|
|||||
|
|||||
Dünyanın önde gelen iki bilim adamı Amerikalı Craig Venter ve Fransız Daniel Cohen insan genomunun haritalandırılmasına ve DNA fragmanları ile bunların işlevlerinin belirlenmesine öncülük etmişlerdir. Dr. Venter Amerikan Ulusal Sağlık Merkezinde gerçekleştirdiği çalışmalar sonucu, insan genomunun haritalandırılmasında büyük bir yol almıştır. Dr. Cohen ise merkezi Paris’te bulunan ve Alzheimer hastalığının ve prostat kanserinin genetik kökenleri üzerinde yoğunlaşan Genset Şirketinin baş bilimcisidir. NPQ Türkiye Dergisi’nin 2004/4 sayılı nüshasında yer alan değerlendirmelerinde, bu iki bilim adamı da 20.yüzyıl fizik yüzyılı ise, 21.yüzyılın da biyoloji yüzyılı olacağını iddia etmektedirler ki, ben de bu iddiaya aynen katılıyorum. Çünkü alevlenme, elektrik ve nükleer güç geçtiğimiz yüzyılın bilimsel ilerlemelerini ifade ederken, genom araştırmalarından çıkan ve aralarında insan türünün de bulunduğu türlerin tüm genetik tasarımını sağlayacak olan yeni biyoloji de yaşadığımız yüzyıla damga vuracaktır. Venter ve Cohen’ e göre, Genom bilgisinin kullanılmaya başlanması, önümüzdeki yıllarda tıp ve ilaç endüstrisinin yeniden yapılanmasına yol açacaktır. İnsan genetik kodlarının açıklanması süreci ilerledikçe, hastalığa duyarlılık düzeyini belirleyen bazı genlerin imlasında bulunan ufak farklılıklar arasında bağlantılar bulmaya başlayacağız. Hastalığa duyarlılığa yol açan kesin "imla hatasını" bulduğumuzda bu gene, bir ilaçla ya da sadece bu amaç için üretilmiş bir virüsle müdahale ederek ya da hatta hedeflenen gene doğru imla "aşılayarak"hastalığı iyileştireceğiz. Dolayısıyla, hastalığın öngörülmesi ve önlenmesi, tıptaki genom araştırmalarının en hızlı görülecek sonuçları olacaktır. Ayrıca, yaşadığımız yüzyılın ilk dönemlerinde, aralarında kolera, tüberküloz, sıtma gibi toplamda her yıl 20 milyon insanın ölümünden sorumlu olan en büyük katillerin de bulunduğu 50–100 mikroorganizmanın genomları deşifre edilecek ve deşifre edilen her genom, biyoteknoloji için ve yeni antibiyotik geliştirecek ilaç firmaları için altı kat fazla hedef potansiyeli sunmaktadır. Bu bilgilerin sağlık endüstrisi üzerindeki etkileri de azımsanmamalıdır. İnsanlardaki hastalanmaların ve ölümlerin yüzde 90’ından sadece 50 hastalık sorumludur. Eğer bu hastalıklar öngörülebilir ve önlenebilirse ya da yeni tasarlanmış antibiyotiklerle iyileştirilebilirse, yüksek hastane maliyetleri ki bunlar modern ekonomilerde en hızlı yükselen maliyetlerdir - çarpıcı biçimde düşüş gösterecektir. Bunun yerine, hastalığa yol açan geni hedefleyebilen ilaçlar geliştirilebilecek ilaç firmaları dünyadaki sağlık endüstrisine egemen olacaktır. Venter ve Cohen bilimde her zaman olduğu gibi, olumlu ilerlemelerin olumsuz sonuçlar da doğurabileceğini vurgulamaktadırlar. Genetik bilimi, neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamamıza, hatta sorular bile sormamıza fırsat vermeksizin hızlı adımlarla ilerliyor. Yüzyılımızda dünyada 6 milyar insan yaşayacaktır. Eğer insanları ve çocuklarını genom bilimi sayesinde korursak, dünya bu