|
|||||
|
|||||
Business Week Türkiye’nin 16 Ağustos 2009 tarihli sayısında Mehmet Altan “Yeni Dünya” adlı köşesinde “Düzen Hep Aynı” başlıklı yazısında BDDK’nın “Türk Bankacılık Sektörü Haziran 2009” bültenine yer vermiş. Bu raporu ve bu bağlamda bu rapordan alınacak çok önemli dersleri gözümüzün önüne seren Mehmet Altan’ın yazısını aşağıda sizlerle paylaşmak istedim. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Haziran 2009 tarihli Türk Bankacılık Sektörü Bülteninde, bankalarda kimin ne kadar parası olduğunu sosyal boyutta tanımladı. Bültene göre, Türkiye’de bankalarda tasarruf mevduatı olanların toplamı 88.421 kişi. Yüz bin kişiyi bulmayan bu kişilerin bankalardaki yerleşik toplam mevduatı ise 216 milyar 306 milyon Türk Lirası. Bankalardaki toplam mevduatın dağılımı ise şöyle: Yurtiçi yerleşiklerden tasarruf mevduatı 10 bin liraya kadar olanların sayısı 8 bin 716; 10 bin–50 bin lira arasında olanların sayısı 17 bin 842; 50 bin–250 bin lira olanların sayısı 26 bin 577; 250 bin–1 milyon lira arasında olanların sayısı ise 16 bin 231 kişi. Bankalarda 1 milyon lira ve üzerinde mevduatı olanların sayısı ise 19 bin 55 kişi. Bu kişilerin toplam mevduatı 88 milyar 421 milyon liraya ulaşmış vaziyette. Yani, 19 bin 55 kişi toplam mevduatın yaklaşık yüzde 40,9’unu elinde bulundurmakta. Eski DPT Müsteşarı ve eski ANAP Bursa Milletvekili, şimdi ise CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici 12 yıl önce Avni Özgürel’in Radikal Gazetesi için yaptığı söyleşide; halkın o tarihlerde Türk Bankalarında, 33 milyon hesaba ait,1 katrilyon 200 trilyon lira (Eski Türk Lirası değeri) mevduatı olduğunu belirtmişti. İlhan Kesici’nin 12 yıl önceki bu röportajında dile getirdiklerin devamını aşağıda aynen aktarıyorum: “İlk bakışta, nüfusun 18 yaşın altındaki kısmını düştüğümüzde, ‘ne güzel, herkesin bankada hesabı var’ diyebiliriz. Ama açılıma baktığımızda dehşet içinde kalmamak mümkün değil, zira bu paranın yarısı 32,6 milyon hesapta toplanmıştır. Yani bakiyesi, 0 ile 10 milyon lira (Eski Türk Lirası) arasındaki hesaplardır. Toplam mevduat sahiplerinin yüzde 98,5’i budur. Geri kalan 400 bin kişi ise yani mevduat sahiplerinin yüzde 1,5’i, toplam mevduatın neredeyse yüzde 50’sine sahiptir. Demek ki Türkiye’nin varı yoğu bu 400 bin kişinin elinde bulunmaktadır. Bu herkesin gözünü korkutması gereken bir tablodur. Bu durumda ekonomik sistemi devam ettirmek çok zordur, bir yerde bir şekilde patlar. İnsanların parası tükenecek, işsizlik artacak ve bu iş böyle devam edecek. Mümkün değildir. ‘Biri gelir; kimse gelmezse ordu gelir düzeltir’ diyebilirler. Ama bunu böyle devam ettirmeye ordu da dahil kimsenin gücü yetmez.” Kesici’nin 12 yıl önce 400 bin kişinin elinde olan kaynaklar, bugün sadece 100 bin kişinin kontrolünde. BDDK’nın bültenine göre; her ay 120–130 bin yeni kişi borcunu ödeyemez duruma düşüyormuş. Bu durumdakilerin toplamı ise 1,6 milyon kişiye erişmiş durumda. Ailelerin tasfiye olunacak kredi kartı borcu 3,6 milyar, bireysel kredi borcu 3,1 milyar TL’ye fırlamış… Yılbaşından bu yana tasfiye olunacak kart sayısı yüzde 52, bireysel kredi oranı yüzde 68 artmış… İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) hazırladığı ve ailelerin bankalardan ve tüketici finansmanı şirketlerinden kullandıkları krediler, kredi kartı bakiyeleri ile TOKİ’nin vadeli konut satışları karşılığı oluşan borçlarını ifade eden hane halkı yükümlülüklerine bakıldığında; 2005 yılında Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya (GSYİH) oranı yüzde 7,9 olan bu yükümlülüklerin, 2008 sonunda yüzde 13,6 oranına yükseldiği kaydedilmektedir. Bu, Türkiye’de ailelerin üzerinde GSYİH’nin yüzde 13,6’sı kadar bir borç yükü ile dehşetli bir oranı temsil etmektedir. Ekonomik aktivitedeki yavaşlama ve artan işsizlik oranına bağlı olarak önümüzdeki dönemde hane halkının yükümlülüklerini geri ödemede daha da büyük zorluk yaşaması olasıdır. Kredi koşullarının sıkılaştırılması ile birlikte bireyler kredi kartlarını daha yoğun bir şekilde kredi aracı olarak kullanmaktadırlar. Kredi kartlarının faizleri, tüketici kredilerine göre daha yüksek olduğundan, bu durum hane halkının kırılganlığını daha da arttırmaktadır. Yeni ve taze bir gelir bulunmazsa aileler için zor bir kısır döngü. Ankara siyaseti, Türkiye’nin makyajsız yüzünü sergileyen bu tür rakamlarla ilgilenmiyor. Hoş, Ankara dışında da pek ilgilenen yok. Esasında, bu tür rakamlar toplumun pek de görülmek istenmeyen asıl yüzünü gösterir. O resme bakmadan ve özenle tetkik etmeden de belkemiğimiz kolayca doğrulmaz. |
|||||