FETHİ PEKİN & HAKAN HANLI

Uluslararası, Avrupa ve Türk Spor Hukuku:
"Futbol Hukuku"
 
"Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur"

"Ben sporcunun zeki, çevik aynı zamanda ahlâklısını severim" Mustafa Kemal ATATÜRK

'Hukuk ilimi mukaddes bir şeydir, kıymetini para ile ölçmek onu aşağılatmak olur' Ulpianus

‘Futbol, asla sadece futbol değildir’ Simon Cooper
 
İnsanlık Tarihi ve SPQR

Spor; evrensel kültürün bir parçası, dünyada dili, ırkı, dini, tabiyeti, farklı insanları birleştiren önemli bir vasıtadır. Dünya barışına katkı sağlayan bir etkinliktir. Günümüzün sporu, fiziksel faydalarının yanı sıra insanların ruhsal sağlığını da olumlu yönde etkilemek, sosyal ve moral kazançlar sağlamak amacı ile yapılan hareketler topluluğu olarak da tanımlayabiliriz. Spor sözlük anlamı olarak latince Disporate ve Desport yani; "dağıtmak, bir birinden ayırmak" anlamına gelen sözcüklerden 17. y.y. dan sonra günümüze gelinceye kadar ilk hecesi aşınarak "Sport" biçimine dönüştüğü filologlarca ifade edilmektedir.
Britannica ansiklopedisi spor’u; "belirli ölçüde güç ve beceri gerektiren yarışmalı ve eğlenceli etkinlikler" olarak tanımlamaktadır. Roma İmparatorluğu döneminde "SENATUS POPULUS QUE ROMANUS (Roma Senatosu ve Halkı)`` anlamına gelen ‘S.P.Q.R.’; gladyatörlerin mücadele ettiği Roma Colloseum (arenası’nın) ve lejyonerler birliklerin taşıdığı semboldür. Spor kelimesi ile ilgisi bulunmamaktadır. Sportif ögelerin tümünde dinlenmek, eğlenmek olduğu kadar aynı zamanda sosyal bir kaynaşma da vardır. Toplumla ve farklı toplumlarla kaynaşma ve özdeşleşme konusunda spor önemli görevler üstlenir.
Sporun sağladığı bedensel ve ruhsal anlamdaki doyum olanakları, serbest zamanları ve yaşam seviyeleri düzenli olarak artan sanayileşmiş ülkelerin özlemini duyduğu yeni bir yaşam şeklinin ayrılmaz parçasıdır. İnsanlık tarihinden bu güne değin insanoğlu hep çalışagelmiştir. İlk çağlardan günümüze kadar savaş için çalışmış, barış için çalışmış, kendi egoları olduğu kadar içinde bulundukları toplum için de çalışagelmişlerdir. Böyle bir efor kaybı ile bu insanların hepsi spor mu yapıyordu ? diye sorarsak, bugünkü tanımına göre tarihte spor ne zaman başlamıştır ? sorusu akla gelecektir.Sporun ne zaman başladığının belirlenmesi hemen, hemen olanaksızdır. Bazı araştırmacılar bu soruya; "Spor insanlığın yer yüzüne yayılması ile başlamıştır." derken, bazıları ise sporu; "İnsanların ilk çağlarda ana-babalarından, daha sonra içinde yaşadıkları kavim ve kabilelerden taklit etmek suretiyle öğrenmişler" demektedirler.

Spor Bilimi ve Hukuku
Günümüzde spor, ilk başta çok önemli bir kitle eğitim vasıtasıdır. Spor insan bedenini fiziki yönüyle geliştirdiği gibi oyunlar, hareketler, yarışmalar vasıtasıyla aynı zamanda insan seciyesini, egosunu, davranış niteliğini, pisişik yapısını belirleyen yeni bir bilim dalıdır. Sporun getirdiği farklı sorunlara ait bilimsel bulgu, tartışma ve metodların oluşturduğu alana ise ‘Spor bilimi’ diyoruz. Özellikle sporda ileri gitmiş ülkeler, on yıl öncesine göre daha farklı algılanmaya başlanmıştır. Örneğin spor meslek alanları alt gruplara ayrılmış, bu meslek dalları da kendi konularında uzmanlık gerektiren meslekler haline gelmişlerdir.
Çok yakın bir zamana kadar ülkemizde de hepimizin bildiği gibi spor meslek dalı olarak sadece beden eğitimi öğretmenliği ile branş antrenörlüğü bulunmakta idi. Oysa şimdi spora ilişkin öğretmenlik, kondisyon ve sağlıkla ilgili meslekler, spor yönetimi, spor basını ve yayımcılığı, spor hukuku, spor danışmanlığı, spor bilimcisi, spor hekimliği, spor istatistikçisi, ve benzeri bir çok değişik meslek grupları ortaya çıkmıştır. Bunlar da kendi içerisinde alt gruplara ayrılmaktadırlar.
Spor bilimi doktrininin bu denli yeni boyutlar kazanması ile toplumlar ve uluslar, özetle tüm dünya, spor kavramını deyim yerinde ise ; adeta yeni baştan keşfetmektedirler. Ahlâk eğitimi ile spor eğitimini de birbirinden soyutlamak olmaz. Bu iki kavram etle tırnak gibi birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK; "Ben sporcunun zeki, çevik aynı zamanda ahlâklısını severim" cümlesinde, bu hususu en somut biçimde dile getirmiştir. Çünkü kişi seçtiği spor eğitimi vasıtası ile bu sağlam vücuda çelik gibi bir seciye, sade, temiz, açık, doğru ve hür bir ruh aşılar. Sıhhatini ihmal eden kuvvetsiz ve çürük vücudun iyi bir kafa yapısına aday olması oldukça zorlaşır. Burada, ahlak eğitimi ile spor eğitiminden beklenen sonuç kuvvetli bir kişilik yapısıdır.

