AB GÜNDEMİ Dr. Bahadır KALEAĞASI
TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü
Yakın geleceğin harabeleri
 
Dünya geleceğin inşası ile meşgul. Türkiye ise yakında çökecek bir uygarlıktan geriye kalacak harabeleri inşa ediyor sanki.
Sanki, II Ramses Nil’de güneye inerken daha yaptırmadığı Abu Simbel tapınağının kalıntısının ufukta belirmesi, Roma ‹mparatoru Konstantin’in daha kurmadığı kente ilk defa gelirken yıkık Bizans surları ile karşılaşması, 1950’li yıllarda Boğaz’da gezinenlerin aniden yok edilmiş yeşil tepeler görmeleri gibi bir zaman kayması var. Sanki demokrasinin, bilgi toplumunun, kadın-erkek eşitliğinin ve rekabet gücü dünya çapında yüksek bir Türkiye’nin harabelerini görüyoruz.

Kendine has bir ulusal gündem her ülkede var. Dünyadan kopukluk ise farklı bir durum. Bu sorun kalkınmış ve hızla kalkınan ülkeler liginde Türkiye açısından riskli boyutlara ulaştı. “Küresel gündemi yakalamış olmak” Haiti depremi veya ‹ran muhalefeti haberlerinin ötesinde bir kavram. Dünyada önde gelen ülkelerin rekabet ortamı söz konusu olan.

Türkiye’nin gündem sorunu
Küresel gündem, ülkelerin daha ileri gitmek için odaklandıkları siyaset, ekonomi ve toplumsal atılım alanları demek. ABD sağlık, emeklilik, eğitim ve bilim reformu ile “bir imparatorluğun yükselişi ve çöküşü” temalı belgesellere konu olmamaya çalışıyor. Japonya teknolojik ve finansal üstünlük alanlarını yeniden düzenleme peşinde. Çin güneş ve rüzgar enerjisinde liderlik ihtirasını yeşertmekte, uzay projelerinde yeni ufuklara roket ateşlemekte. AB “en ileri toplumsal düzen” konumunu yeniden yapılandırma çabasında. Brezilya uluslararası bir sanayi gücüne dönüşüyor. Rusya nükleer ve enerji güçlerinden kalıcı bir yeni sanayi toplumu yaratma yollarını aramakta ...

Türkiye ise bir çok farklı konu ile meşgul. Bunlar geçekten önemli konular. ABD Kongresi’ndeki soykırım oylaması, Avrupa’da emniyet güçlerinin PKK’ya karşı baskınları, Avrupa ‹nsan Hakları Mahkemesi’nin KKTC Taşınmaz Malvarlığı Komisyonu’nu Kıbrıs’ta iç hukuk yolu olarak kabul etmesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun üyelikleri, Ergenekon, Balyoz, Deniz Feneri, Anayasa reformu vs. Ayrıca magazinsel konular medyada son yıllarda daha da serpildi. Bu da doğal. Toplumun ruhunu dinlendiren cazip ilgi alanlarına ihtiyaç var.

Bunların yanı sıra Türkiye’de ilgili bakanlıklar, kurumlar, özel sektör, sivil toplum ve bilim dünyası teknolojiden, sosyal politikalara dünya gündemi ile bağlantılı bir çok konuda çalışıyor. Türk toplumu yaratıcılık ve girişimcilikte dünya çapında başarı vakalarıyla dolu. Yatırımları, genç tasarımcıları, kültür insanları, teknolojik açılımları ile Türkiye zengin bir ülke. Sorun ülkenin siyasal gündemi dahilindeki kaymalarda, kopukluklarda, dengesizliklerde. Siyasal rekabetin, medyanın ve kamuoyunun öncelikli konuları arasında küresel ekonomik rekabet, bilgi toplumu ve eğitim gibi konular çok geri planda.

Dünya giderek mali sistemi çatırdayan, doğal dengeleri sarsılan, tüketim alışkanlıkları yenilenen, daha kalabalık bir gezegen olmakta. Her ülke için küresel rekabet koşulları giderek daha çetin. Avrupa Birliği 2020 stratejisi için somut bir belge açıklıyor. ABD ile AB arasında karşılıklı yatırımlar krize rağmen dünya ekonomisinin temel direğini oluşturuyor. G.Kore, Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Güney Afrika ve hatta ‹ran yeni teknolojiler peşinde 21. yüzyılda aradan sıyrılarak yükselmeye çabalıyor. Türk siyaseti ve medyası ise neredeyse uyuyor. Soykırım savları, Kıbrıs, Anayasa gibi konular elbette çok önemlidir. Fakat yalnızca bu tür konulara odaklı bir siyaset gündemi ile Türkiye 21. yüzyılda yükselmek için gerekli toplumsal enerjiyi üretemez.

