|
|||||
|
|||||
Yoğun bir iş yükünden sonra uzunca bir süredir ayrı kaldığım Elegans okurları ile tekrar buluşabildiğim için çok mutluyum. Mutluyum zira seçkin okurları, yazarları ve zengin içeriği ile fark yaratan bir derginin birbiriyle fikir bütünlüğü yapmış büyük ailesinin bir üyesi olmak gerçek bir ayrıcalık.
Gerçi bu kadar uzun süre geçmesine rağmen geriye baktığımda güzel ülkemde çok da fazla bir şeyin değişmemiş olduğunu görüyorum. Yine ekonomide bıçak sırtında istikrar, yine politikada kısır çekişmeler, yine ağırlaşansosyal sorunlar. Ekonomi her zaman olduğu gibi borsa-döviz-faiz şeytan üçgeninde, politika hamaset ve popülizm rüzgarında, sosyal olaylar ise tam anlamıyla çılgınlık düzeyinde. Görüntüye baktığımızda; kendi ifadesi ile pazarlama uzmanı olan bir liderin yönetiminde yeter ki alıcısı olsun ülkede her şey satılık, onur kırmızı ışıkta duran arabaların camlarını silen çocuğun adı, fazilet ise aynı caddede akşamları hususi otomobillere servis veren kızın adı olarak kalmış, halkı bilinçlendirme gerçekleri göz önüne sergileme görevi olması gereken medya istisnalar dışında taraflaşmış tapulanmış kapılanmış, ülke yönetimi yetersiz kadrolar elinde ulusal ve uluslararası düzeyde sınıfta kalmış, cemiyet ümmete devşirilme sürecinde, eğitimde imamlar hatip olmuş öğretim Allah’a havale edilmiş, parası olan adam, adamı olan para sahibi olmuş bir düzen içinde debelenen bir ülke ve bu ülkede çıkış yolları arayan hala umudunu kaybetmemiş, sabrının sınırlarına zorlayan, karanlığa karşı çığlık atan birkaç uyumsuz adam! Dokuz köyden kovulmayı göze alabilecek kaç kişi kaldı aramızda? Örneğin; Üretmiyorsan tüketmeye hakkın yok tükettiğinin hesabını senden değilse de çocuklarından fitil fitil çıkaracaklar veya üretemiyorsan üremeye de hakkın yok zira bu ülke her yıl istihdama katılan bir milyon insana iş ve aş yaratabilme imkanına sahip değil diye söyleyecek siyasetçi, bürokrat, asker, sivil, yazar çizer kaç kişi varbu ülkede? Bana benden ilerde siyasetçi lazım diyenseçmen kaldı mı? Kredi kartları ötelemesi ile sürdürülen bu harcama daha ne kadar sürdürülebilir diye soran olmayacak mı? Tek söylev benden sonra tufan mı? Herkes imkanlarının çok üzerinde yaşamaya odaklanmış kanun, kural, ahlak, düzen dinlemeden amaca ulaşan her yolu mubah sayarak tüm sistemi kaosa götürüyor. Ülke ekonomisinde birkaç yılda üretilen artı değer yabancı portföy yatırımları ile birkaç ayda götürülüyor ve bu da bize yabancıların Türkiye ekonomisine olan ilgi ve güvenlerinin bir göstergesi olarak sunuluyor! Borç süvarinin kamçısı olmuş ülke dörtnala iflasa sürükleniyor. Her gelen iktidar fincancı katırlarını ürkütmemek, bir seçim yılını da kazasız belasız tamamlamak için sorunları öteleyebildiği ölçüde kendini seçme başarılı göstermeye çalışıyor. Bütün bu gidişi sınayacak bu ülkenin anlı şanlı ekonomistlerinin büyük çoğunluğu da sadece geçmişi yargılayarak kolaycılığa kaçmakta, gelecek için hiçbir reçete üretememekte veya ortaya koydukları çözümleri de uygulama imkanları bulamamaktadır. Ekonomideki bu olumsuz tablo hayatımızın tüm alanlarına menfi etki yapmakta sağlıkta can çekişmeye, yasal süreçte adaletsizliğe, eğitimde tıkanmaya, siyaset ve bürokraside yozlaşmaya, medyada seviyesizliğe özetle yaşamda kalitesizliğe sebep olmaktadır. Yaşadığımız günlerin ve layık olduğumuz siyasi yönetimimizin mana ve ehemmiyetine uygun olarak yazımızı noktalayalım; Allah sonumuzu hayır etsin! |
|||||