KUTUP YILDIZI Sosyolog Şule KILIÇARSLAN
Avrasya Kültürel ve Toplumsal Gelişim Derneği Onursal Kurucu Başkanı
Cumhuriyetimizin İsimsiz Kahramanlarından Zenci Musa
 
Devletleri kahramanlar kurar, milletleri kahramanlar ayakta tutar. Milli mücadele yıllarımızda nice isimsiz kahramanlar varolmuş, vatanın dört bir köşesi bu kahramanların yarattığı cesaret, fedakarlık ve azim dolu destanlara sahne olmuştur. Dilimizi, dinimizi, her türlü özgürlüğümüzüborçlu olduğumuz bu kahramanların isimlerini ve anılarını yaşatmak, hikayelerini gelecek kuşaklara aktararak tarihimize ışık tutmak, hem bu toprakları kanlarıyla var eden kahramanlarımıza, hem de gelecek kuşaklara en büyük borcumuzdur.

Okuduğumuz kitaplarda, izlediğimiz televizyon programlarında, dinlediğimiz radyoda kim bilir kaç kere “vatansever” sözünün kullanıldığını duymuş ya da okumuşsunuzdur. Eminim “Vatanseverlik nedir?” diye sorulsa “Vatanını çok sevmek vatanseverliktir” cevabını kolaylıkla verirsiniz. “Kime vatansever denir?” diye sorulsa; eminim hepiniz vatanının çıkarlarını, kendi çıkarlarından üstün tutan, vatanı için çalışan, fedakarlıkta bulunanlara denir diyerek yanıt verir, hemen gelmiş geçmiş en büyük vatanseveri, Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek gösterirsiniz.

Vatanseverliğin ne demek olduğunu iyice anlamak için gelin milli mücadele yıllarımızın gizli kahramanlarından birini, Zenci Musa’yı tanıyalım.

Ailesi Sudan’lı olan Zenci Musa Girit’te dünyaya gelmişti. Savaşların arka arkaya patlak verdiği o zorlu yıllarda, Zenci Musa’nın Türk topraklarını düşmana karşı savunmak için katılmadığı savaş, savaşmadığı cephe kalmamıştı.

1900’lü yılların başında Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarına hakim olmak isteyen İtalya, Fransa ve İngiltere, Osmanlı topraklarını kendi topraklarına katmak için fırsat kolluyordu. Aralarında paylaşmak için gizli gizli çeşitli planlar yapıyorlardı. İşte bu planların dahilinde 1911 yılında İtalya, İngiltere ve Fransa ile anlaşma yaptı. Osmanlı’ya savaş açarak, Trablusgarp’a asker çıkardı. Trablusgarp’ın İtalyanlarca işgal edildiğini öğrenen Osmanlı ordusunun genç subaylarından bir bölümü Trablusgarp’ı savunmak için gönüllü olarak cepheye gittiler. Mustafa Kemal, Binbaşı Enver Bey, Nuri Bey (Conker), Fethi Bey (Okyar) de bu subaylar arasındaydı. Zenci Musa da bağlı olduğu birlikle beraber bu savaşta İtalyanlar’a karşı yüreğini koyarak savaştı.

Trablusgarp savaşı devam ediyordu ki 1912 yılında, bir yıl sürecek Balkan Savaşı patlak verdi. Trablusgarp’ta savaşan askerler, Balkan Cephesi’nde görevlendirilmek üzere İstanbul’a gönderildi. Zenci Musa da Trablusgarp’tan sonra bu sefer Balkan Cephesi’nde savaştı vatanı için.

1913 yılında Balkan Savaşları yeni bitmişti ki, 1914 yılında tüm dünya milletlerini etkileyecek 1. Dünya Savaşı başladı. Osmanlı İmparatorluğu da dört yıl gibi çok uzun bir zaman sürecek bu savaşın içinde buldu kendini. Türkler, Çanakkale cephesinde, Kafkas, Irak ve Kanal cephelerinde işgal kuvvetlerine karşı var gücüyle savaştı. Çanakkale cephesinde korkusuzca savaşan askerler arasında yine Zenci Musa vardı.

