|
|||||
|
|||||
Sosyal sermaye sadece uzmanların veya konunun önemini algılayanların doğru olarak değerlendirdikleri bir kavram. Toplumda bu kavram genel olarak nüfus elde etme; bir tür güç ticareti ile karıştırılmaktadır. Sosyal sermaye kişilerin güç veya imkanlarını kullanarak kendilerine ve çevrelerine çıkar sağlaması olarak algılanmaktadır kimilerince.
Bu bakış açısı doğru mu? Kuşkusuz hayır...Toplumdaki bu algılama sonucu arkadaş çevremizin geniş olması ve/veya çok fazla kişiyi tanımamız iyi bir sosyal sermayeye sahip olduğumuz anlayışı ile kol kola gitmektedir. Sosyal sermaye, bireyin kendisine koyduğu hedeflere ulaşmak için gerekli olan vizyon, bilgi, görgü, referans ve tecrübeyi edinmesine katkı sağlayacak çevre faktörlerine ve çevresi ile karşılıklı güven ilişkisinesahip olmasıdır. Bu kavram bireyler için olduğu gibi toplumlar için de çok büyük önem taşımaktadır. Toplumlar sosyal sermayeleri yüksek bireylerle hedeflerine ulaşırlar. Bu tip bireylerin çoğunlukta olması toplumun değişik kesimleri arasında karşılıklı ilişkiye-işbirliğine ve farklı konularda duyarlılık gösteren bir altyapıya sahip olduğunu gösterir, toplumda dayanışma ve güven duygusunun gelişmesine büyük katkı sağlamasına neden olur. Sivil toplum sosyal sermayenin geliştirilebileceği en önemli araçtır. Sivil toplum, hizmet ederken bireylerin kendilerini geliştirebilecekleri ve yaptıkları çalışmalarla toplumda veya hedef seçtikleri kitleleri etkileyip onların güvenini kazanacakları yerlerdir. Sivil toplumun gerektiği kadar gelişmediği ülkemizde kişileri objektif kriterlerle veya yaptıkları etkinliklerle değerlendirme şansına da sahip değiliz. Toplumumuz sivil inisiyatifleri bireysel çıkar veya menfaatlerin gerçekleştirildiği bir araç olarak görmektedir. Bu düşünce Türkiye için çok haksız bir tespit sayılmaz. Ülkemizdeki sivil anlayışın bu kadar kötü ve bireysel kullanılması ister istemez çok önemli olan bu kavramında doğru algılanmasını da engellemektedir. ARI Hareketi olarak katılımcı demokrasi kavramını ve sivil toplumun siyaset sınıfı ile dengeli bir ilişkisini arzu ederken bir bakıma sosyal sermaye anlayışının da doğru konumlandırılmasını istiyoruz. Bu nedenle tüm çalışmalarımızda ve özel olarak gençler üzerine odaklanan faaliyetlerimizde sosyal sermaye kavramını gençler açısından daha somut bir hale getirmeye çalışıyoruz. Sosyal sermaye ve gençlik arasındaki ilişkiyi somutlaştırdığımız taktirde şu unsurların ön plana çıktığını görüyoruz: • Sosyal sermayesi yüksek olan gençler girdikleri ilişkilerde daha toleranslı olurlar ve bireysellikten daha çok takım çalışmasına yatkındırlar. • İletişim kurarken ve tartışma yaparken daha yapıcı bir yaklaşım gösterirler. • Toplumda farklı kimlikler ile biraraya gelip değişik görüş ve düşünceler hakkında daha fazla bilgi sahibi olurlar. Genç bireylerin sosyal sermayeyi yaşamlarında başarılı bir şekilde kullanmaları ve sosyal sermaye birikimi yapabilmeleri için; • Güvenilir olmak • Bilgili olmak ve bilgiye dayalı hareket etmek • Etik olmak • Özgüven sahibi olmak gibi değerleri hayatlarının bir parçası yapmaları gerekmektedir. Bireyler kendi gelecekleri ile ilgili kararlar verirken mezun oldukları eğitim kurumlarını, tanıdıkları insanları, bildikleri lisanları, hobilerini yeterli görürler. Oysa sosyal sermaye tüm bu kavramların hepsini ve daha da fazlasını içerir. Toplum içinde çok başarılı bir eğitim yaşamına sahip olduktan sonra toplumda istediği noktaya gelememiş insanların temel eksiği sosyal sermayeye yeteri kadar önem vermemektir. Sosyal sermayenin yukarda saydığımı katkılarını görmezden gelmek bireysel ve içine kapalı bir yaşamı hayat felsefesi haline getirmektedir. Bilgi çağına girdiğimiz bu dönemde mal üretiminin yerini hizmet sektörünün aldığı; bilginin güç olduğu ve iletişimin gücü ile toplumların, kurumların ve bireylerin birbirine çok yaklaştığı bu yüzyılda artık yapmamız gereken sosyalsermayeyi geliştirmek ve mutlaka sahip olmamız gereken bir değer olduğunu algılamaktır. |
|||||