SİYASİ VİZYON Ural AKÜZÜM
ARI Hareketi Başkanı
Lobicilik ve masada kaybettiklerimiz
 
Lobicilik, bir kişi veya grubun karar alma mekanizmasına etki etmek; kendi çıkar ve görüşlerini etkinleştirmek için gerçekleştirdiği organize eylem ve iletişim faaliyetleri olarak tanımlanabilir. Kavramı bu çerçevede ele alacak olursak özel sektörün, bilhassa şirketlerin, şahısların, değişik kurumların da lobicilik tekniğinden yararlanabilecekleri ortaya çıkıyor. Fakat konunun bu yönü yazımızda değinmeyeceğimiz bir husustur. Bu aşamada Türkiye`nin dış politikasında lobicilik kavramını ve diğer uluslararası örnekleri irdeleyeceğiz.

Dış politikada lobicilikte yapılacak faaliyetlerin başarısı için sağlam bir altyapı oluşturulması gerekmektedir. Tartışma konusu hadisenin artılarıyla ve eksileriyle ortaya konması, gerekli araştırmaların konunun uzmanı kişi ve kuruluşlardan profesyonel yardım alarak yapılması ve eylem aşaması için gerekli olacak gücü ve bağlantıları sağlayacak müttefiklerin bulunması çok önemlidir. Karar alma mekanizmalarındaki kişilerin politikacılar veya politikacılara bağlı çalışanlar olduğu ve kamuoyunun genel görüşüne karşı eylemlerde bulunamayacakları hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Soğuk savaşın sona ermesi ve küreselleşmenin ön plana çıkmasıyla lobicilik daha ziyade bir sivil toplum faaliyeti haline gelmiştir. Fakat devletlerin profesyonel lobicilerle çalışması da hala rastlanılan bir durumdur. Lobicilikte kullanılan araçlar çok çeşitli olup telefon, mektup, dilekçe, faks ve e-posta kampanyalarının karar alma mekanizmalarına, özellikle politikacılara etki ettiği sıkça görülmüştür. Lobiciliğin en etkin olarak yapıldığı Amerika Birleşik Devletleri`nden örnek vermek gerekirse Temsilciler Meclisi`ne gelen mektup sayısı 1973`te 30 milyon civarı iken, bu sayı1990`larda 100 milyonu aşmıştır. Özellikle İnternet`in yaygın olarak kullanılmaya başlamasıyla birlikte e-posta da en yaygın dolaylı lobicilik aktivitelerinden biri haline gelmiştir.

Ülkeler ve dış politikada lobicilik konusunda bazı örnekler öne çıkmıştır. Mesela İsrail-Yahudi lobisinin ABD`deki etkisi, ABD lobisinin Latin Amerika`daki kazanımları, Polonya lobisinin AB içindeki kaydettiği başarılar, Arap- Magreb Lobisinin Fransa`da meydana getirdiği ilerleme, Yunan lobisinin olimpiyat oyunlarının Atina`da yapılmasındaki performansı, Ermeni lobisinin her türlü etkinliği başarılı lobicilik örnekleri olarak verilebilir.

Yahudilerin ve İsrail`in kendileri hakkındaki her tür önyargı ve hatalı bilgiye karşı verdikleri başarılı enformatik mücadele kayda değerdir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda muhatap enformasyon bombardımanına tabi tutulmaktadır. Yunan ve Ermeni lobileri de çok iyi birer örnek olarak sayılabilir. Batı ülkelerinde medyada, siyasi ortamlarda Yunanistan veya Yunanlar hakkında yazı yazarken veya bir şey söylerken dikkatli olma içgüdüsü oturmuş durumdadır. Eğer aleyhte bir şey yazılmışsa tepkiler bazen diplomatik, bazen sivil toplum kanadından hızlıca meydana çıkmakta, gerekirse hukuki yollara başvurmakta da beis görülmemektedir. Her biri küçük sayılacak olaylar karşısında izlenen planlama ve strateji son tahlilde galibi ve mağlubu belirlemektedir.

Bir başka ilginç örnek Kuzey Amerika`da yaşayan Meksika kökenlilerin sembolik görüntüsüyle ilgilidir. Medya ve eğlence dünyasının lanse ettiği tembel ve uykucu Meksikalı stereotipi herkesin malumudur. İşte bu tipi logo olarak seçen Amerikalı bir yatak üreticisi şirket, Meksika kökenlilerin örgütlü sosyal baskısı ve hukuk yoluyla bu logoyu kullanmaktan vazgeçmiştir.

Türkiye ve Türkler zaman zaman bu alanda belli adımlar atmış, örgütlü sivil toplum anlamında özellikle Avrupa`da yaşayan Türk göçmenler bir çok dernek, federasyon ve konfederasyon kurarak etkili olmaya, seslerini duyurmaya çalışmışlardır. ABD`de ve Avrupa`da eğitim gören, sayısı azımsanamayacak Türk öğrenciler, öğrenci dernekleriyle örgütlenmişlerdir. Fakat Türkiye`nin hem devlet politikası, hem de sivil toplum olarak bu alanda istenen yerde olduğunu söylemek abesle iştigal olacaktır. Çünkü sürekli ve belli bir sistematik dahilinde lobicilik yapılmazsa, saman alevi gibi belli dönemlerde parlayan gündem yaratma çabaları etkisini yitirecek ve orta-uzun vadede işe yaramayacaktır.

