AB GÜNDEMİ Dr. Bahadır KALEAĞASI
TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü
Brüksel’de çok sesli Türkiye
 
Bir zamanlar AB Konseyi toplantılarının sonuçları kent isimleriyle özdeşleşirdi. Maastricht Antlaşması, Kopenhag kriterleri, Lüksemburg kararları, Lizbon stratejisi, Helsinki Zirvesi, Nice Antlaşması, ... Avrupa Birliği’nde eskiden liderler zirvesi toplantıları altı aylık dönem başkanlığı son bulmakta olan ülkede yapılırdı. Artık bu AB Konseyi zirve toplantıları hep Brüksel’de düzenleniyor. Bazen olağanüstü bir toplantı için dönem başkanı ülkeye gidilmesi gerekebiliyor, fakat bu bir istisna. AB Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, AB Bakanlar Konseyi, NATO, Eurocontrol ve dünyadaki en yüksek sayıda diplomat, uluslararası memur, gazeteci, lobici, uluslararası şirket temsilcisi, sivil toplum temsilcisi ve kişi başına düşen en fazla lokanta sayısıyla Brüksel artık AB’nin mutlak merkezi. Brüksel aynı zamanda AB dışındaki ülkeler için de çok önemli bir dünya merkezi. Örneğin ABD’nin dünyadaki en kalabalık diplomatik birimi AB nezdindeki büyükelçiliği. Japonya’dan Brezilya’ya bir çok ülkenin Brüksel’de çok sayıda farklı resmi ve özel temsilciliği görev yapmakta. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların da Brüksel’de büroları var. AB gibi çok sesli ve çoğulcu bir yapı ile ilişkilerde her ülkenin buna uyum sağlaması önemli. Türkiye için de AB ile ilişkilerde çok seslilik kaçınılmaz. Sonuçta seslerin birleştiği noktanın “ülkemizin daha güçlü bir demokratik toplum olarak, küresel düzende daha etkin bir Avrupa’da yer alması” olduğu ölçüde, çoğulcu bir yaklaşımın artı değeri çok yüksek.

Brüksel’de Türk temsilcilikler
Halihazırda Brüksel’de yerleşik Türk temsil mevcudiyeti de iyi bir seviyede:
• Devlet resmi olarak AB, NATO ve Belçika nezdinde büyükelçilikler ve Başkonsolosluk ile temsil edilmekte. Kentte üç Türk Büyükelçi ve bir Başkonsolos var. Ayrıca İstanbul Belediyesi Kültür Afi aracılığı ile İstanbul Merkezi’ni kurdu, Yalova Belediyesi Eurocities kurumu içinde büro sahibi.
• Medyanın varlığı iyi bir düzeyde. Önde gelen haber ajansı, gazete ve televizyonlar Brüksel’de AB konularını takip eden muhabirlere sahip. Ayrıca internette ABHaber.net ve önde gelen Avrupa haber ve bilgi kaynağı Euractiv.com’un Türkçe sitesi geniş kitlelere ulaşıyor.
• CHP ana muhalefet partisi olarak Brüksel’de temsilcilik sahibi; İktisadi Kalkınma Vakfı yirmi yılı aşkın bir süredir mevcut; Tr+ kültürel alanda önemli bir boşluk dolduruyor, TÖSED, Tuskon ve Arı Hareketi sık sık etkinlikler düzenliyor. Ayrıca Avrupa öğrencilerinin etkin temsil örgütü AEGEE’nin Brüksel’deki merkezinde her dönem en az bir Türk genci seçilmiş yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmakta.
• Bazı kurumların Avrupa düzeyinde muadil örgütler nezdindeki üyelikleri de Brüksel’deki yoğun uluslararası temsilcilik ağlarında dikkat çekmekte. Bu çerçevede Kagider European Women’s Lobby üyesi olarak ve diğer alanlarda Türk kadın girişimciliği çalışmalarını AB başkentine de yansıtıyor. TOBB Eurochambres üyesi olarak Avrupa odaları camiasında Türkiye’nin etkinliğini sağlıyor. Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nda Türk-İş, DİSK ve Hak-İş temsil edilmekte. TÜGİAD Avrupa genç girişimciler konfederasyonu YES’in üyesi. Üstelik temsilcisi Suat fiişik aynı zamanda YES Genel Direktörü seçildi. Euratex’de tekstil ihracatçıları için İTKİB temsilciliği var. Diğer bir çok sektör örgütü temsilcileri de üyesi oldukları Avrupalı kurumların toplantıları için sık sık Brüksel’e gelmekte. TÜSİAD ve TİSK ise, AB politikalarına yön veren en etkili sivil kuruluş konumundaki Avrupa özel sektörünün temsil kuruluşu BUSINESSEUROPE üyesiler. Bu sayede Avrupa iş alemi açık ve etkin bir şekilde Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyor. Gümrük Birliği, Helsinki’de aday ülke statüsü ve müzakerelerin başlaması gibi tarihsel dönemeçlerin aşılmasında BUSINESSEUROPE camiasının desteği belirleyici etkenlerden biri oldu. fiimdi de Avrupa ekonomisinin küresel krizden çıkış için öncelikli alanlarından biri olarak BUSINESSEUROPE AB’nin Türkiye ve Balkanlar’a genişlemesi gereğine işaret ediyor.

