GENÇ DÜŞÜNCE Ayşen LAÇİNEL
İnsan Kaynakları Danışmanı
Bir Varmış Bir Yokmuş
 
Yeni Türk Lirasını kullanmaya başladık eski Türk Liraları ile birlikte. Yeni yıla girdik yeni umutlarla. Bir yeni rüzgar esiyor AB müzakereler için gün verdi yeniliklerden en hoş algılananı da bu oldu. Yeni mağazalar açılmaya başladı. Yeni şirket evlilikleri, satınalmalar dikkat çekti. Yeniyi söylerken bile hoş bir duygu uyanıyor değil mi? Peki yeniliklerle birlikte neler değişti ya da değişmekte? Belki de güzellikleri eskitmemek, duyguları sıradanlaştırmamak, başarıları gölgelememek, yeninin özünde ve eskimemesinde yatıyor.
 
Geçen yılın en başarılı yöneticileri seçildi... Geçen yıl en çok vergi verenleri açıklandı. Alanlarında en başarılılar araştırma yapılan her kurumda, farklı isimler olarak listelendi. Başarılar gölgelenmesin, hevesler kırılmasın, güzellikler eskitilmesin her daim yeni kalabilsin istiyorum.

Bazen şunu da düşünmüyor değilim: Acaba çok başarılı olmak, çok çalışıp iyi iş yapıp dikkatleri üzerine çekmek iyi olmuyor mu?

Hani derler ya;``Meyve veren ağaç taşlanır``, ``kedi ulaşamadığı ciğere mundar der`` gibi daha birçok söz geliyor aklıma. ``Korkaklar birleşirse cesurlar tek başlarına ilerleyemez`` der savaş sanatı. Hani düşmanların birleştiği cesurların yollarının zorlaştığı anlarda acaba liderler ne yapmalı? Ben her daim hızlı düşünmek plan yapmak ve uygulamaktan yanayımdır. Öyle uzun uzun düşünüp riskleri, tereddütleri görüp, yolda da beklentilerime yönelik bir ışık yoksa beklemekten ve kaderin benim için uygun gördüğünü kabullenmekten yana değilimdir. Bazılarını görüyorum, ``hükmünden sual olunmaz ``, diyen bir zihni hala yaşatıyorlar sanki. Hava kararmış; halbuki günlük güneşlik olması lazımdı. Bulutlarsa belli çarpışacak, gök gürleyecek, şimşekler çakacak ve yağmur yağacak belki de yıldırım düşecek başına. Bunlar olmasa bile ortamın tadının kalmaması, yetmez mi harekete geçmeye?

Herkes cesur olmuyor, karar alamıyor ve aldığı kararı uygulayamıyor. E tabii bütün bunlar tercih. ``Girerim bir işe gider gelir herkesle aramı iyi tutarım, iddialı falan olmam, iş peşinde ısrarlı olmama gerek yok; yeteri kadar çelişirim bana da birşey olmaz`` diyenler var. Ya da ``Dur kendime yer edeyim gör bak sana ne edeyim`` ruhuyla başlangıç yapan ve sonra satışa geçenlere de rastladım ve gördüm ki aslında kendilerini satışa çıkartmışlar ve birileri aynı şeyi onlara yapıyor sonunda sürünüyorlar. Sonuç; bildiğim birşey var ki; hiçbir emek, iyi niyet ve çaba ile gelen başarı engellenemiyor. Mutlaka birileri ödüllendiriyor, bulunduğunuz yerde olmasa da başka yerlerden ödüller size geliyor ve mutlaka kıymetiniz biliniyor. İşte bu yüzden,hep yanımda çalışan ekip arkadaşlarıma; ``kendiniz için çalışıyorsunuz. Kendinize neyi yakıştırıyorsanız onu yapın.`` derim.

Yol belli, serüvenimizi hakkıyla yaşamak lazım. Bu serüvende ne yaparsak bize geri gelecek unutmamalı. Bir varmış bir yokmuş misali.

 
Alışveriş Merakı
 
Yılbaşı alışverişi bitti, bayram alışverişi başladı, sonra dostların doğum günleri ardarda geldi; e benim oğlum beşinci ayını bitirdi kıyafetler küçük geliyor; eyvah hala kilo veremedim hiç birşey üzerime olmuyor...

Gördüğünüz gibi ne kadar haklı sebebim var alışverişe çıkmam için. Çok şükür atlatan, zıplatan, para veren ödemeleri bir seneye bölen bir sürü kredi kartı var. Zor. Tüketmek de zor. En zoru aldıklarımızı ödemek. Bu işin müşteri penceresinden algılanışı. Satış şirketi olan bir perakende zincirinin Eğitim ve Müşteri İlişkileri Müdürü olduğunuzda da müşterilerinizi nasıl rahat ettireceğiniz, en iyi hizmeti nasıl vereceğiniz ve personelinize bunu nasıl anlatıp inandırıpuygulatacağınız önem kazanıyor. Ahkam kesmeyeceğim sırrım şu; müşterilerim benden farklı değiller. Zaman, önemli. İhtiyaçlarına hitap edecek ürünü bulmaları, bu ürünü sunan insana inanmaları, kaliteli, temiz bir ortamda rahat alışveriş yapmaları hayati.

