|
|||||
|
|||||
Bu sayıdaki yazımda izniniz olursa sizlere Ali Sirmen’in 21.11.2010 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde ki köşe yazısının bir bölümünü aktarmak istiyorum. “Ürettiğinden çok üreyen toplumda, düzenin ekonomik temeli üretime değil, avanta ve talana dayanır, dolayısıyla da sistemde kutsal ve saygıdeğer olan emek değil, kurnazlık ve avantacılıktır. Ekonomik sistem, talan ve avantaya dayanırken düşünce sistemi de sebep sonuç ilişkisini reddeder. Sebep sonuç ilişkisini reddeden, avanta ve talanı kutsal sayan düzenin eğri büğrü dar sokaklarında, açıkgözler küçük küçük kurnazlık köşelerini dönerken aslında büyük umarsızlık çıkmazına saplanmakta olduklarının farkına varmazlar. Avanta ve talana dayalı ekonomik sistemin henüz çökmemiş olması, onu savunanların haklı oldukları yanılgısına yol açar. Oysa, sıcak paradır avanta ve talanı ayakta tutan, o aktığı sürece ayakta kalır sistem, o kuruduğu zaman yandı gülüm keten helva! Avanta ve talan toplumunda kurnazlık ile zeka birbirine karışır ve zinhar çalışmak itibar görmez. Avanta ve talan düzeninde çalışmak, üretmek desteklenmez. Dolayısıyla liberalizim, her türlü üretimden tüm destekleri hazır ithalata konarak çekmek olarak algılanır. Hazıra konmak, her alanda geçerlidir. Avanta ve talan toplumu çok düşkünü olduğu futbolu yabancı transferi ile ayakta tutmaya çalışırken, ulusal takımın sorunlarını da ya devşirdiği yabancılarla, ya da yabancı ülkelerin yetiştirdiği kendi etnik kökeninden olan gençleri hazırlop alarak, kendi takımına monte ederek, çözmeye çalışır. Yağma yarışında, avanta çatışmasında gücü yetmeyip altta kalanlar ise sadaka ekonomisinden kendi nasiplerine düşen kırıntılarla durumu idare ederler. Bu toplumlarda avanta kutsal, sadaka inayettir.” Fazla söze gerek var mı? |
|||||