|
|||||
|
|||||
Yeni yılın bu ilk günlerinde sizlerle Neden Kitapevi’nin Kasım 2007’de yayımladığı Patrick Dixon’ın bireylerin ve şirketlerin üçüncü bin yılda hayatta kalabilme ve başarıya ulaşma konusuna yönelik “En Etkin 500 Trend” adlı kitabından bir bölümü paylaşmak istiyorum. Üçüncü bin yılda daha iyi bir dünya yaratmak geleceğin baskın teması olacak, şirket yurttaşlığı ve çalışanların yapılmaya değer bir şey yaptıklarını hissetmeleri büyük bir önem kazanacaktır. Birçok insan artık, hayatta satış yapmaktan fazla bir şeyler olduğunu hissetmeye başlayacaktır. Hayat yönetmekten de daha fazla bir şeydir. Çalışmaktan da… Aslına bakılırsa, hayat hayatın kendisinden de fazla bir şeydir. Öldüğümüzde geride ne bırakacağız? Çocuklarımız bizi nasıl hatırlayacaklar? Bu sorular hayatımıza yön vermekte daha da büyük önem kazanacaktır. Büyük bir finans kuruluşunun New York’ta düzenlediği bir seminerde yine önde gelen bir finans kuruluşunun üst düzey bir yöneticisi “Şu anda berbat bir durumdayım. Evde matematikten çakmak üzere olan ondört yaşındaki oğlumun yanında olmalıyım.” diyerek seminer arasında oğluyla yaptığı tartışmayı anlattı: “Matematik bilmezsen hiçbir şey olamazsın.” “Ne lüzum var” “Başarılı olamazsın.” “Umurumda bile değil” “Benimki gibi iyi bir işin olmaz.” “Boş ver işi baba. Annemi ve beni ne hale getirdiğine bir baksana. Ben istemiyorum öyle iş. Seninki gibi bir iş sahibi olmaktansa sokakları süpürmeyi yeğlerim.” Baba dehşete düşmüştü. Sadece oğlunun okula karşı olan tutumundan dolayı değil; onun babasının erkenden kalkıp işe gittiği, eve geç saatlerde geldiği ya da iş seyahatlerine çıktığı zamanlarda ne kadar incindiğini ve bu duyguyu içinde nasıl biriktirdiğini görmekten dolayı da şaşkına dönmüştü. Bu, “daha fazla”nın “daha iyi” sayıldığı, ilerlemenin “para”, paranın da “mutluluk” anlamına geldiği üçüncü bin yıldan kalma değerlere karşı tepki gösteren, üçüncü bin yıl sonrası neslinin sesiydi. Güçlükler içinde acıyı barındırır ama bazen servet de ıstırap verir. Güven içinde yaşamak, varlığın temelinde yer alan, değişmeyen bir şeyler olması insanların belli başlı gereksinimlerinden biridir. İnsanların büyük bir bölümü, yaşamlarının çeşitli alanlarında meydana gelen büyük ve sürekli değişikliklerle başa çıkamamakta ve gündelik hayatla boğuşurken gerektiğinden fazla kaynak tüketmektedirler. Değişim; ister ev, ister iş değiştirmek ya da çocuk sahibi olmak, evlenmek, boşanmak olsun, gerginliğin belli başlı nedenlerindendir. Bu bağlamda, parçalanmış, giderek düzensizleşen ve hızlı hareket eden bir dünyada, uzun süreli ilişkiler daha fazla önem kazanacak, gelişmiş ülkelerdeki insanların fark yaratmak için yeni yöntemler keşfetmelerine ve kendilerine birer amaç edinmelerine paralel olarak, bu ülkelerde gönüllü hizmet verenlerin sayısı daha da artacaktır. ABD vatandaşlarının %61’ı daha şimdiden, yılda ortalama 200 saat çok az bir ücret karşılığı gönüllü çalışmaktadır. Çalıştıkları saatler ortalama ücrete vurulsa, yaptıkları bağışın maddi değeri GSMH’nın %4,5’i, federal bütçenin %12’si olur. Bu çalışmalara bir de gayrı resmi olarak yürütülen, örneğin hasta komşu için alışveriş yapmak gibi gönüllü hizmetler de dahil edildiğinde yüzdeler daha da yükselecektir. Benzeri istatistiklere AB ülkelerinin çoğunda ve dünyanın diğer birçok ülkesinde rastlanabilmektedir. Tüm okurlarımızın 2008 yılını, yukarıdaki gerçeklerin doğrultusunda,en fakir Afrika köyünden en zengin İsviçre kasabalarına kadar her yerde aynı ruhu taşıyan insanlarının artması dileğiyle en içten duygularımla kutlar, sağlık, başarı ve mutluluk dolu günler dilerim. |
|||||