SİVRİ SİNEK SAZ Av. Talat METE
İçerde yeni arayışlar dışarda yeni yönelişler olmalı...
 
29 Mart yerel yönetim seçimleri, tüm gürültü ve patırtısıyla bitti. Şimdi seçim sonuçlarının, parti ve yerel yönetim adayları tarafından değerlendirilmesi zamanı. Seçime katılan iddialı partilerin tamamı seçimden zaferle çıktıkları yorumunu yaparak, partilerinde yakında yapılacak genel kurullara hazırlığabaşladılar bile.

Bize göre, 29 Mart yerel yönetim seçimlerinin tek bir galibi var o da halk. Seçmen halk, alabilenlere çok ince ayarlı nefis dersler verdi. Partilerin tümüne, kimi yerde, yereldeki kimi yerde, geneldeki hatalarına göndermeler yaparak, yeni moda “ Davos ” usulü “ bir dakika “ dedi. Ancak, bizde keser hep nalıncı gibi kendine dönük çalıştığından, sonuç değerlendirme işi de, her partinin kendi başarısına doğru çalışmaya başlamış durumdadır.

Bize göre halkın verdiği en önemli mesaj. “ Kardeşim sizlerden pek bir şey olmaz, yeni düşünceler, projeler ve çağdaş iletişim yöntemleri ile çağdaşhak ve özgürlükleri öne çıkaran, yeni örgütlenmeler gereklidir.” şeklindedir.
Nitekim, toplumumuzda da bu doğrultuda ki arayışlar hız kazanarak artacaktır şüphesiz. Henüz düzgün, hormonsuz ve iyi meyve verecek bir fidanın boy verememesi, bu arayışları yürüten grupların başlarında, eski yönetici ve siyasilerin olmasıdır. Halk artık bunlara inanmamaktadır. İnanmış olsaydı bu gün, bu eskiler hala yönetimde olmazlar mıydı?

Ne gariptir ki eskiler, bunu anlayamamakta ve “eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı” özdeyişini de hiç duymamış gibi davranmaktadırlar.

Bazı örnekler verip, düşüncelerimi aktarmaya devam edeceğim. 29 Mart yerel yönetim seçimlerinin yapılacağı son haftaya girildiğinde, aynı günde 5 partinin, peş peşe yaptığı o ünlü İstanbul meydan toplantılarında, bir partinin, yaşayan, ama yaş ve sağlık nedenleriyle cezası af edilen, ünlü dinazoru, 3-5 kişinin desteklemesiyle yürütülüp, kürsüye çıkarılıyor. Bu dinazor, ayakta duramadığı için kürsüye yerleştirilmiş küçükbir masa arkasına konan sandalyeye oturtulup, önüne mikrofon uzatılıyor ve konuşturulmaya çalışılıyor. Meydana toplanmış onca kalabalığı, “arkadaşlar işte biz bu dinazorun arkasından gideceğiz” mesajı verilmeye çalışılıyor.

Bir başka partinin genel başkanı, yerel yönetim seçimlerinde, kendisine koyduğu çıtaya ulaşamadığı için onurlu davranarak istifa etmeye hazırlanırken,aynı partinin, önceki başka bir isimli versiyonunda, başarısız olmuş ve topluma bir çok sorun bırakıp gitmiş başkanı, çıtayı ben yükseltirim deyip yeniden ve halk vicdanında aklanmadan mindere çıkmaya çalışıyor. En azından tepkileri yokluyor, anamız.

Sağda solda, geçmişte perdede görünen aktörler, ne yapsak da yeniden sahneye fırlasak hesapları içerisinde, geçmiş başarısızlıklarına bakmaksızın sanki siyasete yeni giriyormuş gibi ahkam kesmeleri çok ilginç. İsim vermeye gerek yok. Ortalıkta bunların her türünden bol miktarda mevcut.

Toplumumuz bunları çok iyi tanıyor. Tanıdığı için pek itibar etmiyor, bunlar da sağda solda kendilerinden bahsettirmek için çığırtkan kullanıyor. Geçmiş deneyimleri nedeniyle, toplumda yeni aktörlere gereksinim duyulduğunu biliyorlar ve bu aktörlerin kendileri olmasını sağlamaya çalışıyorlar.