Dünya Sporu: ‘Olimpiyat Oyunları:
Sübvansiyonlu Milliyetçilik ve Evrensel Prestij’
Uluslararası spor karşılaşmalarının bir savaş değil, aksine bir barış unsuru olduğu nun herkesçe bilindiğini düşünüyoruz. Nasıl ki bir devletler hukuku varsa bir de uluslararası-üstü spor hukuku vardır (örneğin futbol dalında FIFA, UEFA ve AB hukuk müktesebatı vd....). Spor, uluslararası platformda mücadelenin en asili’dir. Çünkü spor, barışın mücadelesi’dir. Uluslararası spor mücadeleleri, politik mücedelelere de benzemez. Sportif karşılaşmalar mertçe, hilesiz, dostça, yani kısacası sportmence’dir. Böyle bir sportmenlik için insan doğuştan sporcu olamaz, o ünvanı hak etmesi, kazanması gerekir. Uluslararası yarışmalarda sporcuların hepsinde aynı duygu vardır.
İç dünyalarını aynı heyecan ve düşünce kaplar. Bu öyle bir mücadeledir ki, bir ulusa yönelmiş de değildir. Taraflar karşı karşıya gelmekle birlikte, arzulanan ideal tektir. Dünya gençliği bu muhteşem kalabalık içinde her renk saça, her cins tene ve dünyada mevcut bütün ırklara rastlamak mümkün olup, özellikle artmakta ve örgütlenmekte olan ırkçılıkla mücadelede de büyük önem taşır. Zaten Olimpiyat Oyunları’nın birbirine geçen beş halkası, beş kıtanın birbiri ile kenetlenmesini ifade eder. Farklılıklardan oluşan bu topluluk, gençlerin ortak bir dava uğrunda birleştiği ve bazı ressamların resmetmeyi arzuladıkları muhteşem bir evrensel barış ve uyum tablosudur. Böylelikle spor, kitlelerde bağımlılık yaratmak suretiyle zaman içerisinde bunun simgesi haline dönüşen Olimpiyat Oyunları bir tür devletlerin bir tür sübvansiyonlu milliyetçilik yaptıkları ve evrensel prestij kazandıkları bir platforma da dönüşebilmektedir.

Uluslararası ve Avrupa Futbol Tarihi ve Örgütleri : ‘FIFA ve UEFA’
Futbol, tarihsel olarak, tenis topu, çakıl taşı, misket, konserve kutusu veya kumaşlardan yapılmış bir topla herhangi bir kimsenin bile hazırlıksız ve bilmeden oynayabişleceği bir oyun olarak tanımlanır. Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) ünlü futbolcu Pele’nin çocukluk yıllarında misketle futbol becerisini futbol tarihine geçebilecek bir belge olarak kabul ediliyor. UEFA kaynaklarına göre; Maya ve Aztekler’in, Çinliler’in (tsu chu, Zu-Qiu), Mısırlı- lar’ın, Eskimolar’ın (aqsatuk), Romalılar’ın ve Yunanlılar’ın bir topu taşıyıp, tekmeleyerek icra ettikleri bir oyun olarak da biliniyor.
Roma İmparatorluğu döneminde, 217 tarihinde bir İngiliz köyüne yenilen takımdan bahsedilirken, futbolu İngilizler’den almış oldukları ortaya çıkıyor. Bu dönemde futbol kuralsız bir spordu. Daha sonra İngiliz Kralı III.Edward tarafından askerleri okçuluk eğitimine yöneltmek için Kraliyet Kararnamesi’yle yasaklan- sada, pratikte etkisiz kaldığı biliniyor. İlk futbol kulübü ‘Sheffield’ ismiyle kuruluyor ve bunu 1862’de ‘Uppingham’ izliyor.
Futbol XIX.y.y.da dünya genelindeki zafer yürüyüşüne emperyal antrenman aracı olarak çıkıyor.Dünya Savaşları, futbolun kıtada popülerleşmesinde önemli rol oynuyor. Yüzyılın başındaki bu tecrübeler, Avrupa’nın henüz ileri bir sanayileşme alt-yapısının olmadığı bölgelerinde, bu oyunun yayılmasını da hızlandırıyor.

Türk Futbol Tarihi ve Hukuku
Osmanlı İmparatorluğu’nda kıvılcımlanan sportif etkinliklerde benzer izler görülüyor. 1889’da kurulan ilk futbol kulübü ‘Black Stocking / Siyah Çoraplılar’, II. Abdülhamid tarafından kapatılıyor. İlk amatör futbol Kulübü ise 1902’de Kadıköy Futbol Kulübü olarak kuruluyor. İlk spor kulübü ise 1903’te ‘Beşiktaş Jimnastik Kulübü-BJK’ olarak kuruluyor.1905’te Galatasaray, 1907’de Fenerbahçe Spor Kulüpleri kurulmak suretiyle, İstanbul Futbol Ligi’ne katılıyorlar. Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) 1904 yılında kuruluyor. Avrupalı üyelere İngiltere 1905’te, G.Afrika 1909, Latin Amerika Ülkeleri ise 1912’de katılıyor. 1953 tarihinde Par