|
|||||
|
|||||
Etik konusunun yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandığı sondönemlerde bende çok önemli olduğunu düşündüğüm bir tesbitte tekrar bulunmak istiyorum: Bugün Türkiye nin ekonomik gelişmesinin önündeki en büyük engeli “etik olma” kavramının düşüncelerimiz ve davranışlarımızla bütünleşememesidir.
Etik; saygı, doğruluk, adalet, güvenirlilik, yararlık, sorumluluk, hesap verebilirlik, zarardan kaçınma gibi evrensel olarak belirlenmiş ilkeleri bireye benimsetmeyi amaçlar. Bir toplumun ahlaki değerleri ile bütünleşen bu evrensel ilkeler, o toplumun bireylerinin davranış kurallarını da belirlemiş olur. Türkiye de son iki senedir gündeme gelen ve süratle kamuoyunda kendine daha çok yer edinen etik kavramı, AB uyum süreci ve uluslararası sermaye girişinin hızlanması ile önemini sürekli yükselen bir ivme ile hissettirmeye devam etmektedir. Bu konunun önemini öncelikle idrak eden veilk insiyatifi alan, her zamanki gibi sivil toplum kuruluşları olmuştur. Türkiye Etik Değerler Merkezi Vakfı ve Toplumsal Saydamlık Hareketi Derneği gibi sivil toplum kuruluşları etik konusunun benimsenmesi için her üç sektörde çalışmalarına devam etmektedirler. Küresel bir birlikteliğin ve “sınırsız” ticaretin ön planda olacağı 21. yüzyıl da adiliyet ve eşitrekabet koşullarının önemi giderek artmaktadır. Uluslararası sermaye, yatırım amaçlı ülke tercihlerini yaparken hukukun, adalet sisteminin ve etik değerlerin o ülke içindeki önemini ve önceliğini, ekonomik kriterlerden daha ön planda tutmaktadır. Türkiye ye son 20 senedir uluslararası sermayenin gelmek istememesini ve özelleştirme programının yerinde saymasını bu bağlamda değerlendirmekte büyük yarar vardır. Etik kurallar ile yasalar arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Yasaların kimi zaman düzenlemekte ve uygulamakta yetersiz kaldığı öznel durumları etik davranış kuralları düzenleyerek, belirli bir meslek grubuna, veya sektöre, veya kamu hizmetlisine nasıl davranacağı yönünde kurallar getirerek ve bunların yaptırımlarını da koyarak, uygulamadaki yetersizlikleri asgariye indirebiliriz. Dünya Bankası’nın talepleri doğrultusunda, son iki senedir, kurulmuş olan ‘sektörel üst denetleme kurullarının’ kuruluş amaçları ve işlevleri göz önüne alındığında, denetim görevinin uygulamadaki önemi bir kez daha gözler önüne serilmektedir. Bir standard oluşturulmadan, belirli dönemlerde ölçümler ve değerlendirmeler yapılmadan, meslek veya sektör bazında ihtisaslaşmadan, denetleme faaliyetleri başarılı olamaz. Bunun sonucu iseyolsuzlukların, verimsizliğin, yanlış yatırımların, borçlanmanın, vergi yükünün, enflasyonun ve işsizliğin artması, bir başka deyişle Türkiye’nin fakirleşmesidir. Kamu yönetiminden, toplumun her kesiminin giderek daha fazla şikayetçi olduğu bu dönemde, bir ‘Kamu Etik Kurulu’ kurulmasının önemini bu mecrada değerlendirmek istiyorum. Bürokratlar, kamu sisteminin veya yönetiminin içinde bulunan bireylerdir. Bürokratların asli görevi, atanmış oldukları kamu görevlerinde dürüstlük, tarafsızlık ve güvenirlilik içinde, kamusal yararı göz ardı etmeden, halka ve halkın seçmiş olduğu siyasetçilere hizmet etmektir. Ama maalesefbu pekçok kez böyle olmamaktadır. ‘Hizmet vermek’ yerine ‘hizmet almak’, ‘tarafsız olmak’ yerine ‘taraf olmak’ gibi eğilimler bürokrasimizi “dürüstlüğü tartışılır” ve“güvenilemez” bir konuma getirmektedir. Bizim en büyük beklentimiz, tüm kamu görevlilerinin görevlerini icra ederken en yüksek ahlaki ölçülere göre davranmaları ve kamusal yararı arttıracak tarzda hareket etmeleridir. Kamu görevlileri, kanun ve mevzuat hükümlerine ve bunların