Daha da önemlisi, müşterilerin mağazada kendilerini anlayacakları, işine hakim olan müşteriye saygı duyan personeli bulmaları tabii ki. Son dönemde tekrar elime aldığım birkaç kitabı ve altını çizdiğim bölümleri sizlerle paylaşmak istiyorum: Paca Underhill`in Alışveriş Bilimi adlı kitabında altı çizili satırlar; Kadınlar, alışveriş yaparken, sanki bir hayal dünyasında yaşarlar. Kendilerini bu arama ve karşılaştırma ortamının büyüsüne kaptırır, sergilenen ürünleri kullanacakları yerleri gözlerinin önlerinde canlandırırlar.

Sonra sakince bir ürünün ötekinden üstün ve eksik yanlarını tartar, istedikleri ürünü uygun fiyata buldukları zamanda, bunu anında satın alırlar. Kadınlar alışverişin en ufak bir aşamasında bile başarılı olmaya özen gösterirler ve bu, ister bir kavun, ister bir ev ya da eş olsun; en iyi olanı seçme yetenekleriyle gurur duyarlar. Sebze reyonunu gezen kadınlarla erkekleri inceleyin: Erkekler hızla dolaşıp, kahverengi lekelerini ve pörsümüş yapraklarını farketmeden en üstteki marulu alışveriş arabalarına atarken; kadınlar, durup inceler, süprüntülere burun kıvırıp en güzel marulu seçmek isterler. Bütün bunlarla; kadının tüketimle ilişkisinde yüzeysel bir taraf olduğunusöylemek istemiyorum. Aslında alışverişin metafizik derinliğine inenler,erkekler değil kadınlardır. Biz, insanların yaşam boyunca, arama, yoklama ve sorgulama sonra da gördüklerimizin en iyisini edinme, benimseme ve özümseme çabamıza ışık tutanlar kadınlardır.

Böyle yüceltilmiş düzeyde bir alışveriş, bir tür dönüşüm deneyimi, kendini yenileme ve belki de biraz daha gelişmiş biri olmayı sağlama yöntemidir. Satın aldığınız ürünler sizi başka bir kişiliğe, idealinizdeki kimliğe büründürür. Şu giysi sizi daha güzelleştirecek, bu ruj sizi daha öpülesi kılacak, o lamba evinizin daha zarif görünmesine neden olacaktır.

Bütün bunlar, pratikte son derece açık bir gerçeğe işaret etmektedir: Kadınların alışveriş ortamından beklentileri erkeklerinkinden daha fazladır. Erkekler aradıklarını hızla alıp çıkabilecekleri bir yer ararlar. Etrafı dolaşıp araştırma yapmak, yani alışveriş yapmak zorunda bırakılan bir erkek, büyük olasılıkla bunalarak, çekip gidecektir. Kadınlar, genellikle daha sabırlı ve meraklı oldukları için kendini yavaş yavaş ele veren mekanda, çok daha rahat olurlar. Bu nedenle, neredeyse yarı trans halinde zaman geçirebilecekleri, kendi tempolarında ve rahatça dolaşacakları bir ortam isterler. Bir de itilme kakılma unsurunu, yani kadınların alışveriş yaparken arkadan toslanmaktan duydukları rahatsızlığı ele alalım. Bu rahatsızlık, kadınları bel seviyesinden daha aşağıda sergilenen ürünleri incelemekten kaçınmaya iter. Oysa, Amerika`da bu seviyede sergilenen ürünlerin sayısı küçümsenmeyecek kadar çoktur... Çok sıkışık koridorlardaki müşterilerin yüz ifadelerini inceleyin. Hatırlayacağınız gibi, birkaç kez toslandıktan sonra sinirlenmeye başlarlar.

Siniri bozulan müşteri hiç oyalanmaz ve çoğu kez almak üzere gittiği mağazadan birşey almadan çıkar gider. Perakendeciler, neyi, nerede satışa sunacaklarını belirlerken bunu hiç unutmamalıdırlar. Kısaca müşteri kazanmak istiyorsak, daha da önemlisi kazandığımız müşterilerin sürekli olmasını ve bizi dostlarına tavsiye etmelerini önemsiyorsak kendimizi müşteri olarak mağazalarımızda görelim. Alışverişlerimizde kendimizi hangi mağazada nasıl hissettiğimizi bilerek müşteri hizmetleri standartlarımızı belirleyelim.

Sizlere, hepimize yüksek cirolu satışlar, çok sayıda müşteriler diliyorum. İyi alışverişler!