Haydi gençler, saha sizin. Ortaya çıkmanın tam zamanıdır. Birlik ve beraberlik içerisinde, sevgiyle ve dayanışmayla, gelecek projeleri ve vizyonu ile ilkeli ve onurlu politikalar ile bu dinazorların tozunu atarsınız. Sizkendinize güvenin, inanın halk sizinle yürüyecektir. Bu kadar genç nüfusa sahip bir ülkenin siyasetçilerinin de, çoğunun genç olması gerekmez mi? Yoksa siz de hala 70’ lik 80’ lik dinazor politikacılardan mı umut varsınız?

Yeni oluşum arayışlarında, yeni düşünceler ve projelerle sahneye çıkacaklara başarılar diliyoruz.

İç politikada durum böyle. Gelelim dışa. Dünya’da ekonomik, sosyal ve diğer gelişmelere, değişimlere uygun olarak, yeni projeler, yeni birliktelikler, yeni dostluklar oluşturulmaya çalışılmaktadır. Asya da, Rusya da, eski doğu blokundan ayrılan ülkelerde bu hareketlilik gözlenmektedir. Biz de ise, eski hamam eski tas, aynı durum muhafaza edilmektedir. Bir zamanlar dünya toplumlarının önünde giden atalarımızın torunları olan bizler, yorulduk herhalde, iz sürmekle oyalanıyoruz. Çok yakın tarihimizde, sömürülen ve sömürge olan ülkelere örnek olmuş, devrimci bir lideri bağrından çıkarmış bir toplumun üyeleri olarak, bağımsızlığına kavuşup, bizi geçen ezilmiş devletlerin arkasından iz sürmekteyiz.

Sadece, ABD işbirliği gelecek için tek başına yeterli bir manevi ittifak olarak yeterli değildir. Her türlü baskı ve sonucunda, taviz vererek, ihtiyar ve sonu ne olacağı belli olmaya başlayan ve çökmesine ramak kalmış AB riyakarlığının ille de içine dalacağım da, yeterli değildir. Kaldı ki, buraya istenmediğin de son derece açıktır. Sadık müttefik masalları ile ruhun okşanmasının akılla bağdaşır bir yanı yoktur. Maalesef biz hep bu zokayı yutarız, ama hiç uykudan uyanmayı düşünmeyiz. Batı bunu çok iyi bildiği için, o rutin planlarını uygulamaya devam ediyor.

Dünya sadece, ne ABD’den, ne de AB den oluşmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün batı medeniyet hedefi bir düşünsel hedeftir. Yani akıl ve bilim hedefidir. Yoksa Danimarka, İngiltere, Fransa vs ile kol kola olup, aynı dernek üyesi olma hedefi değildir. Hatta bunları da her alanda geçme hedefidir.

Asya ülkeleri, Rusya, Akdeniz ülkeleri, özellikle, Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği’nin dağılması sonucu, bağımsızlığına kavuşan kardeş Türk Devletleri, Balkan Devletleri, yeni birliktelik ve dayanışmalar beklemektedir. Sahteci batı, Türkiye bölgede büyük güçtür masalıyla bizi sürekli uyutup, olduğumuz yerde kalmamızı hedeflemektedir. Batının bu tuzağını artık kırmalıyız diye düşünüyorum.

Bölgede güç olma, ancak, çok yönlü, tarafsız, doğrularda herkese aynı mesafede durabilme, bilim, sanat, ekonomi ve sosyal konular ile hukuk alanında ortak işler yapabilme, birlikte gelecek planları oluşturabilme, yaşanabilir ortak çevre bilincini geliştirme çalışmaları ile oluşabilir. Bölgemizin, 50-100 yıl sonra ki durumunu hayal edip buna göre projeler üretemeyen bir toplumun bölgesel güç olması düşünülemez. Balkanlar, Avrupa, Ortadoğu, Asya için gelecek projeleri üretmeyen, kendini geleceğe hazırlamayan ve bu coğrafyanın ortasında bulunanbir toplumun, yeni kuşaklarına güzel bir gelecek bırakacağından söz edemeyiz.

Bölgemizde gelecekte de kalıcı gerçek bir güç olmak istiyorsak, yarını yok, bu günden, çevremizdeki tüm iç ve dış sorunlar ve bu sorunların giderilmesi yolları için kolları sıvamalı ve çalışma grupları oluşturmalı ve projeler üretmeliyiz. Ayrıca, bölgemizdeki diğer toplumlarla da ortak çalışma grupları oluşturup, birlikte projeler de geliştirmeliyiz.

Bölgede güç olabilme bu çalışmaların yapılması ile doğru orantılıdır.