ön gördüğü yaptırımlara uygun davranmak zorunda oldukları gibi, görevlerini yerine getirirken kamuoyu ve medya denetimine de tabidirler. Kamu görevlilerinin, görevlerini icra ederken kamuoyunun denetimine tabi olmaları, kamu hizmeti yapmalarının doğal bir sonucudur. Kamu idaresi, kamu hizmetlerinin; açıklık, şeffaflık, hesap verebilirlik, tarafsızlık, dürüstlük, adiliyet, disiplin ve süreklilik ilkeleri doğrultusunda çalıştığı sürece etkili ve verimli olabilir. Böyle bir kamu idaresi hizmeti, kamuya ve dolayısı ile devlete olan güveni arttırdığı gibi, iş dünyası içinde uygun bir yatırım ortamı oluşturur. Piyasaların verimli işlemesinden dolayı ekonomik kalkınma hızı istenilen düzeylere ulaşırken, gelir dağılımı düzelir, ve kişi başına düşen milli gelir artar. Kamu görevlilerinin sorumluluklarını kanunlar ve mevzuatlar gereği hızlı, etkili ve verimli bir şekilde yerlerine getirebilmeleri için bir gözetme mekanizması oluşturulmalıdır. A.B.D. de 30 senedir var olan ‘U.S. Office of Government Ethics’ tarzında bir kurum, kamudaki etiğin belirlenmesi, gözetilmesi ve düzeltilmesi görevlerini yerine getirebilir. Tabi bunun içinde öncelikle, kamu görevlileri için etik davranış ilkelerinin belirlenmesi (kodlanması, tasnif edilmesi, dağıtılması ve gerekli eğitimlerin verilmesi) ve kurulacak olan ‘kamu etik kurulunun’ bu ilkelerin uygulanmasını gözetmesidir. Bu ilkeler belirlenirken, kamu görevlilerinin hali hazırda var olan özlük hakları göz önüne alınır ve etik davranış kodu bunlara binaen oluşturulur (A.B.D. örneğinde de yaklaşım bu şekilde olmuştur). Yazıma, ‘U.S. Office of Government Ethics’ kurumunun iki numarası olan David APOL’la, ‘Türkiye Etik değerler Merkezi Vakfı’ Başkanı olarak yapmış olduğum toplantıdaki notlarımı sizlerle paylaşarak, son vermek istiyorum. Etik olgusunun paradoksu, önemi ve aciliyeti arasında olan çekişmedir. Bu çekişme eyleme geçme konusunda görünmeyen bir engel oluşturur. Kime sorarsanız, etiğin önemli bir konu olduğunu söyleyecektir, fakat eyleme geçmek için aciliyeti konusunda herkes “topu bir başkasına atacaktır”. Çünkü aciliyet, karar alma, yaptırımları belirleme ve uygulamaya geçmek demektir. Bu A.B.D. de böyle olmuştur. 1970’li yılların başındaki ‘Watergate’ skandalınının akabinde etik standartlara olan ihtiyaç aciliyet kazanmış ve kamuoyu tarafından sahiplenilmiştir. Bunu takiben kurulan kamu etik kurumunun misyonu, kamu görevlilerinin etik ilkelere uyum sağlamaları için kendilerine yol göstermek ve yardımcı olmak olmuştur. Bu misyon bugünde aynı şekilde sürmektedir. Uygulamada gerekli etkinliği sağlamak amacı ile kurum, kamu çalışanlarına etik olmayan davranışlarının potansiyel zararlarını ve etik davranmanın da anında getireceği faydaları net bir şekilde iletebilmiş ve bu konuda kanunlar dan güç, diğer kurumlardan ise gerekli destekler alınmıştır. Oldukça kapsamlı olarak hazırlanmış olan ‘etik kodlar ve kurallar’ kitapçığı tüm kamu çalışanlarına verilmekte ve onlardan genel bir bilgi beyanında bulunmaları istenmektedir. David APOL, A.B.D. de etik kurumu olarak başarılarının en önemli sırrı olarak şunları sıralamaktadır; kamu çalışanları arasında istisnalar ve muaffiyetlerin olmaması, senelik maddi beyanların alınması ve etkili denetim için toplumsal talebin giderek artması. Bu noktada bizlere düşen sorumluluk ise, etik kavramının toplumumuzun her kesimine yerleşmesi için daha fazla talepkar olmak ve sesimizi kamuoyunda sürekli duyurmaktır. Refah içinde yaşamak istiyorsak, etik değerlere mutlaka sahip çıkmalıyız. * TÜGİAD TEDMER yönetiminde Dr. Berra KILIÇ ile temsil edilmektedir. |
|||||