Siyasal seyyahlar
AB başkentindeki Türkiye kaynaklı trafiğinin siyasal çerçevesi 2009 başından itibaren daha iyi belirginleşti. Geçen yılı hükümet AB’ye uyum için Ulusal Program’ı meclisten geçirerek, anamuhalefet de AB’ye tam üyeliğe daha ayrıntılı destek veren yeni bir program ve Brüksel’de bir temsilcilik açarak kapatmıştı. Ocak başında AB için ayrı bir devlet bakanlığı tesis edildi. Yeni başmüzakereci ve AB Genel Sekreterliği yenilenmiş bir siyasal irade desteği ile dosyalar üzerinde çalışmaya başladı. Yılın ilk ayında Başbakan Erdoğan Brüksel’e dört yıl aradan sonra geldi. Uluslararası iletişimin çağdaş gerekleri açısından eksikleri olan bir ziyaret de olsa, sonuçta mevcut duruma göre ilerleme kaydedildi. Başbakan başta AB Komisyonu Barroso ile olmak üzere üst düzey siyasal görüşmeler yaptı ve iki önemli düşünce kulübünün toplantısında AB çevrelerinin karşısına çıktı. Konuşmalarını AB’nin önde gelen siyasal, diplomatik, ekonomik ve akademik kanaat önderleri ve medya dinledi. Başbakan’ın gezisiyle birlikte Türkiye’nin AB mesajları tazelendi, enerji konusuna olan vurgu arttı ve diplomatik trafik yoğunlaştı. Hemen sonra yeni başmüzakereci olarak Devlet Bakanı Egemen Bağış Brüksel’e tekrar geldi ve artık Ankara-Brüksel hattının sadık bir yolcusu olacağı sinyalini verdi.
Başbakan’dan sonra ana muhalefet lideri Deniz Baykal da uzun bir aradan sonra Başkan Yardımcısı Onur Öymen ile Brüksel’e geldi. Barroso ve Rehn ile görüştü ve Avrupa Politikalar Merkezi’nde kalabalık ve seçkin bir dinleyici kitlesinin katıldığı bir konferans verdi. Ayrıca Avrupa Parlamenterleri ile bir çok görüşme yaptı, Sosyalist Grup ile etkinliklere katıldı ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun kendisi onuruna verdiği davete katıldı. Bu vesileyle CHP AB Temsilciliği’nin de açılışını yaptı. Gezi boyunca Baykal partisinin AB sürecine olan geçmiş katkılarını ve gelecek desteğini vurguladı, Türkiye-AB ilişkileri hakkındaki analizlerini aktardı ve parti programına dayalı somut ve Avrupalı politika önerilerini anlattı.

AB ve Siyasal PartilerSiyasal partilerimizin AB başkentine ve dosyalarına daha yoğun bir ilgi göstermeleri her şeyden önce ülkemiz için bir ulusal çıkar meselesi. Bu ilginin de ötesinde, nasıl ki özel sektör ve sivil toplum kuruluşları Avrupa düzeyinde muadil kuruluşlarla doğrudan ilişki geliştiriyor, siyasal partiler de kardeş parti gruplarıyla aynı yatay ilişki kanallarına önem vermeli. Bu platformlarda Türkiye açısından bir boşluk doğmamalı. Bu çerçevede AK Parti Avrupa Parlamentosu’nda Muhafazakar ve Hıristiyan Demokrat partileri bir araya getiren Avrupa Halkları Partisi ile yakın ilişki içinde. CHP de Avrupa Sosyalist Partisi’nin ortak üyesi olarak bu camianın desteğini Türkiye’ye yönlendiriyor. Sonuçta, AB hedefinin siyasal partiler arası bir rekabet alanı olarak daha nitelikli politikalara kavuşması fırsatı giderek daha iyi değerlendirilmekte.
Buna mukabil, Avrupa Parlamentosu’nda da siyasal grupların Türkiye konusunda daha olumlu bir yönde hareketlendiği gözlemlenmekte. Örneğin geçtiğimiz iki ay içinde İngiliz Muhafazakar ve İşçi partilerinin öncülüğünde Avrupa Parlamentosu’nda iki farklı Türkiye Dostları grubu etkinliği gerçekleşti. Birisi merkez sağ, diğeri merkez sol nitelikli iki ayrı girişimin ortak noktası Türkiye’nin AB üyeliğine destek vermek, bu hedef doğrultusunda çalışmak. TÜSİAD her iki girişime de aynı ölçüde destek oldu. Mart ayında da Avrupa Parlamentosu’nun üçüncü siyasal gücü olan Liberal Grup ile Kagider ve TÜSİAD ortak olarak Türkiye’de kadın hakları konusunda bir konferans düzenledi. AB Komsieri Olli Rehn ve Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Diana Wallis’in de konuşmacı olduğu bu geniş katılımlı toplantı Avrupa Parlamentosu’nun büyük bir salonunda gerçekleşti. Konferansın en önemli sonuçlarından biri “Türkiye’nin kadın hakları alanındaki sorunlarının en etkin çözümü AB üyeliği yolunda ilerlemesidir” oldu. TÜSİADve TİSK ayrıca European Busin