|
|||||
|
|||||
Gelişmiş ülkelerde ve giderekte gelişen ülkelerde yaşanan “ekonomilerde büyüme(me)” sorunu ile karşı karşıyayız. Bu sorunu belki de “büyüyememe” olarak tanımlamak daha doğru olacak. Küresel kriz sonrası ekonomiler 2010 ve 2011 yılında beklentilerin üzerinde büyümüştü. 2011 yılı ikinci yarısında başlayan ekonomik büyümelerdeki yavaşlama 2012 yılında duraklamaya dönüştü ve dünya ekonomisi yüzde 2.5 büyüyebildi. 2013 yılında da en iyimser beklentiler dünya ekonomisinin yüzde 2.6 büyüyebileceği şeklinde. Hem gelişmiş hem de gelişen ülkelerde büyüme beklentileri zayıf. 2014 yılı büyüme tahminleri de şimdiden aşağı yönlü revize ediliyor. Dünya genelinde yaşanan bu büyüyememe sorununu bölgeler itibariyle değerlendirelim. 1. ABD’de Olağanüstü Parasal Genişlemeye Rağmen Kalıcı Büyümeye Geçiş Öteleniyor ABD’de tatmin edici ve hedeflenen kalıcı büyüme oranı yüzde 2.5- 3.0 aralığında. Ancak ABD Merkez Bankası FED’in olağanüstü parasal genişleme önlemlerine ve kamunun tarihi borçlanma seviyelerine ulaşmasına rağmen büyüme son iki yıldır yüzde 2,0’nin etrafında tutunmaya çalışıyor. 2013 yılında yüzde 2 büyüme yakalanırsa başarı olacak. Bu büyümenin kalıcı olup olmayacağı da belirsiz gözüküyor. Buna ilave olarak bir de FED’in parasal genişlemeyi sona erdirme dönemine giriyoruz. Bu çerçevede ABD’de kalıcı büyümenin sağlanması öncelik olmaya devam edecek. 2. Avrupa Birliği Resesyondan Çıkamıyor Avrupa Birliği’nde yaşanan sorun ise Resesyon. Yani büyümeme sorunu bir yana, AB, ekonomilerinde 6. çeyrektir devam eden küçülme ile karşı karşıya Avrupa Birliği’nde büyüme performansı küresel kriz öncesi zayıflamaya başlamıştı. Euro’ya geçiş için uygulanan sıkı ekonomi politikaları ülkelerin büyüme dinamiklerini de törpüledi. Krize bu koşullarda yakalanan AB öncelikle ülkelerin ve bankaların iflas risklerini azaltmaya ve Euro’nun dağılmasını önlemeye ağırlık verdi. Bu alanlarda önemli ilerlemeler sağlandı. Ülke iflasları ve Euro’nun dağılma riskleri önemli ölçüde azaldı. Ancak bu kez ekonomilerde küçülme ve resesyon önemli bir sorun haline geldi. AB, mali disiplin ile büyüme arasında yeni bir denge kurmak ve 2014 yılında en azından zayıfta olsa bir büyüme gerçekleştirmek zorunda. 3. Büyüme Motoru Çin Vites Küçültüyor Çin ekonomisi iki haneli büyüme oranları ile dünya ekonomisinin büyüme motoru konumundaydı. Ancak Çin’de büyüme performansı zayıflıyor ve 2013 yılı için yüzde 7.0 ve 7.5 arası bir büyüme bekleniyor. Yatırımlar ve ihracat ağırlıklı büyüyen Çin ihracat pazarlarındaki durgunluk ve ortaya çıkan aşırı kapasiteler sonucu yavaşlayan yatırımlar nedeniyle eski büyüme oranlarına artık ulaşamıyor. Çin’de bundan sonra daha çok iç talebe ve tüketime dönük bir büyüme olacak. Ancak iç tüketime dayalı bir büyümeye geçişte çok kolay değil. Çin’in bu geçiş döneminde işsizlik, finansal sistemin serbestleştirilmesi, gelir dağılımının iyileştirilmesi, para birimi Yuan’ın serbest dalgalanmaya bırakılması gibi daha önce hızlı büyümenin örttüğü sorunları çözmeye çalışacak. Bu nedenle Çin için de artık büyümeme sorunu değil ama yavaş büyüme sorunu öne çıkacak. 4. Türkiye’de de Büyüyememe Sorunu Başlayabilir. Türkiye ekonomisinde de kendine ait yüksek cari açık- hızlı büyüme ikilemi mevcut yapı içinde ekonomik büyümeyi sınırlıyor. 80 milyar dolara yaklaşan cari açığı önlemek için 2012 yılında büyümeyi yüzde 2,2’ye indirdik. 2013 yılında da cari açık ve yeni alınan kredi notlarını kaybederiz endişesi ile büyümeyi kontrol altında tutuyoruz. Bu yıl yüzde 3-4 arası büyüme sağlanacak. 2012-2013 ortalaması en iyi koşullarda yüzde 3.0 büyüme olacak. Yüzde 1,5’e yakın nüfus artışını çıkarırsak çok az hissedilen ve potansiyelin çok altında büyüme yaşanmış olacak. Türkiye’nin kendi “büyüyememe” sorununu aşması için de yüksek cari açık-hızlı büyüme ikileminden kurtulacak yapısal dönüşümü gerçekleştirmesi gerekiyor. Son söz; İş dünyası ise yavaş büyüyen ekonomilerde ancak kendisine özgü yönetim becerileri ile ortalamanın üzerinde büyüyebilecek. |
|||||