katılmıştır. Fakat şu an çalışmaları yeterli olamamaktadır. Teşkilat yetkileri genişletilerek, vakıf havasından çıkarılarak, "KEB - Karadeniz Ekonomik Birliği" olarak hareket edebilmelidir. Aynı şekilde Akdeniz`de Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır,İsrail, Lübnan, Suriye ve KKTC ile "AKEB - Akdeniz Ekonomik Birliği" kurulmalı, katılan devletlerin coğrafi yakınlıklarından ve ekonomilerinin birbirlerini tamamlayıcı özelliklerinden yararlanılarak ticari, ekonomik, bilimsel ve teknolojik işbirliğini geliştirmeleri ve Akdeniz Bölgesi`nin bir barış, işbirliği ve refah bölgesi haline gelmesi öngörülmelidir. Taraflar arasında mal ve hizmet ticaretinin arttırılması sağlanmalıdır. Uzun dönemde ise bölge ülkeleri arasında ekonomik ilişkileri daha fazla geliştirebilmek için kişilerin, malların, sermayenin ve hizmetlerin serbest dolaşımı ve katılan devletler arasında bir serbest ticaret bölgesinin kurulması sağlanmalıdır. Avrasya bölgesi 350 milyonu aşkın nüfusu, 450 milyar dolara yakın toplam geliri ve 300 milyar doları aşan ticaret hacmi ile büyük bir pazardır. Bölgenin sahip olduğu zengin doğal kaynaklar ABD`nin, AB` nin, Çin ve Rusya`nın yakın ilgi alanındadır. Gelecek stratejileri Avrasya üzerine kurulurken, bölgedeki ekonomik varlığımızı arttırarak, bölge ülkeleri arasında ekonomik ilişkileri daha fazla geliştirebilmek için tohumları 1995` te atılan ve bugün şekillenmekte olan"AVRASYA EKONOMİK BİRLİĞİ" ne aktif olarak katılmalı ve liderliği ele almalıyız.Avrasya Ekonomik İşbirliği girişimiyle bu ülkelerin sosyal ve ekonomik istikrarı sağlanacaktır. Böyle bir gelişme de yine bu ülkelerde siyasi istikrarın güçlendirilmesini sağlayacaktır. Bugün buralarda görülen siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, Avrasya entegrasyonu ile azaltılabilir. Halen Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan ve Özbekistan’ın üyesi olduğu Topluluğu Ermenistan, Moldovya ve Ukrayna da gözlemci statüsünde izliyor. Üye ülkeler arasında gümrük vergilerinin harmonizasyonu yoluyla Gümrük Birliği ve daha sonra ortak pazar hedefi de bulunan AET, çalışmalarında Avrupa Ekonomik Topluluğu ve AB modelini örnek alıyor. Elbette, Osmanlı İmparatorluğu`nun son dönemlerinden itibaren Türkiye batılılaşma çabası içerisindedir ve muasır medeniyet seviyesine ulaşabilmemiz için bu çok haklı bir çabadır. Yalnız unutulmamalıdır ki, artık dünya tek merkezli değildir.Geniş çerçevede uygulayacağımız aktif dış politika, dahil olabilmemiz için gayret gösterdiğimiz Avrupa Birliği` ne girebilmemiz için çok önemlidir. |
|||||