Jeo-stratejik önem yetmez
Sadece iç siyasette değil, dış ilişkilerde de durum aynı. Uluslararası alemde “Türkiye” dendiğinde ilk akla gelen “jeo-stratejik önemimiz” olmamalı. Bugün yaşayan tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının doğuştan sahip olduğu bir ulusal sermaye bu “jeo-stratejik önem”. En iyi şekilde kullanmak gerekir şüphesiz. Avrasya ekseninde bir barış, ekonomik dinamizm ve demokrasi odağı olmak bir ulusal çıkardır Türkiye için. AB üyeliği sürecimiz için de bir artı değerdir. Bu sayede Avrupa içindeki konumumuz güçlenir. Bu güçdünyanın diğer ülkeleri gözünde bir çekim alanına dönüştür. ‹ran, Filistin, ‹srail, Balkanlar, Kaşmir ve Sudan gibi çatışma dosyalarından, doğalgaz ve petrol boru hatlarına uzanan engin bir dış politika ufkumuz olması çok iyi.

Fakat 21. yüzyılda “jeo-stratejik önem” sadece etkili bir siyasal kimlik özelliği. Küresel düzende güçlü bir Türkiye olabilmek için başka vasıflar gerekiyor. Değişen dünya düzenine katkıda bulunan, yaratıcı ve yenilikçi bir ülke olmamız öne çıkmalı.

Dünya ülkesi olmak
Örneğin Türkiye hakkında önemli bir Washington gazetesi makalesinde, bir Japon televizyonu haberinde veya Brüksel’de bir konferansta bir Türk bakan takdim edilirken, “bildiğiniz üzere” diye söze girildikten sonra, şöyle devam edilebilse:

“Türkiye son yargı reformu ile bir çok Avrupa ülkesi içinde örnek alınabilecek bir toplumsal uzlaşma ve demokrasi modeli geliştirdi”.

“Türkiye kadın haklarında Müslüman dünyaya örnek olacak derken, Avrupa çapında bir ilerleme kaydetti. Meclisi, yarısı kadınlardan oluşan yeni hükümeti, çalışma ortamı ve toplumsal yaşamı ile fırsat eşitliği ve özgürlükler ülkesi oldu”.

“AB’nin hız kazanan yeşil enerji teknolojisi geliştirme programlarında Türkiye önde gelen bir ülke”.

“Çin ve Hindistan’ın yeni sanayi ihtisas ürünlerinden konuşurken, Türkiye bir dizi sektörde hızla dünya ölçeğinde bir sanayi merkezi haline geldi. Elektrikli araçlar, güneş enerjisi, nanoteknoloj, bio-teknoloji, uzay çalışmaları, mobil yazılımlar, ekolojik binalar, çağdaş kent sanatı, turizm, moda ve organik tarım gibi bir çok alanda Türkiye yeni tasarımlar ve ürünlerle parlıyor”.

“Türkiye bundan önceki AB adaylarından farklı. AB-Türkiye ilişkilerinde gündem Avrupa’nın geleceğini belirleyen politikalar odaklı. AB’nin “iklim eylemi,” “yeni sanayi politikaları” ve “Dijital Gündem” stratejilerine Türkiye’nin katkısı dikkat çekiyor”.

“Avrupa’nın en genç ülkesi olan Türkiye’nin eğitim ve gençlik politikaları Avrupa’nın da küresel rekabet gücü açısından önemli bir artı değer sağlamakta”.

Güçlü Türkiye stratejileri ile AB ve Dünya gündemini daha uyumlu kılabilmek çok önemli. Türk siyasetçiler, akademisyenler, sivil toplum temsilcileri ve medya yorumcuları keşke daha yaygın bir şekilde Avrupalı ve uluslararası konular için davet edilebilseler yurtdışındaki konferanslara, televizyon programlarına, toplantılara.... Örneğin bakanlarımız uluslararası ortamlarda Türkiye’nin AB ile ikili sorunları, Kıbrıs, Orta Doğu ve sairden önce karbonsuz ekonomi, Avrupa’nın enerji politikaları, yüksek öğrenimde yeni modeller, Avrupa-Asya arasında bilgi teknolojisi ağları, uluslararası finansın reformu, sosyal güvenlik ile girişimcilik politikaları arasındaki sinerji gibi her ülkenin ortak gündemine ait konularda konuşabilseler, dinlenebilseler...

AB 2020
Küresel gündemi yakalamak AB için de her zaman yoğun çaba gerektiriyor. Brüksel’deki kurumlar dev bir AB’nin dev ekonomisinin küresel çıkarlarına yön verebilecek ortak politikalar uygulamaya çalışıyor. Bunu yaparken 27 üye ülkenin ulusal gündemlerini dikkate almak, uygulamada bütünlük sağlamak zorundalar. Küresel kriz geride kalıyor umudu yeşermekteyken, AB Komisyonu 2020 stratejisi için ilk belgesini tartışmaya açtı.

Üç öncelik var:

Akıllı büyüme: eğitim, bilgi ve teknoloji temelli bir ekonomi

Sürdürülebilir büyüme: doğal kaynaklarını verimli kullanan, yeşil ve daha rekabetçi bir ekonomi

Kapsayıcı büyüme: yüksek istihdam, sosyal ve bölgesel kalkınma, insan odaklı bir ekonomi

Ve de somut hedefler:
‹stihdamın %69 seviyesinden %75’e yükselmesi.
Ar-ge için GSYH’nin %3’ü.

20-20-20 hedefi. Sera gazı salınımının 1990’ye kıyasla 2020’ye kadar en az %20 oranında azaltılması, yenilenebilir enerji payının %20’ye yükseltilmes