gelişmeyi nasıl kaldıracaktır? Genom biliminin bu soruya vereceği yanıtlardan biri, bitki mühendisliği, ürün hasılatı çoğaltacak gen aşılama yöntemi olabilir. Bir bitkinin genetik kod haritası, önümüzdeki yıllarda tamamlanmış olacaktır. Şimdiden belli zararlılara karşı direnç sağlayan genler çekirdek genoma aşılanmış durumda; bu, mahsul hasılatının yüzde 20 oranında artması sonucunu doğuracaktır. Bu tür bir gelişme, Çin gibi devasa bir nüfusa sahip olan ama ekilebilir alanların her metrekaresi zaten kullanılmakta olan ülkeler için can alıcı önemdedir. Unutulmaması gereken çok önemli bir gerçek ise, bugün besin üretimi dursa, tüm gezegeni sadece altı hafta beslemeye yetecek kadar besin rezervimizin olduğudur. 20.yüzyılın ilk dönemlerinden Naziler’e ve daha yakın dönemdeki "etnik temizlik" çılgınlığına kadar genetik tarihi, insanlığın elde etmek üzere olduğu genetik bilgi için henüz hazır olmadığı uyarısını yapıyor. Yakın gelecekte bir "büyük ırkın" "etnik temizlik" çabalarına girişmesi düşünülebilir ve dışlanmaması gereken bir olasılık. Bununla birlikte, daha yakın bir tehlike, genetik ayrımcılıktır. Bugün genetik kodlarda bağırsak ve göğüs kanserine ya da Alzheimer ve Huntington’a yol açan imla hatalarını tanımlamaya başlıyoruz; bunun keşfedilmesiyle hedeflenecek genin iyileştirilebilmesi arasında on yıllarla sayılmasa da elli bir süre geçecek. Bu sırada, bu tanıların konulduğu insanlar, hastalıklarını üstlenmek istemeyen sigorta şirketleri tarafından ya da kendilerini işe almayı reddeden işverenler tarafından ayrımcılığa uğrayabilirler. İnsan hakları ve medeni haklar hukukunun bu yeni hastalıklı kişiler sınıfını içerecek biçimde güncelleşmesi gerekmektedir. Genom teknolojilerindeki gelişmeler sonucu, yeni bir insan türü elde etmek olanaklı mı? Genom hartasının tüm yapısını bildiğimizde, kuramsal olarak böyle bir insan tasarlayabiliriz. Eğer insan ve kuş genom araştırmalarına yeterli para ve olanak sağlanırsa, bir insana kuşun kanatlarını ekleyebileceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın. Sorumlu bilimcilerin dikkat etmesi gereken temel ilke, geriye döndürülemeyeceği kesin olan hiçbir şeyi yapmamak olmalıdır. Tüm yukarıdaki gerçeklerin ışığı altında, "genom çağı"nda kendi türünü yeniden tasarlamak üzere gen tasarımını elde ettiğinde insan, gerçek anlamda kendi yazgısının nihai sınırına ulaşmış olacaktır. Yaşadığımız yüzyılın merkezi sorunu, ABD eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Brezinski’nin de saptadığı gibi, ulus-devletin sınırları değil, bireyin sınırları olacaktır. Bu bağlamda, insana özgü olan nedir? Bilim, gelişmesi binlerce yılı bulmuş bir genomu değiştirmek üzere müdahalede bulunduğunda kültür ile doğa arasındaki sınır nerede kalacak? Genetik müdahale, eğer olacaksa, nerede sınırlanacak? Yeni biyolojinin bizlere sunduğu bu etik sorulara verilecek olan cevaplar yaşadığımız yüzyıla damgasını vuracaktır. Yeter ki, genom teknolojisinin insanlığa sunacağı büyük olanakların yanı sıra aynı teknolojilerin yaratacağı büyük tehlikelerin de farkına varalım. |
|||||