|
|||
|
|||
Arpa buğday satarak uluslararası ticarette bir arpa boyu yol alamayız. Yüksek teknoloji üretmek için kolları sıvamalı ve geç de olsa yarışa katılmalıyız. Yeni bilgi ve buluşlar olmadan ülke ekonomisinin rekabet gücünü artırmak mümkün değil. | |||
Türkiye yükte ağır pahada hafif ürünler üretip satarak dünyanın hamallığını yapıyor. Türkiye`nin 1 ton video kamera ithal edebilmesi için 5 bin 625 ton domates salçası ihraç etmesi gerekiyor. Bir başka deyişle bir kamyonet video kamera karşılığı, 25 ton kapasiteli 225 tır domates salçası satmamız gerekiyor.
ATO’nun “Yüksek Teknoloji Raporu”na göre,Türkiye’nin 1 ton dijital fotoğraf makinası ithal edebilmesi için de 1.192 ton kabuksuz fındık ihraç etmesi gerekiyor. 1 kamyonet dijital fotoğraf makinası karşılığında 48 tır fındık satmamız gerekiyor. 1 ton Turksat uydusu 714.285 ton bor mineraline, 1 ton cep telefonu 4.965 ton siyah zeytine, 1 ton bluetooth kulaklık 1.724 ton kuru kayısıya, 1 ton dizüstü bilgisayar 3.718 ton arpaya karşılık geliyor. Teknoloji marketlerde, gençlerin gözdesi MP3 çalarların her modeline ve markasına rastlamak mümkün…Creative marka bir MP3’ün satış fiyatı 293 dolar… 75 gram ağırlığındaki bu ürünün tonu 3 milyon 906 bin dolara geliyor. 1 ton MP3 çaların fiyatı, 4.595 ton nohutun fiyatına eşit… 1 ton MP3 çalar 1 kamyonetle taşınabilirken 4.595 ton nohut 184 tır ile taşınabiliyor. Türkiye, gelişmiş ülkelerin yüksek teknoloji üretme yarışını tribünlerden izliyor. Arpa buğday satarak uluslararası ticarette bir arpa boyu yol alamayız. Yüksek teknoloji üretmek için kolları sıvamalıyız. Teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerlemeye devam ederken, yüksek teknoloji üreten ülkeler, pazardan daha fazla pay kapmak için kıyasıya rekabet ediyor. Bu yarışı gerilerden takip eden Türkiye ise yüksek teknoloji üretmiyor, tüketiyor. Her yeni teknoloji ürünü çok geçmeden Türkiye’de raflardaki ve vitrinlerdeki yerini alıyor. 1 adet MR cihazı (1 milyon 200 bin dolar) alabilmek için 6 bin adet 51 ekran televizyon, 1 adet tomografi cihazı (300 bin dolar) için 73 ton tütün, 1 adet mamografi cihazı (100 bin dolar) için 166 adet çamaşır makinası, 1 adet Toshiba marka DVD (700 dolar) için 100 kilogram tekstil ürünü, 1 adet Leopard-2 tank (7 milyon dolar) için 3.500 ton zeytinyağı, B-1 ağır bombardıman uçağı (220 milyon dolar) için 29.333 ton porselen yemek takımı satmamız gerekiyor. Sunduğu yüksek görüntü kalitesiyle son yıllarda hızla tüplü televizyonların yerini alan LCD (Liquid Crystal Display-Likit Kristal Ekran) televizyonlar da Türkiye’de çok sayıda alıcı buluyor. 1 adet 94 ekran LCD televizyon (4.500 dolar) alabilmek için, 2.250 kilo çipura cinsi balık satmamız gerekiyor. Türkiye 2005 yılında 73.1 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Bu parayla, 16 milyon 222 bin adet LCD televizyon alınabiliyor. Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği’nin rakamlarına göre Türkiye son 10 yılda 38.763 ton hamsi ve palamut ihracatından 126 milyon dolarlık döviz girdisi elde etti. Türkiye’nin 10 yıllık hamsi ve palamut ihracatından elde ettiği bu parayla 5 adet F16 savaş uçağı (25 milyon dolar) alınabiliyor. Türkiye’nin 2005 yılında mobilya ihracatından elde ettiği 705 milyon dolarla 2 adet Turksat uydusu alınabiliyor. Gelişmiş ekonomiler, teknoloji sayesinde büyüyor. TÜBİTAK’ın bir çalışmasına göre, son 50 yılda, teknolojinin ekonomik büyümeye etkisi Almanya’da yüzde 78, Fransa’da yüzde 76, İngiltere’de yüzde 73, Japonya’da yüzde 55 ve ABD’de yüzde 50… “OECD Bilim Teknoloji ve Sanayi: 2005 Skor Levhası”na göre, patent faaliyetlerinin en çok yoğunlaştığı ülkelerin de aynı ülkeler olması dikkati çekiyor.2001 yılında dünyadaki üç büyük patent ofisine kayıtlı tüm patentlerin yüzde 83.6’sını Fransa, Almanya, Japonya, Britanya ve ABD oluşturuyor. Uluslararası istatistiklere bakıldığında, Ar-Ge (Araştırma-Geliştirme) harcamalarına daha fazla kaynak ayıran ülkelerin gelişmiş ekonomiler oldukları görülüyor. Eurostat 2005 verilerine göre, Avrupa Birliği’nin Ar-Ge’ye ayırdığı pay ortalama yüzde 1.93. İsveç (yüzde 4.27), Finlandiya (yüzde 3.51), Danimarka (yüzde 2.60), Almanya (yüzde 2.50), Belçika (yüzde 2.33), Fransa ve Avusturya (yüzde 2.19) AB ortalamasının üzerinde Ar-Ge yoğunluğuna sahip ülkeler… Polonya (yüzde 0.59), Slovakya (yüzde 0.57), Letonya (yüzde 0.39) ve Güney Kıbrıs (yüzde 0.33) AB ortalamasının altında Ar-Ge yoğunluğuna sahip… Türkiye’nin Ar-Ge’ye ayırdığı pay (0.66) da AB ortalamasının üçte biri kadar… AB üyesi olmayan Japonya’da Ar-Ge harca-malarının GSYH içindeki payı yüzde 3.12, İzlanda’da yüzde 3.09, Amerika’da ise yüzde 2.76. OECD verilerine göre, ekonomisi hızla büyüyen Çin, GSYH içindeki Ar-Ge payını 1996 yılından bu yana yüzde 0.6’dan yüzde 1.2’ye çıkararak ikiye katladı. OECD’nin Bilim Teknoloji ve Sanayi: 2005 Skor Levhası’na göre Çin, ABD ve Japonya’nın ardından üçüncü en büyük Ar-Ge harcamasına sahip ülke konumuna geldi. Ar-Ge’ye yetersiz kaynak ayıran ülkelerin rekabet gücü de düşüyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun “Global Rekabet Gücü Raporu 2004”e göre, Büyüme Rekabet Gücü Endeksi’nde Türkiye, 104 ülke arasında 66.sırada bulunuyor. Ar-Ge’ye Amerika’dan daha fazla pay ayıran Finlandiya, 1. sırada yer alıyor. Türkiye, gelişmiş ülkelerin yüksek teknoloji üretme yarışını tribünlerden izliyor. Yarışa katılmayanın dereceye girmesi beklenemez. OECD 2002 yılı verilerine göre Türkiye’nin GSYH içinde Ar-Ge’ye ayırdığı payın OECD ortalamasının ( yüzde 2.26) dörtte biri, kişi başına düşen miktar bakımından ise onüçte biri düzeyinde. Kişi başına düşen Ar-Ge harcama miktarı OECD ülkelerinde 567 dolar iken Türkiye’de 43 dolar. Ar-Ge’ye kaynak ayırarak yüksek teknoloji üreten ülkeler dünya ticaretinde söz sahibi oluyorlar. Arpa buğday satarak uluslararası ticarette bir arpa boyu yol alamayız. Yüksek teknoloji üretmek için kolları sıvamalı ve geç de olsa yarışa katılmalıyız. Yeni bilgi ve buluşlar olmadan ülke ekonomisinin rekabet gücünü artırmak mümkün değil. |
|||