Zenci Musa, o dönem Teşkilât-ı Mahsûsa’da görev alan Kuşçubaşı Eşref Bey’in emrinde de çalışıyordu. Vatana hizmet etmek için zorlu görevler üstleniyordu. Teşkilât-ı Mahsûsa, günümüzdeki Milli İstihbarat Teşkilatı’nın karşılığıdır.

Eşref Bey’in emrinde çalışan Musa’ya, bir gün 300.000 altını Yemen’de Tevfik Paşa’ya teslim etme görevi verildi. Altınlar, düşman güçleri ile savaşan Türk kuvvetlerine silah alımıiçin kullanılacaktı. Bu altınların, düşman askerlerinin eline geçmeden, eksiksiz olarak Tevfik Paşa’ya teslim edilmesi gerekiyordu. Her tarafta işgal kuvvetlerinin askerleri kol geziyor, ajanları kulaklarını dört açmış, duydukları her haberi değerlendiriyordu. Bu zorlu şartlar altında Zenci Musa, altını yerine ulaştırarak, kendisine verilen görevi başarıyla yerine getirdi. İşgal güçleri komutanı General Harrington bu türzorlu ve güven gerektiren görevlerin Musa’ya emanet edildiğini öğrendi. Musa’yı kendi saflarına çekmek isteyen General, Musa’yı yanına getirtti. General, Musa’nın gözlerinin içine bakarak, “Türkler için değil bizim için çalışırsan, seni altına boğacağım”dedi. Bu sözler üzerine çılgına dönen Musa, öfkeyle General Harrington’a dönerek "Her teklif herkese yapılmaz. Bu sözleriniz beni rencide eder; benim bir devletim, bir bayrağım var, ay yıldızlı bayrak; bir kumandanım var, Eşref Bey" cevabını verdi. Bu sözler üzerine general, karşısında duran bu zenci Türk’ün sadakati, vatanına duyduğu sevginin büyüklüğü ve vefakarlığı karşısında hayretler içinde kaldı.

Daha sonra Zenci Musa, Anadolu`daki Millî Mücadeleye destek için İstanbul`a geldi. Galata gümrüğünde hamallık yapıp, gece Anadolu`ya silah kaçırıyordu. Tüm bu çalışmalar sırasında vereme yakalandı. Onun bu durumunu gören Ali Paşa ona emekli maaşı bağlamak istedi. Zenci Musa, çok hastaydı ve parasal olarak ihtiyaç içerisindeydi. Buna rağmen "Paşam, ben bu fakir milletin emekli maaşını alamam" diyerek teklifi geri çevirdi. Zenci Musa öldüğünde, bavulundan; bir Osmanlı haritası, Kuşçubaşı Eşref `in resmi, bir de kefen çıkmıştır.

Zenci Musa ve onun gibi bu vatan topraklarının bağımsızlığı ve biz gelecek nesiller için canlarını hiçe sayarak savaşan, çalışan, vatanın çıkarlarını, kendi kişisel çıkarlarının üstünde tutan, vatanını, milletini büyük bir sadakatle seven milyonlarca ismini bilmediğimiz kahramanımız büyük “vatansever”lerdir. Onların vatanları için yaptıkları bunca fedakarlığın yanında bizlere onları ve verdikleri mücadeleyi hiç unutmamak, ülkemiz ve milletimiz için çok, daha çok çalışmak düşüyor.

Cumhuriyet tarihimizi yazan, Türkiye Cumhuriyeti’ni “ilelebet yok olmak”tan kurtaran, savaşlarda kolunu, bacağını hatta canını vermiş isimsiz kahramanlarımızı minnetle anıyoruz.