|
|||||
|
|||||
Havaların bezdiren sıcaklığı bir yanda, sabun köpüğü gibi köpürtülen haberler bir yanda. İşler desen hepten kesat. Satışlar çoktan durmuş. Herkes kan ağlıyor. Herkes bir bekleme havasında. 5 yaşındaki velet bile para harcamıyor “Bekle gör havasında” O da kapatma davasını bekliyormuş, ona göre oyuncak alacakmış. Bunlar yetmiyor olacak ki, birde gündemimize Ergenekon adı verilen son yılların daha doğrusu yüzyılın ‘fiayet doğruysa’ bombası düştü. Bu konuda atıp tutmanın, “aslında öyle değil de böyle” demenin bir alemi yok. Çünkü alem-i cihan olsan kaç yazar. Türkiye Cumhuriyeti’nin savcıları gerekli tahkikatı yapmış ve dava artık bağımsız mahkemede. Kararı da onlar verecek. Tıpkı kapatma davasında olduğu gibi. Biliyorsunuz bu Ergenekon dalga dalga geldi. Her dalgada da millet dalgaya getirildi. İş sulandırıldı, çarpıtıldı. Bu sulandırma işini de yapan bizzat basın oldu. Gerçi basının bu kadar uğraşıp işi içinden çıkılmaz hale getirmesinin de bir anlamı yoktu. Çünkü bunlar milletin umurunda bile değil. Bunu da nerden mi çıkarıyorum. Mesela bu Ergenekon davası ülke gündemine bomba gibi düşmüş. Bir sürü insan gözaltına alınmış, yer yerinden oynuyor. Millet merak içinde. Ne olmuş, neler olacak diye bekliyor. İşte o gün bende merak edip, vatandaş neyi merak ediyor diye araştırdım. İlk sırada tahmin edeceğiniz gibi Ergenekon gözaltıları vardı. İkinci sırada da bu haberler vardı:. “İşte Emre’nin aşkı” “İşte Emre’nin evleneceği kız” “Arda’ya yakın markaj” “Saçına 200 bin YTL harcadı” “Çizgi karakterler hakkında iddialar” Aynı gün AK Parti’nin kapatılması için dava açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman YALÇINKAYA’nın sözlü savunması neredeyse ilk onda yoktu bile... Oysa gerçekten bu iddialar doğruysa Türkiye’nin karanlık tarihi ile birlikte onlarca cinayet ve çarpık ilişkiler ortaya çıkacak... Ama geldiğimiz nokta ‘Kurtlar Vadisi’ dizisi havasında olduğundan herkes Polat ya da Memati kıvamında. Gerisi hikaye... İşte bu Türk siyasetinin geldiği daha doğrusu getirildiği noktadır. Bu nokta BAL noktasıdır. Siz bakmayın demokrasi, hak, adalet laflarına. İşin sırrı baldadır. Bal demişken, hadi bala bir parmak bandırdın. Bir bak bakalım tadı nasıl? “Güzel...” “Tadı fena değil ama biraz eve götüreyim eş ve çocuklarda tadına baksın.” Bu daha güzel... “Yok bunlar yetmez, akrabalar da tadına baksın.” Baksın, baksın. “Yok yok, eş dost ve yandaşlar da tadına baksın.” Baksınlar bakalım... Onlar BAL’ın tadına baka dursun, gelin biz balın faydalarına bakalım. Bu bal hakikaten başka bir şey. İnsan vücudu için gerekli her şey var. Vitaminler, mineraller, proteinler ve daha bir sürü şey... Vitaminler mesela. - Bağışıklık sistemini güçlendirir. - Vücudun gelişip büyümenizi sağlarken bir yandan da bağırsakların daha iyi çalışmasını sağladığından yararlı gıdaları vücutta tutarken yararsızları atmayı sağlar. - Özellikle beyne ve sinir sistemine enerji sağlayarak, hücreleri daha canlı tutar. - Yağı ve proteini enerjiye çevirmede çok büyük yararları olur. - Enzimler sayesinde vücudu organize eder, yönetir, aksaklıkları giderir, hastalıkları iyileştirir. - Kanın pıhtılaşmasını önler. - Adalelerin faaliyetlerini hareketlendirir. Tüm bunların hepsi bir yana, hani dilimizde bir söz vardır ya ‘Ciğeri beş para etmez’ işte o durumda olanlar için de vazgeçilmez bir ilaçtır bal. Çünkü vücudun çok ama çok az ürettiği Cholin diye bir madde vardır. İşte bu madde karaciğerin yağ metabolizmasını ayarlayarak yağ tutmasını yani iflas etmemesini sağlar. Hele vücut artık bunu üretmiyorsa mutlaka dışarıdan azar azar alınması gerekmektedir. Anladığınız üzere bunun da tek çaresi siyasettir. |
|||||