Son yıllara baktığımızda Batı ülkelerinde yaşayan Türkler toplumsal ve mesleki yaşamda gittikçe daha başarılı olmaktadırlar. Birçok ülkede Türk kökenli seçmen kitleleri sayısal olarak arttığından bunun doğal sonucunda Türk kökenli seçilmişlerin sayısı da artmaya başlamıştır. Türklerin spor, sanat gibi alanlardaki başarıları son yıllarda imaj ve tanınmışlık üzerinde etkili olmuştur. Dünyada Türklerin elde ettikleri başarılar sayesinde para, oy ve sempati gücü yükselmektedir. Yıllarca Alan Parker`ın Oscar ödüllü Midnight Express (Geceyarısı Ekspresi) filmiyle anılan Türkiye artık uygar, modern bir ülke olarak algılanma yoluna girmiştir. Fakat bu gelişmeler yolun daha başında olduğumuz gerçeğini değiştirmez.

Birçok ülkede Türkiye hakkındaki basın haberleri, filmler ve siyasi söylemler çoğu zaman önyargı ve yanlış bilgilerle dolu olduğu halde, kendini savunmaktan aciz kalan Türkiye ve Türkler bu alanda örgütlü toplumun gerekliliğini yeni kavramaya başlamışlardır. Ancak doğrusunu söylemek gerekirse şu ana kadar Türk yurttaşlarına veya dışarıda yaşayan Türk kökenlilere yönelik önyargılar söz konusu olduğunda, başarı örneği olabilecek bir uluslararası lobi ağına henüz sahip olamadık. Türkiye ve Türkler bu yönde son yıllarda çok önemli bir sivil toplumsal gelişme göstermiştir. Konu bazlı çalışan STK`lara ilgi artmış, katılımcı demokrasiyi özümseme süreci başlamıştır.

Bu doğrultuda çalışan ARI Hareketi, lobicilik konusunda değişik faaliyetleri olan bir kurum olarak yıllardır çalışmaktadır. ARI Hareketi, 1999`dan beri her yıl, bu yıl 26-27 Haziran 2008 tarihlerinde "Looking Ahead: Managing Turkey`s International Relations in the Coming Decade" konusunda 10.sunu düzenleyeceği ekonomik-kültürel-sosyopolitik unsurları kapsayan uluslararası güvenlik ve işbirliği konferansları düzenlemektedir. Bu konferanslarda şimdiye kadar "Doğu Akdeniz`de Güvenlik ve İşbirliği", "21. Yüzyıl`da Güvenli Bir Avrasya", "21. Yüzyıl Avrupa`sında Güvenlik ve İşbirliği", "Ortadoğu`da Güvenlik ve İşbirliği", "Balkanlarda Güvenlik ve İşbirliği"gibi konuları ele alınmıştır.

ARI Hareketi, 1997 yılında imzalanan anlaşma çerçevesinde, ABD`nin genç siyasetçi adaylarını siyasi yaşama hazırlama amacıyla uluslararası çalışmalar yapan ve değişim programları düzenleyen kuruluşu ACYPL (American Council of Young Political Leaders) ile değişim programı gerçekleştirmektedir. Bu doğrultuda her yıl 7 kişilik ABD`li ve Türk heyetler 10 günlük karşılıklı ziyaretlerde bulunmaktadırlar. Ayrıca 2002 yılında AJC (American Jewish Committee) ile ARI Hareketi, Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluşunun 80. yılı onuruna bir değişim anlaşması yapmış ve akademik, iş dünyası, siyaset, medyave sivil toplum alanlarında 10 gencin katılacağı, 10 günlük karşılıklı ziyaretler gerçekleştirmesine karar vermişlerdir.

Ayrıca ARI Hareketi bilgiye dayalı fikir ve politika üreten birimleriyle "think-tank"(düşünce kuruluşu) olarak Türkiye`nin ihtiyaçlarına paralel olarak faaliyet gösterebileceği iki temel alan saptamıştır: Networking (iletişim ağı) ve çözüm aranan konularda politika oluşturmaktır.

ARI Hareketi bünyesinde çıkarılmakta olan, yurtdışındaki kamuoyu önderlerine, siyasi liderlere ve akademik çevrelere Türkiye hakkında objektif güvenilir ve akademik değeri olan bir yayın ulaştırmak amacıyla hazırlanan Turkish Policy Quarterly (TPQ www.turkishpolicy.com) dergisi 3 aylık periyotlarla tüm dünyadaki kanaat önderlerine gönderilmektedir.

Öte yandan ARI Hareketi İstanbul`daki merkez ofisi dışında Ankara, Washington ve Brüksel ofislerinde siyasetçiler, sivil toplum önderleri, bürokratlar nezdinde çalışmalarını sürdürmekte, Avrupa Parlamentosu`nda, ABD Senatosunda paneller konferanslar düzenlemektedir. KKTC`de Doğu Akdeniz Üniversitesi ile birlikte kurulan "Kıbrıs Politikalar Mer