SİYASİ VİZYON Haluk ÖNEN
ARI Hareketi eski Genel Koordinatörü
AB’ye Üyelik Müzakereleri Süreci Türkiye Açısından Tarihi Bir Fırsattır ve Tam Üyelik Kadar Önemlidir
 
3 Ekim 2005 günü Lüksemburg’da toplanan Avrupa Birliği (AB) Hükümetlerarası Konferansı’nın, 17 Aralık 2004’de gerçekleşen Avrupa Birliği Konseyi’nin aldığı karar gereğince, Türkiye ile üyelik müzakerelerini açması, ülkemizaçısından çok önemli bir dönemin başlangıcıdır.
17 Aralık AB Konseyi Sonuç Bildirgesi’nde ifade edildiği üzere, "Türkiye’nin 1963’de imzalanan Ankara Antlaşması’nı 10 yeni AB üyesi ülkeyi kapsayacak şekilde genişletmesi ve bir takım kamusal kanunları kabul etmesi halinde 3 Ekim 2005’de müzakelerin açılacağı" ifadesine binayen, Türkiye’nin bu şartları yerine getirmesiyle birlikte, AB’yle olan üyelik müzakereleri 3 Ekim 2005 tarihi itibariyle başlamıştır.
Türkiye, Bildirge’de ifade edilen şartları yerine getirmesine rağmen, 3 Ekim tarihi yaklaştıkça, 17 Aralık AB Konseyi Sonuç Bildirgesi’nde yer almayan bir takım şartların ve ibarelerin bazı devletler tarafından öne sürülmeye çalışılması her ne kadar bazı AB üyesi ülkelerin güvenilirliğine zarar vermekle birlikte "ahde vefa ilkesine" uyma prensibine çelişse de sonuç olarak üyelik müzakereleri açılmıştır.
40 yılı aşkınsüredir inişli çıkışlı bir seyir izleyen Türkiye-AB İlişkileri, 1999 Helsinki Zirvesi`nde Türkiye`ye AB`nin yeni genişleme stratejisi çerçevesinde adaylık statüsü verilmesiyle yeni bir ivme kazanmıştır. Müzakerelere başlamak Türkiye`nin tam üyeliğine giden yolda şüphesiz çok önemli bir aşamadır. Avrupa Birliği kendisini bir değerler bütünü olarak tanımlamakta ve genişleme sürecini de bu değerlerle belirlemektedir. Ancak diğer aday ülkelerden farklı olarak Türkiye`nin üyeliğinde reel politikanın da ilave bir etken olduğu görülmektedir. Bu durumda Türkiye`nin önümüzdeki on yılda bir yandan müzakereleri başarıyla sürdürürken bir yandan da reel politikada elini güçlendirmesi gerekmektedir.
Unutulmaması gerekir ki 21. yüzyılda orta ölçekli bir küresel güç haline gelmek isteyen Avrupa Birliği`ne dış politikada etkin, enerji santrali niteliğinde, etkin bir askeri güce sahip ve istikrarlı bir ekonomik kalkınma ivmesi yakalamış donanımlı bir genç nüfusa sahip bir Türkiye`nin yapacağı katkılar çok önemlidir.
Türkiye`nin tam üyelik müzakerelerinin kolay geçmesi beklenmemelidir. Müzakereler sırasında gerçekleştirmemiz gereken uyum çalışmaları da en az müzakerelere başlamak için gerçekleştirdiğimiz reformlar kadar kapsamlı olacaktır. Ancak unutulmaması gerekir ki bu reformlar sadece Türkiye`nin Avrupa Birliği`ne girmesinin koşulları değil aynı zamanda Türkiye`nin kendi modernleşme projesinin de unsurlarıdır.
Müzakere Çerçeve Belgesi’nde yer alan aşağıdaki bazı hususlar Türkiye açısından orta ve uzun vadede sorun çıkartabilecek niteliktedir:

o"Serbest dolaşım, tarım ve yapısal politikalara kalıcı kısıtlamaların getirilebileceği",
o"Üyelik için şartlar yerine gelse bile, tam üyelik için Avrupa Birliği’nin bu büyüklükte bir ülkeyi sindirme kapasitesine bakılacağı",
o"Türkiye`nin AB’yle imzaladığı tüm anlaşma ve belgelerden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesinin müzakereleri negatif etkileyeceği",
o"Türkiye’nin, AB’ye üye ülkelerin NATO ve OECD gibi uluslararası kurumlara üyeliğine engel olmaması gerektiği". Tüm bu olumsuzluklara rağmen, en az on yıl sürmesi beklenen müzakere sürecinin Türkiye’ye ekonomik ve siyasi açıdan çok önemli kazanımlarının olacağını düşünüyoruz.
"ARI Hareketi olarak Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğini yalnızca bir ekonomik kazanım ve dış politika başarısı olarak değil, aynı zamanda Cumhuriyet’imizin kuruluşuyla başlayan çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma ve aşma hedefi doğrultusunda yapılan reformları geri dönülemez biçimde konsolide edecek bir unsur olarak görüyor ve kuvvetle destekliyoruz."
Bununla birlikte Kurum olarak, sadece Avrupa Birliği üyeliğini değil, süreç içinde gerçekleştirilen reformları daülkemiz adına kazanım olarak görüyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da Türkiye`nin Avrupa Birliği üyelik sürecini desteklemeye, yapısal ve zihinsel dönüşümü teşvik etmeye ve Türkiye`nin Avrupa Birliği`ne entegrasyonunda sivil topluma düşen sorumluluğun bilincinde olan bağımsız bir hareket olarak yurtiçi ve yurtdışı ofislerimiz kanalıyla süreçte aktif rol oynamaya devam edeceğiz.