|
|||||
|
|||||
Business Week Türkiye Dergisi’nin 11 Mayıs 2008 tarihli sayısında Serdar Turan ve Stanley Reed Newsweek Editörü Fareed Zakaria’nin yeni kitabı “The Post American World” e yer vermişler. Kitap yükselen küresel oyuncuların ABD hakimiyetine darbe üstüne darbe indirirken gerçekleşen değişiklikleri analiz ediyor. “Şöyle bir kafanızı kaldırıp dünyaya bir bakın. Dünyanın en yüksek tepesi Taipei’de ve yakında bu ünvanı Dubai’deki bir yapı alacak. Halka açık en büyük şirket Pekin’de. En büyük rafineri, Hindistan’da inşa ediliyor. Dünyanın en büyük yolcu uçağı Avrupa’da üretiliyor.” Zakaria’ya göre dünyada yeni bir dönem başlıyor ve ABD, bu dönemi sağlayan tek güç değil. Zakaria, Sovyetler Birliği’nin 1991’de çöküşünden sonra egemenliğini ilan eden ABD’nin giderek “dikkatsizleştiğini, kabalaştığını ve tembelleştiğini” savunuyor. “Ülkeler daha dışa açık, piyasa dostu ve demokratik hale geliyor. Kısa süre önce umutsuz olduğu düşünülen bazı Afrika ülkeleri bile büyük atılımlar gerçekleştiriyor” diyor yazar. Zakaria’ya göre, ABD’nin yeni küresel düzende başarılı olabilmesi için genel tavrını kökten değiştirmesi, etrafa emirler yağdıran güçlü ve sert mizaçlı patron mizacından sıyrılıp “küresel bir aracı” gibi hareket etmesi gerekiyor. ABD’nin dışında kalan, özellikle de gelişmekte olan pazarların gösterdiği hızlı büyüme, Ortadoğu’daki devletlerin petrol dolarları ile birlikte edindikleri gücün getireceği değişimden korkanların sayısı ABD’de her geçen gün daha da artmakta.Bugün ABD’deki ortalama bir insana sorsanız size terörizmin kol gezdiği, cihad hırsıyla yanıp tutuşan insanların kol gezdiği, Çin ve Rusya’nın ekonomik gelişmelerin sonucundan dünyadaki ayrılıkçı odakları daha fazla finanse ettikleri yönünde cevaplar alabilirsiniz. Zakaria, kafalardaki bu algının aslında abartıldığı kadar vahim olmadığının altını çiziyor. Rakamlar son derece ilginç. Askeri gücünden korkuyla söz edilen Rusya’nın savunma harcamaları 35 milyar dolar yani Pentagon’un 35’de biri. Çin’in elinde ABD’yi vuracak 20 kadar nükleer füze varken, ABD’de Çin’i vuracak çok başlıklı füze sayısı 830. Petrol zengini oldukları için tehdit unsuru görülen İran’ın ekonomisi ABD ekonomisinin 68’de biri ve ABD İran’a göre 110 kat daha fazla savunma bütçesine sahip. Diğer petrol zengini ülkeler ise, ABD’nin kanatları altında üretiyor, yatırım yapıyor ve askeri güçlerini oluşturuyor. Peki, öyleyse neden bu korku? Bunun en önemli nedeni medyanın yaygınlığı...Bugün en ufak bombalama eylemi bile hemen kayıt altına alınıyor ve flaş haber olarak veriliyor. 1990’larda Kongo’da milyonların öldüğü iç savaş sırasında ya da Birinci Körfez Savaşı döneminde medya kaynaklarının sınırlı olması nedeniyle çok da fazla olayların detayına hakim olamamıştı dünya. Ama bugün durum tam tersi. Aslında görülen o ki, bir an durup büyük resme bakıldığında ABD’nin, dünyada güç ve kan kaybeden bir noktada olmadığını görmek mümkün. Bu değişimin yorumunu Zakaria şöyle yapıyor: “Dünya ABD’nin düşüşe geçtiği değil, ABD dışındaki ülkelerin yükselişe geçtiği bir dönemi yaşıyor.” Zakaria, ABD’nin sonunun İngiliz İmparatorluğu’nun sonuna benzemesinden korkuyor. Yazar, bir gün tarihçilerin, ABD’nin yaptıklarının bir sonucu olarak diğer güçlerin yükselişindeki büyük ironiden bahsedecekleri günün gelmesinden çekiniyor. “ABD, kutsal ve tarihi misyonunu yerine getirdi ve dünyayı küreselleştirdi. Ama bu sırada kendini küreselleştirmeyi unuttu, diye yazabilir tarihçiler” diyor Zakaria ve devam ediyor: “Dünyanın geri kalanının açılmaya başladığı şu günlerde Amerika’nın güçten düşmemesi gerekiyor.” |
|||||