PERİSKOP Mehmet Uğur CİVELEK
Ekonomist
Eğilimlerdeki Değişim Tedbirli Olmayı Gerektiriyor
 
Yaklaşık bir yıldır gelişmekte olan ekonomilerin de durgunlukla tanışmaya başlaması küresel düzeyde belirsizlik ve kırılganlığı arttırıyor. Geride bıraktığımız son bir buçuk ay içinde parasal genişlemeye rağmen gelişmiş ekonomi paralarının değer kazanması, sermaye hareketlerinin yön değiştirmeye başladığına işaret ediyor ve borç alacak zincirinde de çok tehlikeli kırılmalar yaşanması ihtimalini arttırıyor. Çekirge sürüsü misali, finansal sermayenin gelişmekte olan ekonomilerden çıkmaya çalışması ve bir türlü durgunluktan kurtulamayan evine dönmesi her iki cephede de çok ciddi sıkıntılar yaratabilir. Bu durumu hesaba katmadan alınan kararlar telafisi imkansız kayıpların sebebi olabilir, tüm ezberler bozulabilir.

Gerek döviz, gerekse sermaye piyasalarındaki eğilimlerin beklentilerin eksi yönünde hareketlenmesi ve eğilimlerin farklılaşması olumlu dşünmeyi zorlaştırıyor. Bu tablo finansal sermayenin, getirisi azalan ve riski büyüyen gelişmekte olan ekonomilerden çıkmaya başladığı anlamına geliyor. Bu durum küresel düzeyde tehlikeli bir daralma yaşanması, ciddi bir kredi krizini tetiklemesi olasılıklarını güçlendiriyor. Ayrıca gelişmiş olanlar da parasal genişlemenin ciddi yan tesirleri yaratması, bilanço dengelerinin bozulması gibi ihtimaller, söz konusu bölgelerdeki mevcut sorunların iyice ağırlaşmasına da sebep olabilir, bu açıdan Japonya’daki parasal genişlemenin geri tepmeye başlaması ciddi bir uyarı niteliği taşıyor. Söz konusu ülke parasal genişlemeyi ivmelendirince ilk elde parası %30’u aşan oranda değerlenmiş, kağıt üzerinde rekabet gücü artmış ve hisse senetleri son on yılda görülmemiş düzeylere sıçramıştı. Fakat sermayenin gelişmekte olan ekonomilerden çıkmaya başlaması ile birlikte tüm kazanımlar geri verildi, evdeki hesaplar çarşıya uymadı. Bu aşamada sormak gerekiyor; sermayenin gittiği gelişmekte olanlardan evine dönmeye devam etmesi durumunda ABD ve AB ekonomilerinde de benzeri gelişmeler yaşanabilir mi? Parasal gelişmeyi durdurmak zorunda kalabilirler mi?

Diğer yandan durgunlaşma ve yüksek risk düşük getiri gibi sebepler ile finansal sermayenin gelişmekte olan ekonomilerden çıkmaya başlaması söz konusu bölgelerdeki durgunluğu iyice derinleştirip, istikrarsızlığı arttırabilir. Birilerini faiz lobisi olarak suçlamak ise kötüye gidişi engelleyemez, tam aksine hızlandırabilir. Bu durum net sermaye girişine aşırı oranda bağımlı hale gelmiş bulunan Türkiye ekonomisini de artan kırılganlık nedeniyle çok yakından ilgilendiriyor. Eğer gerekli ve yeterli oranda sermaye girişi olmazsa döviz kuru, dış satım imkanları ve iç talebin daralması ciddi sıkıntıların sebebi olabilir. Belki cari açık küçülür, fakat bütçe açığı büyür, sorunlu kredi hacmi kontrolsüz bir şekilde artar, menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerleri geriler ve bilançolar tarumar olabilir.

Brezilya gibi ekonomilerin sermaye girişlerini tehlikeli olmayacak düzeyde tutmak adına yürürlüğe koyduğu uygulamaları kaldırması, faizleri yükseltmesi ve buna rağmen parasındaki değer kaybını önleyememesi tüm gelişmekte olanlar açısından ciddi bir uyarı niteliği taşıyor. Durgunlaşan ekonomiler kavramına gelişmiş olanlar dışındakilerin de katılması sistemik riski son yetmiş yıldır görülmemiş düzeylere sıçratıyor, kısa vadeli spekülatif beklentiler yoluyla sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmak iyice zorlaşıyor.

Belirsizlik ve kırılganlığın geri bir şekilde artması koşulların büyük bir hızla ve olumsuz yönde değiştiği anlamındadır. Ve bu durumu önleme ve geciktirme çabalarına rağmen gerçekleşmekte, büyüyen tehlike herkesin kapısını çalmaktadır. Gelişmeler tünelin ucunun hala görünmediğini, fakat sürdürülebilir olmayan eğilimlerde yolun sonunun yaklaştığını söylemektedir. Bu tabloya hazırlıklı olamayanlar için tehlikenin fırsata dönüştürülebilmesi şansı söz konusu olamayacak gibi görünmektedir...